Uzun zamandır bu "uzak ve yalnız ülkenin" sakinleri "ülke yangın yerine döndü" diyerek dertlenirken, ülke kelimenin tam ve gerçek anlamıyla yangın yerine döndü.
Çeşitli sebeplerle kontrol altına alınması zor olan yangınlara havadan müdahale yöntemleri tüm dünyada yaygın olarak kullanılıyor. Arazinin zorlu oluşu, sık ağaç örtüsü, insan veya araçların ulaşmasının zorlu olduğu tüm coğrafyalarda yangınla savaşan hava araçları tek çare.
Dünyadaki tüm büyük üreticilerin yangınla savaşmak amacıyla ürettikleri ya da modifiye ettikleri uçaklar ve helikopterler dünyanın her yerinde hizmette. Tarihçeleri ise 1929 yılına kadar gidiyor.
Yangınla savaşan bu hava araçlarını uçaklar, helikopterler olarak sınıflamak mümkün. Bu hava araçlarının bazıları doğrudan ateşe sıvı atarak müdahale ederken, bazı hava araçları ise yangınları gözlemek, erken uyarılar vermek ve yangın anında yer ekipleri ile uçan ekipleri koordine etmek için de kullanılabiliyor. Uçaklar mı, helikopterler mi karşılaştırması ise, hız, hacim, teknoloji gibi unsurlar açısından anlamsız bir soru. Uçaklar en etkin mücadele araçları.
Helikopterler
Üzerine monte edilmiş tanklara veya taşıdıkları su kovalarına su kaynaklarından su alarak ateşe müdahale ediyorlar. Kapasiteye bağlı olarak, geniş ve güçlü olmayan yangınlara müdahale etmek için ideal. En küçük su kaynaklarından hatta havuzlardan bile su alabilmesi ve yangınlara müdahale etmesi açısından kullanışlı.
Uçaklar
Burada çok geniş bir yelpaze var. Tek motorlu, pervaneli küçük bir uçaktan, dünyanın en büyük uçaklarından biri olan Boeing 747'ye kadar farklı modeller mevcut.
Uçakları da temel olarak ikiye ayıralım. Uçakların bir kısmı herhangi bir piste inmeden, su kaynaklarının üzerine alçalarak, hareket halinde iken su tanklarını doldurur. Bizim sarı kırmızı boyalı olarak gördüğümüz ve su kaynaklarına inerek su alan uçaklara amfibik uçak (karada ve suda hareket edebilen) adını veriyoruz. Uçağın aerodinamik yapısı, geniş kanat kontrol alanları düşük hızlarda suya alçalma, tam durmadan düz bir hatta uçmaya devam ederken suyunu doldurma ve hızlıca seyir yüksekliğine tırmanma imkânı yaratıyor. Bu uçaklar denizler, göller, su toplama bölgeleri, geniş nehirler gibi farklı alternatiflerden su tedariki yapabiliyor. Hava üssüne dönmek zorunda kalmadan kırsal kesimdeki tüm su kaynakları kullanabilmesi bu uçakların en önemli avantajı.
Suya inmeyen diğer uçak tipleri ise hava tankeri (airtanker). Bu uçaklar su alabilmek için iniş yapabileceği bir piste ve uçağın su tanklarını dolduracak bir ikmal üssüne ihtiyaç duyar. En iyi örneğinin Boeing 747 olduğu uçak, ABD'nin Colorada Springs şehrini üs olarak kullanıyor. ABD içinde en uzak noktaya en geç 4 saatte, dünyada herhangi bir noktaya ise en geç 20 saat içerisinde müdahale edebiliyor. Global Super Tanker adıyla nam salmış uçak tek seferde yaklaşık 75 ton sıvıyı yangın üzerine bırakabiliyor. Fikir olması açısından ülkemizde uçması için ihaleye çıkılan uçakların alt limiti 5 ton. Genellikle 5-7 ton arasında sıvı ile operasyon yapan uçaklarla karşılaştırıldığında, Super Tanker tek seferde 15 uçağın görevini yapabiliyor. İlk olarak 2009 yılında kullanılan bu tankerlerle, İspanya orman yangınları ile çok başarılı bir şekilde mücadele etti.
