Geçtiğimiz haftalarda Sezen Aksu’nun bir şarkısının sözlerinden kaynaklı lince, tartışmalara tanıklık ettik.
Bununla ilgili Zülfü Livaneli’ni şu açıklaması dışında söyleyecek bir şeyim yok:
"Cahil kelimesi halk şiirimizde tecrübesiz genç, dünyayı görmemiş anlamında kullanılır. Neşet Ertaş’ın 'Cahildim dünyanın rengine kandım' türküsünde olduğu gibi. Bir halk türküsünde 'Ergen kız, cahil oğlan/ inkardan gelinir mi' denildiği gibi Sezen’in de Adem ve Havva’nın cennetten atılmalarına yol açan hatayı gençliklerine ve bilmemeye bağlayan sözlerinden, hakaret anlamı çıkarmak ilkel bir zorlamadır. Ve bu halkın bağrına bastığı Sezen Aksu’ya böyle haksız bir saldırı, saldıranı küçültür Sezen’i daha da büyütür."
Sezen Aksu’nun şarkısını istedikleri gibi algılayıp istedikleri yere çekip, linç edenlere, dilini kesmekle tehdit edenlere; Sezen’in Hrant Dink’e yaptığı ‘Güvercin’ şarkısını, Ceylan Önkol için yaptığı ‘Ceylan’ şarkısını, Cumartesi Anneleri için yaptığı ‘Cumartesi Türküsü’ şarkılarını da dinlemelerini tavsiye ederim. Galatasaray Meydanı'nda Cumartesi Anneleri yaka paça sürüklenirken, koyun otlatmaya çıkan 12 yaşındaki kız çocuğu Ceylan Önkol’un bedeni havan topuyla parçalanırken, Hrant’ın “katiliyle” çekilen karakol fotoğrafları boy boy gururla gazetelerde basılırken “acaba sizin diliniz neredeydi” diye sormak isterim? Kesik miydi?
Bugün “Adem’le Havva’ya laf söyletmeyiz!” diyenlerle; “Ateistler toplandı” diyerek Madımak’ta 35 canı katlettiklerin, “Atamızın evine saldırıldı” diyerek 15 kişinin hayatına son verip, 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile 5.317 mekana saldırıda bulunup, yağmalayan, yakan, yıkanların, insanları evlerinden, hayatlarından, doğdukları topraklardan koparanların, Barış mitinginde halay çekip türkü söyleyen gencecik çocuklar patlarken “Dinsizler ne güzel patladı’, diyenlerin, “Mahallenin namusu elden gidiyor” diyerek 99 trans kadını mahalleden sürüp (Aynı yıl sürülen kadınların 13’ü katledildi) işkencelere, ölüme terk edenlerin bir farkı olmadığını biliyoruz.
Gazeteceleri, muhalifleri bir bir içeri toplayanlar, “LGBT, yok öyle bir şey” diyenler, “Gülme be kadın” diyenler, eşcinsellikle ilgili fetvalar verip halkı beraber mücadele etmeye çalışanlar…
İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenlerle, Gülşen’in sahne kıyafetlerine laf söyleyenler aynı sarayın, aynı erkin tohumu biliyoruz.
Sezen’in beş yıl önce çıkmış şarkısına şimdi laf söylemelerinin politik altyapısı tarihlerinde gizli biliyoruz.
“Sen beni üzemezsin
Zaten çok üzgünüm
Nereye baksam acı
Nereye baksam acı
Ben avım sen avcı
Vur bakalım….”
Geççek
“Hep köşeye sıkıştırmadı mı?
Daha önce de sanki
Sırtımızdan vurmadı mı?
Bu kaçıncı darbe ilk değil ki
Düştük evet ama kalkmadık mı?
Biz hep hayata meydan okumadık mı?
Sen ferah tut içini
Biz neleri atlatmadık ki”
Tarkan’ın bu sözlerle başlayan yeni şarkısı sürüldü piyasaya. “Piyasaya sürmek” sözü eskidir. Unkapanı jargonudur. Yanlış anlaşılmasın. Politika piyasası değil bahsettiğim; sosyal medya veya iktidar yanlısı medya piyasası değil. Bildiğiniz müzik piyasasından bahsediyorum.
Öncelikle Megastarımıza hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum sonrasında “gazanız mübarek olsun” diyorum. Gelecek tepkileri düşünerek Sezen’in ‘Avcı’ şiirinden sonra Tarkan’dan bir ‘Kasap’ şiiri bekliyorum.
Tarkan’ın şarkısına gelince; şarkının sözlerini ister iktidarın politikalarını, ister yoksulluk, ister pandemiyi, karantinada kaldığımız, çalışamadığımız, evlere hapsolduğumuz günleri hatırlayıp öyle yorumlarsınız. İsterseniz tutkulu bir aşktan kurtulmanızı. Kim nereden yaralıysa onu alabilir. En yaralı yerinden sıyrılıp kalça kıvırabilir. Zilleri takıp oynayabilir.
Kimsenin galeyana gelmesine gerek yok.
Ancak şarkı ne içerik ne müzikal alt yapısı ne de klip olarak beni tatmin etmedi. İçimi gıcıklamadı. Başımı kaldırmadı. Şarkıda da söylediği gibi Tarkan’ın eski neşesi yok.
Cebinden zilleri çıkarıp dans ettiği, özgürleştirdiği zamanlardan eser yok.
Şunu duyar gibiyim “Kimin var ki?” O zaman Tarkan’ın ‘Kır Zincirlerini’ şarkısını yeniden dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Unutmayın ki zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!