Yoon Suk Yeol
Tarihin en kısa darbe girişimi
Geçenlerde Güney Kore'de yaşanan kısa süreli sıkıyönetim ilanı belki de tarihteki en kısa darbe girişimiydi ve dünyayı şaşkına çevirdi. Başkan Yoon Suk Yeol'un amacı neydi? Bu olay ülkenin demokrasisi, dış dünya ile ilişkileri ve Asya'da daha fazla istikrar için ne anlama geliyordu?
Güney Kore siyaseti her zaman dramatiktir ve ülkenin nispeten genç demokrasisi zaman zaman istikrarsız ve sallantıda görünebilir, ancak son olay hiç kimsenin radarında değildi. Yoon selefinin gücünü kötüye kullanmasının ardından göreve gelen eski bir savcıydı. Bu yüzden bu hareket karakter dışı görünüyordu.
Yoon geleneksel siyasi sınıfın dışından geliyordu, ancak bu son zamanlarda alışılmadık bir durum değildi. Başkan Güney Kore'nin Çin'e karşı ittifaklar kurmadaki rolünü güçlendirme ve Japonya ile ilişkileri onarma konusundaki istekliliği nedeniyle Washington'da büyük saygı görüyordu. Yurtiçi farklı bir hikayeydi ve kamuoyu yoklamalarında desteği devamlı düşüyordu.
Ben bu yılın en büyük siyasi hatasının Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un partisinin kesin olarak kaybetmesi ve parlamentonun felç olmasıyla sonuçlanan erken seçim çağrısı yapma kararı olduğunu sanıyordum. Şimdi Yoon'un altı saat süren sıkıyönetim ilanı evdeki hesabın çarşıya uymadığının daha güzel bir örneğidir. Normalde bir lider ordunun onun emirlerini dinleyeceğine dair bir güvence olmadan bu tür bir açıklama yapmazdı.
İlk başta bir şok duygusu ve belirsizlik hakimdi. Ancak darbe Seul'de gece yarısından hemen önce çöktü ve vatandaşların çoğu sabah uyandığı zaman sıkıyönetim sona ermiş ve "Halkın Gücü" galip gelmişti.
Ulusal Meclis'in dışındaki sahneler gurur vericiydi. Milletvekilleri koşarak, bazıları pencerelerden tırmanarak askerler tarafından kordona alınan parlamento binasına girdiler ve Yoon'un sıkıyönetim ilanını iptal etmek için oy kullanabildiler. Emri kaldırmak için oyları Yoon'un partisinin 18 üyesi de dahil olmak üzere 190-0 oldu.
Sıradan insanlar sokağa çıktı ve 1986'da Filipinler'de veya 1987'de Güney Kore'de Halkın Gücü protestolarını anımsatan biçimlerde binayı kuşattı. Askerler ve polisler ateş etmek ya da geri çekilmek arasında bir seçeneğe sahipti ve sonunda eriyip gittiler.
Güney Kore'deki sıkı yönetim ilanının perde arkası
Kısa ömürlü sıkıyönetim Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol'un siyasi gücünü koruma girişimi olarak değerlendiriliyor. Bu kararın ardında birkaç kritik faktör bulunuyor.
Bunlardan birincisi ülkedeki siyasi çıkmazdı. Yoon'un hükümeti muhalefetin parlamento seçimlerinde zafer kazanmasından sonra azınlık hükümeti durumuna düştü ve yasaları geçiremez hale geldi. Muhalefet Yoon'un bazı kabine üyeleri ve devlet görevlilerini görevden alma çabalarıyla yönetimi baskı altına aldı. Ayrıca hükümetin bütçesi üzerinde veto hakkı bulunmayan Yoon siyasi manevra alanını kaybetti.
İkinci ve belki de önde gelen neden Yoon ve eşi hakkındaki yolsuzluk iddialarıydı. Özellikle First Lady'nin lüks hediye skandalları ve borsa manipülasyonu suçlamaları Yoon'un popülaritesine ciddi bir darbe vurdu ve kamuoyu desteğini kaybetti.