Yangınla mücadelede yaygın olarak kullanılan sarı kırmızı uçak ise Canadair CL-415 (eski modelleri CL-215). Üreticisinin Kanada'lı Bombardier firması olduğu uçak çok marifetli. Özel tasarlanmış teknolojisi, gövdesi, uçuş kontrol mekanizmaları, düşük hızlarda ve düşük yükseklikte yapabildiği operasyonlar sebebiyle parasını fazlasıyla hak ediyor. 12 saniyede yaklaşık 5 tonluk su tankını dolduran, 2 saniyede ise sıvının tamamını boşaltabilen bu uçağın 30 milyon ABD dolarlık fiyatı hayati fonksiyonlarını göz önüne aldığımızda ödenmeyecek bir bedel değil. Katar tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye edilen uçağın medyaya yansıyan fiyatı 450 milyon dolar.
Her iki uçak tipi de, taşıdıkları sıvının miktarı, alçak uçuş kabiliyetleri, yüksek hızla sıklıkla operasyon yapabilmeleri gibi özellikleri açısından yangınla mücadele alanında çok kıymetli.
Öncü uçaklar
Yangın olasılığının yüksek olduğu bölgelerde ve zamanlarda bölgede uçarak, yangınları erken zamanda tespit etmek, yangın ekipleri ve uçuş ekiplerini koordine etmek, yangın esnasında ise uçakların operasyonları kolaylaştırmak, yangın bölgelerinde doğru yönlendirmeler yapmak gibi çok önemli görevler üstleniyorlar.
Paraşütçüler
Yangınla havadan mücadele etmenin az bilinen yöntemlerinden bir tanesi ise yangın bölgesine paraşütle inen itfaiye çalışanları. Karadan ulaşımın mümkün olmadığı bölgelere inen uzman, arkasından uçaktan atılan mücadele malzemeleri ile yangının genişlemesini engelleyecek önlemler alır. Ağaç kesmek, iz açmak, yangının yayılmasını engelleyecek şekilde planlama yapmak amacıyla ulaşımın imkânsız olduğu bir bölgede mücadeleye devam eder. İtfaiye eri, kendisine 3 gün yetecek kadar temel ihtiyaç malzemeleri ile başka bir hikâyenin kahramanı olur.
Yangınla mücadele nasıl yapılıyor?
Uçaklar ya da helikopterler farklı noktalardan aldıkları suyu, yangın söndürmede kullanılan kimyasallarla karıştırarak yangının üzerine püskürtür. Kırmızı renkli olarak gördüğümüz sıvılar yangını geciktirici, bulaşmasını engelleyici kimyasallarla suyun kalınlaştırılması ile oluşur.
Uçakların işletilmesi ise genel olarak özel şirketlerin sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Kamu kuruluşları düzenli olarak ihalelerle uçakları kiralama yoluna gidiyor. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi çerçevesinde uçakların optimum kullanımına imkân veren bu uygulama rasyonel bir tercih. Buna ek olarak kendi uçaklarını satın alan ülkeler veya kamu kurumları mevcut. Bu noktada önemli olan uçakların mülkiyetinin kimde olduğu değil, havadan yangınla mücadele yöntemlerinin ve araçlarının doğru ve etkin bir şekilde yönetilmesi.
Uçakların maliyeti sadece uçağın satın alma veya kiralama maliyetlerinden oluşmuyor. Yangınla mücadelede kullanılan sıvının maliyeti, uçağın yakıtı, bakım giderleri ve uçuşu gerçekleştirecek ekibin personel maliyeti genel giderlere eklenmeli.
Başka ülkelerden yardım istemeye utandığımız bu dönemde, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerinin yangınla mücadele etmelerini kolaylaştırmak için 'yangınla mücadele komisyonu' mevcut. Üye ülkenin kendi kaynaklarının yetersiz olduğu durumlarda o ülkeye gerekli destek veriliyor.
"Her şey politiktir" önermesi, toplumsal alanda pek çok sorunu açıklamaya yardımcı olan bir bakış açısı. Ancak yangınlara müdahale, yangınla mücadele, doğru operasyonların planlanması ve icraatı gibi devletin hem sorumluluğu hem de yükümlülüğü olan bu alanın politik aktörlerin bakış açısından etkilendiği görmek derinden sarsıcı.