Putin'in başlattığı Ukrayna savaşı sekizinci haftasını doldurdu. Tarihte en uzun süren savaşlar, Avrupa devletlerinin çoğunun karıştığı 30 yıl savaşları, Hollanda'nın İspanya'dan bağımsızlığını elde etmesiyle sonuçlanan 80 yıl savaşları ve İngiltere ile Fransa arasında yaşanan 100 yıl savaşları olmuş. Hepsi sona ermiş, bitmeyen savaş yok. Ukrayna savaşı da er veya geç bir gün sona erecek. Rusya ile Ukrayna arasında ateşkesin sağlanmasından sonra kalıcı bir barış için öncelikle gündeme gelecek meselelerden biri de, yeni Avrupa güvenlik mimarisi olacak.
Aslında bu konudaki tartışmalar şimdiden başladı bile. Rusya savaş çıkmazdan önce taleplerini masaya koydu. NATO'nun daha fazla genişlememesini, sınırlarına yakın bölgelerde askeri faaliyetlere son verilmesini ve NATO'ya 1994 yılından sonra girmiş olan ülkelerde kuvvet konuşlandırılmamasını istiyor. Üstelik bu konuda verilecek taahhütlerin hukuki bağlayıcı olmasında ısrarcı. Hukuki bağlayıcı demek, yazılı bir antlaşmaya dayanmak anlamına gelir.
Fransa, Avrupa Birliği'nin, Amerika'dan bağımsız bir savunma ve güvenlik kimliğine sahip olması gerektiğini yeniden yüksek sesle dillendirmeye başladı. Amaç, Amerika'yı dışlayarak "beyin ölümü gerçekleşti" dediği, NATO'nun fişini çekmek. Türkiye'ye de lütfedip bir şekilde yeni Avrupa güvenlik mimarisinde yer vereceklermiş. İstedikleri, Mehmetçik gerektiğinde kendileri için savaşsın, Türkiye yasa dışı göçe tampon işlevi görsün, fakat AB'ye girmesin. Tabii bütün bunlar hiçbir şekilde amin denilecek dua değil.
Desen: Selçuk Demirel
Rusya ile uzlaşı silahsızlanma rejimlerinin gözden geçirilmesinde
Rusya'nın taleplerinin kabul edilecek bir tarafı yoktu. Öyle de oldu. Ama Rusya ile uzlaşı daha farklı bir temelde, silahsızlanma, silahların denetimi ve güven ve güvenlik arttırıcı önlemler rejiminin gözden geçirilmesiyle sağlanabilir.
Bugün Avrupa'daki güvenlik mimarisini şekillendiren başlıca düzenlemeler, kısaca AKKA olarak bildiğimiz, "Avrupa'da konvansiyonel kuvvetler Antlaşması", "Açık Semalar Antlaşması" ve "Viyana Belgesi". Maalesef her üçü de ağır yaralı. Rusya, önce 2007 yılında AKKA'yı askıya aldı, 2015 yılında da tamamen çıktı. Amerika, iki yıl önce Açık Semalar Antlaşmasından çekildiğini açıkladı. Hukuki bir bağlayıcılığı olmasa da, getirdiği şeffaflık ve öngörülebilirlikle, Avrupa güvenliğine büyük katkılar sağlamış olan Viyana Belgesi de 20 yılı aşkın bir süredir bir türlü güncellenemiyor.
Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması
1990 yılında 23 devlet tarafından imzalanan AKKA'nın kökenleri 1973 yılında Viyana'da başlayan," Karşılıklı Ve Dengeli Kuvvet İndirimleri" (KDKİ) müzakerelerine kadar uzanıyor. Türkiye'nin kuvvet indiriminde bulunmayacak ülkeler kategorisinde iştirak ettiği KDKİ müzakereleri, Amerika'nın, Avrupa'ya orta menzilli füzeler yerleştirmeye başlaması üzerine, 1980'li yıllara gelindiğinde bir netice alınmadan dağıldı. Ancak KDKİ'de sağlanan bilgi birikimi, AKKA gibi geniş kapsamlı bir antlaşmanın bir yıllık bir müzakere süreciyle sonuçlanmasına katkıda bulundu.