Kuzey Kore ile olan gerilim Yoon'un sıkıyönetim ilanının başlıca gerekçesiydi. Sertlik yanlısı başkan Kuzey Kore'ye karşı sert bir tutum sergileyerek ülkenin savunma bütçesini artırdı. Ancak iç politikadaki zayıflığını örtbas etmek için sıkıyönetim ilanını bir güvenlik önlemi olarak sundu. Muhalefeti "Kuzey Kore yanlısı" olarak nitelendirmesine rağmen bu iddiaları destekleyecek somut bir kanıt sunamadı.
Parlamentonun sıkıyönetim kararını geçersiz saymasının ardından Yoon'un bu adımı geri çekmek zorunda kalması siyasi krizi daha da derinleştirdi.
Azil önergesi
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ülkenin geçmişteki askeri destekli diktatörlüklerinin çoğunu hatırlatan şaşırtıcı bir sıkıyönetim ilanıyla Seul sokaklarına ağır silahlı askerler gönderdiği için olası bir azil ile karşı karşıya geldi. Milletvekilleri parlamentonun sıkıyönetimi oybirliğiyle iptal etmesinden birkaç saat sonra Yoon aleyhindeki görevden alma işlemlerine başladı ve cumhurbaşkanını emrini yaklaşık altı saat sonra iptal etmeye zorladı. Yoon'un görevden alınması için tek meclisli Ulusal Meclis'in üçte ikisinin veya 300 üyesinden 200'ünün desteği gerekiyordu. Ancak Yoon'un partisinin üyeleri oylamaya katılmayınca azil işlemi suya düştü.
Azil önergesi Yoon'un meşru yetkilerinin çok ötesinde ve ciddi bir krizin anayasal standardını karşılamayan bir durumda sıkıyönetim ilan ettiğini iddia ediyor. Anayasa ayrıca cumhurbaşkanının parlamentoyu askıya almak için orduyu kullanmasına da izin vermiyor. Önergede siyasi parti faaliyetlerinin askıya alınmasının ve Ulusal Meclis'i mühürlemek için asker konuşlandırılmasının isyan anlamına geldiği savunuluyor.
Ben bu satırları yazarken Ulusal Meclise verilen ikinci azil önergesinin 300 milletvekilinin katıldığı oylamada 204 olumlu oyla kabul edildiğini öğrendim. Önergeye göre Yoon'un başkanlık yetkileri elinden alınacak ve geçici olarak başbakana devredilecek. Görevden alınıp alınmayacağına Anayasa Mahkemesi 2/3 çoğunlukla karar verecek.
Sıkıyönetimin gerekçesi
Yoon 'devlet karşıtı' bir komployu suçladı, ancak ayrıntılar belirsizdi. Geç saatlerde yaptığı açıklamada isyan planladığını söylediği "devlet karşıtı" güçleri ortadan kaldırma sözü verdi ve ana muhalefet partilerini ülkenin rakibi Kuzey Kore'yi desteklemekle suçladı.
Yoon Kuzey Kore'yi istikrarsızlaştırıcı bir güç olarak gündeme getirdiğinde doğrudan bir kanıt vermedi. Yoon Pyongyang'ın Seul'e yönelik nükleer tehditlerini sürdürmesini engellemenin tek yolunun Kuzey'e karşı sert bir çizgi olduğunu uzun süredir savunuyor.
Yoon kendisi ve eşinin karıştığı yolsuzluk skandallarıyla karşı karşıya kalırken muhalefetin hakim olduğu bir parlamentodan gündemini geçirmek için mücadele etti.
Sıkıyönetim ilanının Yoon'un siyasi mücadeleleriyle bağlantılı olduğu açık. 2022'de iktidara gelmesinden bu yana politikalarını muhalefet tarafından kontrol edilen bir parlamentoya kabul ettirme konusunda çok az başarı elde etti. Muhafazakarlar, muhalefetin hamlelerinin, 2027'de yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin favorisi olarak görülen Demokrat Parti lideri Lee Jae-myung'a yönelik soruşturmalar için siyasi intikam olduğunu söyledi.
