Her sene gökyüzünde çok sayıda kuyruklu yıldız olsa da bunların azı gözle görülecek parlaklığa erişebiliyor. Bu sene bunlardan ikisini görme şansına ereceğiz. Özellikle ikincisi, yani Kasım ayı sonu ile Aralık ayı başında gökyüzünü şenlendirecek olan S1 ISON belki de hayat boyu görebileceğiniz en parlak kuyruklu yıldız olacak. ISON'un en parlak olduğu noktada dolunay parlaklığına erişmesi bekleniyor.
1 Aralık gecesi güneş battıktan hemen sonra gökyüzüne baktığınızda gökyüzündeki en parlak cisim bu kuyruklu yıldız olacak. Özellikle Eylül ayından itibaren bu kuyruklu yıldızla ilgili olarak üretilebilecek tüm kıyamet senaryolarına da hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim.
Bildiğiniz gibi bundan 65 milyon yıl önce Meksika'nın Yukatan yarımadasına çarpan bir göktaşı, dinozorları dünyadan sildi. 15 Şubat'ta ise Rusya'nın Ural bölgesi üzerinde patlayan 20 metre çapındaki meteorun çarpıcı görüntülerini izledik. Bu iki olay ISON'un görünmeye başlamasıyla birleşince haberlerde göksel olayların fazlaca yer alacağı kesin gibi görünüyor. Bu açıdan felaket haberlerine “Başımıza gökten taş yağabilir mi?” başlıklı kısa bir giriş yapmak istiyorum.
Öncelikle, bugün hayatta olan birinin gökten düşen bir taş sebebiyle hayatını kaybetme ihtimali 200,000'de birdir. Yani günlük hayatımızda karşılaştığımız diğer risk unsurlarıyla kıyaslandığında gökten düşen taşlar büyük tehlike oluşturmazlar. Yine de potansiyel tehlikelerinin iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Bunların birincisi, bir şehri ya da bir mahalleyi yok edecek büyüklükteki göktaşlarını önceden görmemizin neredeyse imkansız olmasıdır. Bu sebeple de çarpacağı bölgeyi önceden belirlemek ve boşaltmak mümkün değildir. Ancak dünyanın dörtte üçünün deniz olduğu, karaların da küçük bir kısmında yaşadığımız düşünülecek olursa, küçük bir göktaşının meskun bir bölgeye çarpması ihtimalinin ne derece küçük olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Rusya'daki meteor büyüklüğünde bir taşın dünya atmosferinde parçalanması, ancak yüz yılda bir görülen bir olaydır. Hayatınız boyunca size rast gelmesi çok zor olur diye düşünebiliriz. Daha küçük taşların dünyaya çarpması daha sık rastlanan bir olaydır, daha büyükler ise çok daha zor görülür. Mesela bir kilometre çapında bir meteor dünyaya çarpacak olursa en azından İstanbul ili büyüklüğündeki bir bölgede yaşayanları anında öldürecek bir patlamaya yol açar. Bu patlama Hiroşima'ya atılan atom bombasının yaklaşık 3 milyon katı daha fazla enerji yayacağı için böyle bir çarpmanın kara ya da deniz, nerede olursa olsun dünyada ciddi hasara yol açacağı kesindir. Böyle bir çarpma, dünyada insanlığın sonu olmaz belki ama ekosistemimiz ciddi anlamda hasar göreceği için artık yaşam çok çok farklı olur diyebiliriz. Neyse ki böylesi bir çarpışma sadece 500,000 yılda bir görülüyor ve o büyüklükteki bir göktaşını dünyaya çarpmadan çok önce görebilmek mümkün. Ancak; bugünkü teknolojimizle, Hollywood size ne derse desin, böyle bir meteoru durdurmanın veya yönünü değiştirmenin imkanı yoktur.
Bu sene gökyüzünü süslemekte olan kuyruklu yıldızlar ise kaya değil kartopu oldukları için böylesi bir tehlike yaratmıyorlar. Bu dev kar topları güneşe yaklaştıklarında eriyerek su buharından uzun kuyruklar oluşturuyorlar ve biz aslında merkezindeki kar topunu değil bu uzun kuyrukları görüyoruz. Mesela ISON'un en parlak olduğu noktada kuyruğunun uzunluğu 100 milyon kilometreye ulaşacak. Eğer kıyaslamak isterseniz, dünya – güneş uzaklığı 150 milyon kilometredir.
Bu sene gökyüzünde muhteşem görüntüler bizleri bekliyor. Hepimize (korkmadan) iyi seyirler...