Levent Kurnaz

11 Nisan 2012

Uygarlığın son aşaması

İnsanlığın ilk ciddi dönüm noktası; istenildiği an ateşe ulaşılabileceğinin keşfidir...

 

Hızla değişen bir dünyada yaşayan insan, çevresinde yaşanan bu büyük değişikliklerin zaman zaman farkına varamayabiliyor. Günlük hayatımızda bunu defalarca yaşıyoruz. Mesela ben, çocuklarım doğmadan önceki dönemi neredeyse hatırlamaz durumdayım, onların olmadığı bir hayat artık bana çok uzak. Benzer şekilde insanlığın dönüm noktaları nerededir diye düşünecek olursak birkaç önemli olay karşımıza çıkıyor.
 
İnsanlığın ilk ciddi dönüm noktası; istenildiği an ateşe ulaşılabileceğinin keşfidir. Bana göre insanı hayvandan ayıran temel nokta budur. İnsan o noktadan sonra doğanın mahkûmu değil, hükümdarı olma yoluna koyulmuştur. Ateş bulunana kadar ışık ve ısınma doğa şartlarına bağlıydı, sonrasında ise insan özellikle ışığa istediği zaman sahip olmayı becermiş ve karanlıktaki av kategorisinden aydınlıktaki avcı kategorisine terfi etmiştir.
 
İkinci dönüm noktamız; bitkilerin tohumlardan ürediğini keşfetmemizdir. O noktaya kadar besin neredeyse oraya göç etmek zorunda kalan insanoğlu, toprağa tohum ektiğinde buğday çıktığını anladığı an hem yeterli besine kavuşmuş, hem de göçebelikten yerleşikliğe geçmiştir. Açlığın sona ermesi ve artı ürünün ortaya çıkması sosyal toplumun da temelini oluşturmuştur.
 
İnsanlığın üçüncü dönüm noktası; buhar makinesinin icadıdır. Çoğumuz “bu neden bu kadar önemli olsun?” diye düşünsek de buhar makinesi ve ardından gelen endüstrileşme insanlık tarihini kol kuvveti, makine kuvveti olarak ikiye ayırır. Buhar makinesinden sonra insanlık yapmayı düşündüğü çoğu iş için artık sadece kendi gücüne veya hayvanların katkısına ihtiyaç duymaz olmuştur.
 
Bu üç aşama da getirdikleri faydalar yanında önemli sorunlar da yaratmıştır, ancak yarattıkları sorunlar faydalarına göre çok daha büyük olduğu için her adım bizi geri dönülemez bir yolda yürütmüştür. Ateşi kullanmayı öğrendiğimizde artık düşmanlarımız da bizim nerede olduğumuzu uzaktan görme yeteneğine sahip oldular. Tarımı öğrendikten hemen sonra tarlamızı korumak için düzenli ordu bulundurmamız gereğini de hızla fark ettik.
 
Buhar makinesinin getirdiği sorunu ise fark etmemiz epey zaman aldı. Buhar makinesinde önce odun yaktık, odunlar azalmaya yüz tuttuğunda kömür kullanabileceğimizi keşfettik, sonra petrol ve doğalgaza terfi ettik, ama ana sorun, yani makinelerin çalışması için enerji gerektiği hep bizim bir adım gerimizden gelerek bir sorun olmaya devam etti. Son çeyrek yüzyılda ise enerji üretmek için yaktığımız kömür, petrol ve doğalgaz ile ilgili çok önemli iki gerçek keşfettik.
 
Bu gerçeklerin birincisi gayet basit, bu üç kaynağın da bir sonu var ve bu son fazla da uzakta değil. Dolayısıyla bizi bugünkü teknolojiye ulaştıran makinelerin enerji ihtiyacını karşılamak için çok yakın zamanda başka bir kaynak bulmak zorundayız.
 
İkinci önemli problem de bu yakıtları kullanarak enerji üretmek dünyanın atmosferine geri dönülmez zararlar veriyor ve bu zararlar artık insan neslinin dünya yüzeyindeki geleceğini tehdit eder boyuta çıkmış durumda.
 
Yani insanlık şu anda ciddi bir açmazda, bugünkü teknolojimizi fosil yakıtlarına borçluyuz, ama hem fosil yakıtları tükeniyor, hem de geleceğimizi tehdit edecek boyutlarda doğaya zarar veriyor.
 
Bu noktada doğal olarak bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Ya insanlığın sonu gelecek, ya da insanlık yaşamını devam ettirmek için kullanışlı ve güçlü bir enerji kaynağı bulmak zorunda kalacak. Dolayısıyla pek çoğumuz bu kırılma noktasını yaşıyor olacağız, ya yeni bir ateşin bulunmasına tanıklık edeceğiz, ya da...