Daha bu ay Yoon kendisinin ve eşinin karıştığı bir nüfuz ticareti skandalında görevi kötüye kullandığını reddetti. İddialar halk desteğini azalttı ve rakiplerinin saldırılarını körükledi. Skandal Yoon ve First Lady Kim Keon Hee'nin Yoon başkan olmadan önce Yoon için ücretsiz kamuoyu anketleri yapan bir anket kuruluşunun talebi üzerine 2022'de yapılacak parlamento ara seçimlerine aday olmak üzere belirli bir adayı seçmek için muhafazakar iktidardaki Halkın Gücü Partisi üzerinde uygunsuz bir baskı uyguladığı iddialarına odaklanıyor. Yoon uygunsuz bir şey yapmadığını söyledi.
Askeri sokağa bir Dior çanta mı indirdi?
Güney Kore First Lady'si Kim Keon-hee çeşitli yolsuzluk ve etik ihlallerle ilgili skandallar nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Başlıca suçlamalar Kim’in lüks hediyeler kabul ettiği, pahalı harcamalar yaptığı ve borsa manipülasyonu iddialarını içeriyor. Ayrıca kamu fonlarının kötüye kullanımı iddiaları ve eski iş ortaklarının finansal manipülasyonları bu skandalları derinleştirdi. Bu durum Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol’un halk desteğini ciddi şekilde zayıflattı ve yönetimi üzerindeki baskıyı artırdı.
Yoon’un halk arasındaki popülaritesinin düşmesinde (kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 17 sularında) adının karıştığı skandallar da var. Bunların en büyüğü eşi Kim’in lüks bir çantayı hediye olarak kabul etmesi. Koreli Amerikalı Choi Jae-Young isimli bir rahip 2022 yılında First Lady’ye 2 bin 200 dolar değerinde Dior marka bir çanta hediye etti. Rahibin saatindeki bir gizli kamera Kim’in hediyeyi kabul ettiği anları kaydetti. Dior poşetini alan Kim’in karşılık olarak “bunu bir daha yapma” ve “asla bu kadar pahalı bir şey alma” dediği duyuluyor.
Altı saatlik darbeden alınacak dersler
Güney Kore'nin Aralık 2024'teki altı saatlik kısa sıkıyönetimi ülkenin siyasi manzarasında önemli bir dönüm noktası oldu. Bu Başkan Yoon Suk-yeol'un artan siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın ortasında kontrolü yeniden ele geçirmek için umutsuz bir hamle olarak görülüyordu. Bu olay Güney Kore'yi demokratik bütünlüğü, ekonomik zorlukları ve bölgesel güvenliği hakkında sorularla karşı karşıya bıraktı.
Sıkıyönetim Güney Kore'nin demokratik kurumlarının baskı altındayken kırılganlığını vurguladı. Halkın tepkisi ve parlamento muhalefetinin ardından iptal edilirken etkinlik yürütme gücünün kötüye kullanılması ve demokratik normların potansiyel erozyonu ile ilgili endişeleri dile getirdi. Gelecekteki yönetimlerin bu tür tek taraflı kararları önlemek için kontrolleri ve dengeleri güçlendirerek bunu önlemesi gerekebilir.
Sıkıyönetim enflasyon, işsizlik ve durgun ücretler konusunda halkın artan memnuniyetsizliğiyle aynı zamana denk geldi. Öte yandan First Lady Kim Keon-hee'nin karıştığı yolsuzluk iddiaları halkın yönetime olan güvenini zedeleyerek ekonomik toparlanma çabalarını daha da karmaşık hale getirdi. Güney Kore'nin geleceği için halkın güvenini yeniden tesis etmek ve yapısal ekonomik eşitsizlikleri ele almak kritik bir önceliktir.
