Hasan Göğüş

08 Nisan 2023

Kim kimin muhatabı?

İç politikayı izleyerek bulundukları ülkelerdeki siyasi gelişmeler hakkında merkezlerine düzenli raporlar göndermek bir büyükelçinin asli görevlerindendir. Bu amaçla siyasi parti liderleriyle, kanaat önderleriyle, basın mensuplarıyla sık sık bir araya gelerek değerlendirmelerini alırlar...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2 Nisan akşamı İstanbul Bağcılar’daki Ülkü Ocakları'nı ziyaretinde, ABD Büyükelçisi Jeffry Flake’in, 29 Mart’ta CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesine çok sert tepki gösterdi. Sözlerine, ”Bu seçimlerde Amerika’ya bir ders vermemiz lazım”, diye başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam ediyor.

Joe Biden oradan konuşuyor. Biden’ın buradaki Büyükelçisi ne yapıyor? Gidiyor bay bay Kemal’i ziyaret ediyor. Ayıptır, biraz kafanı çalıştır. Sen büyükelçisin, senin buradaki muhatabın Cumhurbaşkanıdır. Sen hangi yüzle bundan sonra Cumhurbaşkanından randevu isteyeceksin. Bizim kapılar kapandı ona. Bir daha göremezsin. Niye? haddini bileceksin. Büyükelçi olarak görevini bileceksin. Bir büyükelçi nasıl çalışır, bunu öğreneceksin.”

ABD Büyükelçiliği'nde görevli tercümanlar, “haddini bilmek” ,”kafayı çalıştırmak” ,”yol geçen hanı” gibi İngilizcede bire bir karşılığı bulunmayan terimleri nasıl çevirdiler merak ediyorum . Her hâlükârda, bu sözler bir büyükelçi için yenilir yutulur cinsten değil. Haberi okuyan kaç seçmen, “Cumhurbaşkanı'na helal olsun, Amerikalıya fena çakmış, dersini vermiş” diye oyunu değiştirmiştir bilemem. Ama her yıl yanımıza çekebilmek için lobi şirketlerine milyonlarca dolar akıttığımız Kongre üyelerinin, tam da F-16 talebimizin Kongre'de görüşüldüğü şu günlerde eski meslektaşlarına yönelik bu suçlamalardan nasıl etkileneceklerini tahmin edebiliyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerikan Büyükelçisi'ne yönelik ifadeleri aynı gün Bloomberg'den tutun Rus haber ajansı Tass’a kadar uluslararası medyada geniş yankı buldu.

Büyükelçilerin muhatapları dışişleri bakanları

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir büyükelçinin nezdinde görevli bulunduğu veya akredite edildiği ülkede devletini temsil etmesi, muhatabının cumhurbaşkanı olduğu anlamına gelmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da söylediği gibi Cumhurbaşkanlığı kapısı yol geçen hanı değildir. Büyükelçiler atandıkları ülkelerdeki cumhurbaşkanlarıyla göreve başladıklarında bir kez güven mektubunu sunmak, şansları yaver giderse, bir kez de veda etmek için görüşürler. Bunun haricinde cumhurbaşkanlarıyla temasları milli gün davetlerinde veya cumhurbaşkanlarının katıldığı törenlerde karşılaştıklarında ayaküstü bir iki cümlelik sohbetlerle sınırlı kalır. Vaşington Büyükelçisi Hasan Murat Mercan, iki yıl önce pandemi nedeniyle güven mektubunu sanal ortamda sunduğundan “muhatabı” Başkan Biden’ı yakından görme fırsatını bile bulduğunu hiç sanmıyorum. Büyükelçiler günlük işlerini yürütmek için daha ziyade ele almak istedikleri konulara göre ilgili bakanlarla görüşürler. Eğer mutlaka bir muhataptan söz etmek gerekirse de büyükelçilerin muhatapları dışişleri bakanlarıdır.

Büyükelçilerin iç politikayı izlemeleri hata mı?