Avrupa güvenliğinin temel taşı olarak nitelendirilen AKKA , AGİT'in şemsiyesi altında müzakere edilmekle birlikte, bir AGİT belgesi değil. Beş teçhizat kategorisi (top, tank, zırhlı muharebe aracı, savaş uçağı ve saldırı helikopteri) esas alınarak öngörülen sınırlamalar, NATO ve Varşova Paktı için getirilmiş. Her iki blok daha sonra kendi aralarında AKKA'da belirlenen tavanları paylaştılar .İki yıl gibi kısa bir sürede antlaşmayla sınırlanan kategorilerde toplamda 70.000 bin konvansiyonel silah uluslararası denetimcilerin gözetiminde imha edildi. Daha sonra da taraf ülkelerin antlaşma yükümlüklerine uyup uymadıklarını teyit edebilmek için karşılıklı olağan denetimlere başlanıldı. Denetim mekanizması, Açık Semalar Antlaşması çerçevesinde özel cihazlarla donatılmış uçaklarla gerçekleştirilen gözlem uçuşlarıyla havadan desteklendi.
AGİT'in İstanbul Zirvesinde kabul edilen Uyarlanmış AKKA
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve Orta Avrupa Ülkelerinin NATO'ya dahil olmasından sonra bloklar arası sınırlamalar içeren AKKA'nın, gözden geçirilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Amerika'nın ön almasıyla yeniden müzakere edilen uyarlanmış AKKA, 1999 yılında ev sahipliğimizde İstanbul'da düzenlenen AGİT Zirvesi sırasında devlet/hükümet başkanları düzeyinde imzalandı. Uyarlanmış AKKA'da, daha önce bloklar itibariyle yer alan sınırlamalar, bu defa her ülke için topraklarında bulundurabilecekleri yabancı teçhizatla birlikte ulusal ve ülkesel tavanlar olarak ayrı ayrı belirlendi. Müzakereler sırasında Rusya, Gürcistan ve Moldova'da ev sahibi ülkelerin rızası hilafına konuşlandırdığı teçhizatını geri çekmeyi kabul etmedi, bu konuda bir taahhütte bulunmakla yetindi. Rusya'nın bu taahhüdü, İstanbul yükümlülükleri olarak uyarlanmış AKKA'nın ekinde yer aldı. Rusya Federasyonu, İstanbul yükümlülüklerini yerine getirmediği için ABD uyarlanmış AKKA'yı onaylamadı, hiçbir NATO ülkesine de onaylattırmadı.
Türkiye ve AKKA
AKKA müzakereleri Türk diplomasisinin bir başka başarı öyküsüdür. Siyasi alanda Lozan ve Montrö Türkiye için ne kadar önemliyse, silahsızlanma camiasında AKKA da Türkiye için o kadar önemlidir. Türkiye, AKKA'nın beşinci maddesinde kayıtlı kanat düzenlemeleri sayesinde hem Rusya ve Yunanistan gibi tehdit teşkil edebilecek ülkelerin silahlanmalarına ciddi sınırlamalar getirmiş, hem de güneyindeki alan dışı bölgesiyle kendisi bu sınırlamaların dışında kalmıştır. AKKA'yı kabul eden AGİT'deki Yunan Daimi Temsilcisinin antlaşma imzalandıktan sonra emekliye sevk edildiği söylenir. Uyarlanmış AKKA müzakerelerinde de kanat sınırlamalarının özü ve Türkiye'nin alan dışı bölgesi korunmuştur.
Türkiye ne yapmalı?
Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi belirlenirken Türkiye'yi zorlu bir sınav bekliyor. Müzakere forumu olarak muhtemelen yine AGİT kullanılacak. AKKA'daki kazanımlarımızın ne yapıp yapıp korunması Türkiye'nin güvenliği için önemli. Çok taraflı müzakerelerde bir ülkenin tek başına istediğini koparabilmesi o kadar kolay değildir. Bu nedenle, Türkiye, Amerika'yı da yanına alarak öncelikle ilk tartışmaların NATO içerisine çekilip ittifakın ortak tutumlar almasına çalışmalı.
Silahların denetimi ve silahsızlanma uzmanlık gerektiren bir alandır. Evvel emirde gerek diplomatlar, gerek askerler arasında uzman kadrolara ihtiyaç duyulur.
Atı alan Üsküdar'ı geçmeden, Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi üzerinde kafa yorulmaya başlanılmalı.