Güney Kore'nin özellikle Kuzey Kore ile ilgili güvenlik endişeleri sıkıyönetim gerekçesinin bir parçası olarak gösterildi. Bununla birlikte bu olay istikrarlı bir demokrasi olarak uluslararası imajını zayıflatmış ve potansiyel olarak ABD gibi müttefiklerle ortaklıkları etkilemiş olabilir.
Sıkıyönetim olayı şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve halkın yönetime katılımının önemini vurguladı. Sivil toplum grupları ve muhalefet partileri, yürütmenin aşırıya kaçmasını sınırlamak için yasal reformlar için baskı yapabilir. Güney Kore'nin bir demokrasi olarak dayanıklılığı, hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını pekiştirirken bu zorlukların üstesinden ne kadar etkili bir şekilde geldiğine bağlı olacaktır. Bu dönem gelişen bir demokraside güvenlik ve özgürlük arasındaki hassas dengeyi vurgulayan bir uyarıdır.
Tabii ki her şey dış güçlerin kabahati
Darbe ABD-Güney Kore ilişkileri için hiç de iyi olmadı. Amerika'nın Güney Kore'ye olan güvenini en kötü zamanda baltaladı. Gelen Trump yönetiminin zaten müttefiklere şüpheyle yaklaştığı biliniyor. Donald Trump ilk döneminde ABD birliklerini Güney Kore'den çekmekle ilgilendiğini söylüyordu. Tekrar aynı şeyi deneyebilir.
Muhalefet iktidarı ele geçirirse Güney Kore'yi ABD ve Japonya'dan uzaklaştırıp Çin'e yakınlaştırabilir. Bu da Güney Kore demokrasisi için Hong Kong'un yolundan gitmek ve Çin otokrasisine teslim olmak demektir. Güney Kore'nin bu yıl Demokrasi Zirvesi'ne ev sahipliği yapması da ironiktir.
Bu kez Güney Kore'de demokrasi ve denge mekanizması çalıştı, parlamento harekete geçti, yasama organı yürütmenin gücünü kontrol etti ve güç dengesi yeniden sağlandı. Ordu protestoculara ateş açmadı. Bu demokrasi için büyük bir kazanımdı.
Ancak bu olay Güney Kore demokrasisinin kırılganlığını da gösterdi. Bir dahaki kez güvenlik güçleri Gürcistan'daki meslektaşları gibi acımasız davranabilir.
Şubat 1954'te Marilyn Monroe Kore'deki Türk askerlerine moral veriyor
Türkiye ve Güney Kore
Türk milleti Kore'yi İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetlerin ülkemizden toprak ve üs talebi üzerine NATO'ya başvurmamız sonucu tanıdı. NATO üyelerinin çoğu Türkiye'nin Kuzey Atlantik'le herhangi bir ilişkisinin olmadığını söyleyerek karşı çıktılar. O sıralar Kore savaşı patladı ve gizli bir anlaşmayla Kore'ye asker göndermemiz karşılığında NATO üyeliğimizin yolu açıldı.
Güney Kore'ye ilk kez 20 yıl kadar önce bir eğitim semineri vermek için sevgili Macar asıllı arkadaşım Steve Koppany ile gitmiştim. Yazıların ve insanların dış görünüşü dışında ülkenin gelişmişlik düzeyi açısından bize çok benzediği sonucuna varmıştım.
Oysa durum her zaman böyle değildi.1960'lı yıllarda Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir yılda 320 dolardı. Güney Kore'de ise bunun yarısı, yani 160 dolardı, ancak arayı çabuk kapatıp bizi solladılar. 2023'te kişi başına düşen milli gelir 33 bin dolardı. Güney Kore Asya'nın dördüncü, dünyanın 12. ekonomisi olmayı başardı. Bu arada yolsuzluk yapanların asıldığını ve devletin özel sektörle ilişkisinin ve ihracatın planlı bir şekilde geliştirildiğini de belirtmem gerek.
Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi. Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı. 1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor. |