Geçen hafta USANAS isimli düşünce kuruluşunun davetine icabetle, bir konferans için Hindistan’daydım. USANAS, İngiltere’deki “Wilton Park” gibi Dışişleri Bakanlığı'nın himayesinde faaliyet gösteren Rajasthan’ın Udaipur kentinde yerleşik bir kuruluş. Dış ilişkiler ve güvenlik politikaları üzerinde yıllık toplantılar düzenliyor.
1980-82 yılları arasında ilk yurtdışı görev yerim olan Yeni Delhi’de, 2002-2006 yılları arasında da Büyükelçilik yaptım. Yaklaşık 20’şer yıl aralıklarla gittiğim Hindistan’ı her seferinde neredeyse çağ atlamış buluyorum. 1980 yılında şehirde bulamadığım bir tükenmez kalem içini, havaalanındaki gümrüksüz satış mağazasından bir misafirime satın aldırdığım için kaçakçılık suçlamasıyla az daha karakolluk oluyordum. İkinci Hindistan görevimde piyasa ekonomisine geçilmiş, ithalat kısıtlamaları kaldırılmıştı. Piyasada yok yoktu.
2000’li yılların başında trafikte tek tük yabancı marka arabalara rastlanılırken, geçen hafta gittiğimde caddeler Mercedes’lerden, BMW’lerden, SUV Jeep’lerden geçilmiyordu. Hatırladığım kadarıyla eskiden gördüğüm en ilkel havaalanı Yeni Delhi’deydi. Şimdi onun yerine İstanbul Havaliman'ıyla rekabet edebilecek büyüklükte , Heathrow benzeri birbirleriyle bağlantılı üç terminalden oluşan yeni bir havaalanı inşa edilmiş. Devlet, havayolu işletmeciliğinden çekilmiş. Başta tıkır tıkır işleyen INDİGO olmak üzere çok sayıda özel havayolları kurulmuş. Yeni Delhi metroyla, alt/üst geçitlerle, gökdelenlerle, yabancı markalarla dolup taşan AVM’lerle tanışmış. AVM’lerin “food court”larında bizim döner bile yerini almış. Tabii şehir bu arada hızlı büyümeyle gelen trafik keşmekeşinden ve hava kirliliğinden de nasiplenmiş.
Tezatlar ülkesi Hindistan
Hindistan’ın bir özelliği de çelişkileriyle birlikte büyüyor olması. Başbakan Modi’nin halka kabul ettirmeye çalıştığı alışkanlıklardan biri de sokakların açık hava tuvaleti olarak kullanılmasından kurtarılması. Bu amaçla şehrin belirli yerlerine seyyar tuvaletler yerleştirilmiş. Ama yine de ihtiyaçlarını gidermek için duvar diplerini tercih edenler çoğunlukta.
Her mahallede bir güzellik salonu açılmış. Bununla birlikte hemen 100 metre ileride bir ağaç gövdesine astıkları ayna karşısında tıraş yapan sokak berberleri çalışmalarına devam ediyor.
Mercedes arabaların arasında insan gücüyle yolcu taşıyan çek çek arabalarını hala görmek mümkün.
Yol kenarlarında gecekondu bile denemeyecek çaput parçalarının altında sefalet içerisinde yaşayanlara değinmek bile istemiyorum.
Hindistan’ın bir süredir turizmde tanıtım için kullandığı “Incredible India” (inanılmaz Hindistan) sloganı bu tabloya çok yakışıyor.
Yaklaşan genel seçimler
Hindistan 19 Nisan-4 Haziran tarihleri arasında genel seçimlere gidiyor. 890 milyon seçmen Lok Sabha Meclisi'nin 543 üyesini seçmek için yedi aşamada oy kullanacak. Seçimlere iktidar da, muhalefet de ittifaklarla katılıyor. İktidardaki “Ulusal Demokratik İttifak”taki (NDA) partilerin sayısı bir ara 38’e çıkmış. Muhalefetin “Hindistan Ulusal Kapsamlı Gelişimci İttifakı (INDIA)” ise geçen sene 27 parti ile kurulmuş.2-3 milletvekiline sahip küçük partiler sürekli saf değiştirdiğinden bugün ittifaklarda yer alan partilerin gerçek sayılarını kimse söyleyemiyor.
Önceden bilmeseniz, 15 gün sonra bu ülkede seçim olacağının farkına bile varmazsanız. Seçim tarihlerinin belli olmasıyla birçok eyalette seçim komisyonları propaganda faaliyetlerini yasaklıyor. Sokaklarda parti flamaları, liderlerin fotoğrafları, posterler görülmüyor. Ne görüntü kirliliği var, ne de gürültü kirliliği. İki dönemdir iktidarda olan Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisinin liderlik ettiği NDA, seçimlerin mutlak favorisi. Sadece 400’ün üzerinde milletvekili çıkarıp çıkaramayacağı merak ediliyor.
