Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından dünya kamuoyuna “Ukrayna’da özel bir askeri operasyon” olarak duyurulan Rusya-Ukrayna savaşı, yarın değil öbür gün üçüncü yılını dolduruyor. Putin acaba 24 Şubat 2022 tarihinde bu açıklamayı yaparken başlattığı savaşın bu kadar uzun süreceğini, günde ortalama 700-800 Rus askerinin hayatını kaybedeceğini ve savaşı devam ettirebilmek için Kuzey Kore’den askeri yardım istemek zorunda kalacağını biliyor muydu? Aklından bile geçirdiğini hiç sanmıyorum.
Trump Rusya-Ukrayna savaşını nasıl çözecek?
Trump’ın seçildiği takdirde 24 saat içerisinde Ukrayna’daki savaşı sona erdireceğine ilişkin vaadi fos çıktı. Trump başkanlık koltuğuna oturalı bir ayı geçti. Henüz ortada bir barış planı yok. Peşreve ancak başlanılabildi. Ama Putin yine de yatsın kalksın Trump’ın seçimleri kazanmış olmasına dua etsin. Üç yıldır Ukrayna’nın arkasında kenetlenen batı dayanışmasını Trump bir ayda yerle bir etti. Hafta başında ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Suudi Arabistan’ın arabuluculuğunda Riyad’ta bir araya geldiler. Masada Ukrayna yok, ambargolar nedeniyle savaşın ceremesini ABD’den daha fazla çeken Avrupa Birliği’nden kimse yok.Ne yapacaklarını bilemeyen Avrupa Birliği’nin babaları Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Danimarka,İspanya ve Polonya liderleri Riyad’daki buluşmadan bir gün önce alel acele Paris’te toplandılar.Bu kere de Paris’te Rusya yok, Ukrayna yok. Herhangi bir hazırlık yapılmadan gerçekleştirilen Paris Toplantısı’nın “Daha daha ne var” muhabbetiyle geçtiği anlaşılıyor. Fransa ve İngiltere’den başka ateş kesten sonra Ukrayna’ya barış gücü konuşlandırılması benimsendiği takdirde, asker göndermeyi kabul ederek elini taşın altına sokmak isteyen çıkmamış. Peki tüm bunlar yaşanırken “Ukrayna nerede?” diye soracak olursanız, Rusya dışişleri Bakanı Lavrov’un Riyad’ta ABD dışişleri bakanı Rubio ile görüştüğü aynı saatlerde Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky Ankara’ya geldi. NATO üyeliğinin gerçekleşmeyeceğini anlayan Zelensky’nin Ankara ziyaretinin amacı, Türkiye’den de güvenlik garantisi almak ve barış gücüne asker koparmak. NATO şimdiden üçe bölünmüş bir görüntü veriyor. Putin bir taşla iki değil, adeta üç kuş birden vurdu.
Amerika’yı bekleyen rekabetçi otokrasi
“Foreign Affairs “Dergisinin 11 Şubat tarihli sayısında “Amerikan Otokrasisine Giden Yol” başlıklı bir makale yayınlandı. Makalede, ABD’nin demokrasiden uzaklaşma sürecinin esasen 10 yıl önce başladığı, anayasal frenlerin artık işlemez bir hale geldiği, ikinci döneminde Trump’ın elinin daha serbest olacağı, önümüzdeki günlerde beklenenin faşist veya tek parti diktatörlüğü değil, rekabetçi otokrasi olacağı, böyle bir yönetimde devletin muhalefete karşı silah olarak kullanıldığı belirtiliyor. Tüm dünyada demokrasileri izleyerek derecelendirmeler yapan “Freedom House”un ahiren yaptığı ölçümlere göre ABD’nin endeksteki notu 100 üzerinden Fransa ile paylaştığı 92’den 83’e düşmüş. Bu seviye Arjantin’in altında, Panama ve Romanya ile aynı düzeyde.
Münih Güvenlik Konferansı (MGK) ve Başkan Yardımcısı Vance’ın konuşması
61’incisi bu yıl 15-16 Şubat tarihlerinde düzenlenen MGK, her geçen yıl daha fazla ilgi çekiyor. Bu yıl 60’tan fazla ülkenin lider kadrosundan temsilcilerin iştirak ettiği MGK, “One minute” krizinden bu yana Türkiye’nin boykot ettiği Davos Ekonomik Forumunu popülarite bakımından geride bırakmak üzere. Bu seneki MGK’da Türkiye kabinenin iki ağır topu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından temsil edildi.
Dikkatlerimiz Trump ve bürokratik reform çalışmalarını ihale ettiği X’in babası Elon Musk’ın şaklabanlıkları üzerinde odaklanmışken Başkan Yardımcısı JD Vance’ı gözden kaçırmışız. Seçim kampanyası sırasında fazla sesi sedası çıkmayan JD Vance geçtiğimiz hafta sonu Münih Güvenlik Konferansında(MGK) ortaya çıktı. Öyle bir konuşma yaptı ki dinleyenlere parmak ısırttı.
JD Vance
JD Vance, konferanstaki konuşmasına bu tür uluslararası toplantılarda mutad olduğu üzere, ev sahibi Almanya’ya çiçek atarak başlayınca dinleyicilerden alkış aldığında, “Umarım bu beni son alkışlamanız olmaz” dedi. Korktuğu da başına geldi. Günün sonunda bırakın alkış almayı özellikle Alman katılımcılardan protesto edenler oldu.
Amerikan Başkan Yardımcısının MGK’nın ana teması olan Ukrayna-Rusya savaşının nasıl sona erdirileceğine ve Avrupa güvenliğine ilişkin Trump’ın yeni dönemdeki görüşlerini açıklaması beklenirken, Vance yarım saat süren konuşmasının tamamında Avrupa Birliği’ne yüklendi. Avrupa’ya yönelik asıl tehdidin Rusya’dan Çin’den değil, kendi içerisinden geldiğini öne sürdü. Romanya’yı seçimleri iptal ettiği, İsveç’i kuran Kerim’i yakanları yargıladığı, İngiltere’yi dini özgürlüklere saygı göstermediği için eleştirdi. Besbelli ki JD Vance, Münih’e ifade özgürlüğünü savunmak kisvesi altında yarın yapılacak seçimlerde “Almanya İçin Alternatif Partisi”ne destek vermeye gelmiş.
Amerikan anayasasına göre Trump’a yarın bir gün Emr-i Hakk vaki olursa maazallah bu adam gelecek seçimlere kadar Amerika’yı yönetecek.
Meğer turpun büyüğü heybedeymiş de haberimiz yokmuş. Vah dünyanın haline…