İç politikayı izleyerek bulundukları ülkelerdeki siyasi gelişmeler hakkında merkezlerine düzenli raporlar göndermek bir büyükelçinin asli görevlerindendir. Bu amaçla siyasi parti liderleriyle, kanaat önderleriyle, basın mensuplarıyla sık sık bir araya gelerek değerlendirmelerini alırlar. Başkent dışına çıkmayan, kimseyle temas etmeyip kançılaryasına kapanıp kalan bir büyükelçi makbul değildir. Bir büyükelçinin bir siyasi parti temsilcisiyle görüşmesi sözü geçen partinin görüşlerini paylaştığı veya hükümetinin o partiyi desteklediği anlamına gelmez. Esasen büyükelçilerin mutat görevleri arasında yer aldığı için, bu tür görüşmelerden önce bakanlıklarından izin almaları gerekmez. Görüşmeden sonra merkezlerine rapor sunarlar. Randevuların nasıl alınacağı ise görev yaptıkları ülkelerdeki teamüle göre değişiklik gösterebilir. Genelde uygulama resmi makamlar için randevuların dışişleri üzerinden, muhalefet temsilcileri için ise doğrudan parti genel merkezlerinden alınması yönündedir.

Yunanistan’da aşırı sağcı parti lideriyle görüşmem

Büyükelçi olarak görev yaptığım dört ülkede siyasi parti liderleriyle gerçekleştirdiğim görüşmeler arasında, Yunanistan’daki aşırı sağcı LAOS’un genel başkanı Karatzaferis (Karacaferis okunur) ile görüşmemi hiç unutmuyorum. İsminden de anlaşılacağı gibi Karatzeferis Ailesi, mübadele sırasında Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmiş. Büyükelçilikteki mesai arkadaşlarımın muhalefetine rağmen, Bakanlığa da sormadan adı geçenden randevu istedim. LAOS’un parti merkezine de yanıma korumalarımı almadan yalnız gittim. Kapıda büyük bir gazeteci ordusu bekliyordu. Senaryo belliydi. Karatzaferis görüşmeden sonra bana nasıl fırça attığını ballandıra ballandıra anlatarak şov yapabilmek için tüm basını davet etmişti. Karatzaferis, adı gibi karanlık bir odada beni kabul etti. Yanında Yunanistan’ın eski Ankara Büyükelçilerinden ve istihbarat başkanlarından Coranthis ile ilk kez gördüğüm bir başka milletvekili daha vardı. LAOS lideri selam sabah etmeden ilk söz olarak Türk-Yunan ilişkilerinin kırmızı beyaz olduğunu, Kırmızının kanı sembolize ettiğini söyledi. Araya girerek bizim gündemimizde kan yer almadığını ifade ettim. Söz Batı Trakya’dan açıldığında Yunan vatandaşı soydaşlarımızı aramızda bir barış köprüsü olarak gördüğümüzü dile getirdim. Yarım saat süren görüşmemizde bütün provokasyonlarına barışçıl cevaplar verdim. Ayrılırken de kartımın üzerine cep telefonumu yazarak istediği zaman beni bir politikacı olarak değil, arkadaş olarak arayabileceğini vurguladım. Çıkışta tek bir gazeteci görmedim. Belli ki Karatzaferis görüşmemizden etkilenerek senaryosundan vazgeçmiş, gazetecileri geri göndertmişti.

Jeffry Flake pişman mıdır?

Büyükelçi Jeffry Flake’in Türkiye’ye geldiğinden bu yana şansı yaver gitmedi. Gelen çakıyor, giden çakıyor. Yaklaşık bir yıl önce bir İstanbul ziyaretinde Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ile görüşmesi sorun olmuştu. Bu yıl başında da ABD, güvenlik gerekçesiyle İstanbul’da vize işlemlerini bir süreliğine durdurduğunda İçişleri Bakanı Soylu’nun hışmına uğramıştı.

Garibim Jeffry, kongre üyeliğini bırakıp Ankara’ya Büyükelçi atandığına pişman olmasın sakın...

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" isimli bir kitabı bulunmaktadır.