Delhi’nin İmamoğlu’su hapiste
Hindistan’da bulunduğum sırada Hint demokrasisine yakışmayan bir gelişme yaşandı. Türkiye’yi takip edenler tarafından Hindistan’ın “Ekrem İmamoğlu”su olarak nitelendirilen Delhi’nin sevilen eyalet başbakanı (Hint devlet yapılanmasında belediye başkanına tekabül etmektedir) Arvind Kejrival pandemi döneminde bir yolsuzluğa karıştığı gerekçesiyle mali polis tarafından apar topar göz altına alındı. Kejrival 1968 doğumlu genç bir politikacı. Kurucusu olduğu Aam Aadmi Partisini(AAP) Delhi’de büyük bir çoğunlukla iktidara taşımış .Başbakan Modi’yi 2015 ve 2020 yıllarında iki kez yenilgiye uğratmış, bu sefer de kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Kejrival’in Partisinin ismi Hintçede sokaktaki adam anlamına geliyor. Popülaritesi Delhi dışına taşıp ülke geneline yayılmaya başlayınca, Başbakan Modi, anlaşılan ileride kendisine tehdit olabilir düşüncesiyle düğmeye bastı. Ama Kejrival mücadeleyi bırakmıyor. Tutuklu bulunduğu hapishaneden Delhi’yi yönetmeyi sürdüreceğini söylüyor.
Hindistan’ın önlenemeyen yükselişi
Geçen yıl 1.4 milyara ulaşan nüfusuyla Çin’i geride bırakarak ilk sıraya oturan Hindistan, ekonomik büyüklük açısından da Dünya beşincisi. Hintliler Önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde de ilk üçe gireceklerine inanıyorlar. Toplam nüfusun yüzde 15’i Müslümanlardan oluşuyor. 2000’li yılların başından bu yana Müslüman nüfus azalmaya başlamış.
Soğuk savaş döneminde bağlantısızlık hareketinin liderliğini yapanlar arasında Nehru’nun Hindistanı’nın yanısıra, Tito’nun Yugoslavyası, Makarios’un Kıbrıs’ı, Castro’nun Küba'sı da vardı. Bugün gelişmekte olan ülkeler için kullanılan küresel güneyin “de facto” tek bir lideri bulunuyor. O da Hindistan.
Dibe vuran Türkiye -Hindistan ilişkileri
Maalesef, Türkiye’nin Dünya’nın parlayan yıldızı Hindistan ile ilişkileri son yıllarda iyi gitmiyor. 40 yıldır takip ettiğim Hindistan’da ilk kez bu kadar Türkiye’ye hasmane bir ortam gördüm. Hintli yetkililer, Türkiye’nin Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı mezalime ses çıkarmazken, her forumda artan bir tonda Keşmir’den dolayı Hindistan’ı eleştirmesini içlerine sindiremiyorlar. Hani çok da haksız sayılmazlar.
Türkiye’ye karşı oluşturulmak istenilen “şer” ekseni
Hindistan’ın dış ilişkilerinde Türkiye’den doğan boşluğu Yunanistan doldurmakta gecikmemiş.10 yıl önce Mursi aşkına nasıl Mısır’ı Yunanistan’ın kucağına ittiysek, şimdi de Keşmir Müslümanları uğruna kendi elimizle Hindistan’ı Yunanistan’ın kollarına atıyoruz. Modi 40 yıl aradan sonra geçen yıl ağustos ayında başbakan düzeyinde Hindistan’dan Yunanistan’a ilk ziyareti gerçekleştirdi. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis de hiç zaman kaybetmeden bu yıl ocak ayı sonunda bu ziyarete karşılık verdi. Hem de 25 Ocak’taki Hindistan’ın milli gününe onur konuğu olarak katıldı. Hint-Yunan askeri işbirliği ve ticari ilişkileri de hızla gelişiyor. Yunan tarafı Çin’in işlettiği Pire limanından sonra bu kere de Hintlilere Kavala limanını teklif etmiş. Bu ay başında Ermenistan’ı ziyaret eden Yunanistan’ın “Türk dostu” savunma Bakanı Dendias, Erivan’da yaptığı açıklamalarda Ermenistan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasındaki savunma işbirliğine, ileride Fransa ve Hindistan’ın da katılmasıyla QUAD benzeri bir grup kurulabileceğini belirtti. USANAS toplantısına iştirak eden ermeni temsilcileri de, Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan ittifakının dengelenmesi için böyle bir grubun yararlı olacağını savundular. Hintli katılımcılardan Hindistan ile Ermenistan arasında güvenlik işbirliği anlaşması imzalanmasını önerenler oldu. Hindistan, aynı zamanda Ermenistan’ın önemli silah tedarikçileri arasına girmiş. Türkiye’nin, Kafkaslar’dan Güney Asya’ya oluşmakta olan bu “şer ekseni”ni yakından izlemesi gerekiyor. Ne mi yapması lazım? Onu da önümüzdeki hafta ele alacağım.
Hasan Göğüş kimdir? Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır. |