Hasan Göğüş

20 Mart 2021

Dostları artırırken yeni düşmanlar edinmek neyin nesi?

Dünya ölçüsünde müslümanların sesi olmak politikası, galiba Türkiye'ye pahalıya mal olmaya başladı. Türkiye, kardeş Pakistan ile dostluğunu bozmadan Hindistan ile de ilişkilerini yeniden rayına oturtmanın bir yolunu bulmalıdır

Türkiye, son günlerde yıllardır dargın olduğu devletlerle yeniden barışmanın yollarını arıyor. Ne yazık ki bu arada yeni düşmanlar edinmek tehlikesiyle de karşı karşıya. Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın Çanakkale savaşlarının 104. yıl dönemi törenlerinde yaptığı konuşmadaki "sizleri de dedeleriniz gibi tabutla uğurlarız" sözlerinin, Avustralya ve Yeni Zelanda da ciddi tepkilere yol açtığı hatırlanacaktır. Bu iki ülkeyle de ilişkiler henüz toparlanabilmiş değil. Savaş meydanlarında yaratılan dostluk, bir anda anma törenlerinde yok edildi. Şimdi bunlara bir de Hindistan ekleniyor. Hindistan 1, 3 milyarı aşan nüfusuyla Dünyanın en kalabalık ikinci; 3 milyon 287bin 263 kilometre kare yüzölçümüyle de coğrafi bakımdan yedinci büyük ülkesi. En büyük altıncı ekonomiye sahip olan Hindistan, bu özelliğiyle de G-20, BRİCS gibi ekonomik oluşumların birer üyesi. Kıtalararası nükleer füzeleri bulunan altı ülke arasında. Maalesef Alt kıtanın bu dev ülkesiyle ilişkilerimiz tarihinde hiç olmadığı kadar dibe vurmuş bir durumdadır.

Türkiye Hindistan ilişkileri:

Pakistan dostluğunun daima gölgesinde kalan Türkiye-Hindistan ilişkileri, Hindistan'ın Kıbrıs sorununda Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye'nin de Keşmir sorununda Pakistan'ı kollayan politikalar izlemesi nedeniyle esasen hiçbir zaman parlak bir seyir izlememiştir. Ancak Keşmir konusunda Türkiye söylemlerinde Hindistan'ı da tatmin edecek bir iki cümle kullanarak kısa bir süre öncesine kadar nispeten dengeli bir siyaset takip edebilmişti.

İlişkiler nasıl bozuldu?

Hoşgörü kültürüyle nam salmış olan Hindistan'da Modi liderliğindeki aşırı hindu milliyetçisi Bharatya Janata Partisi'nin iktidara gelmesinden sonra bu denge tamamen alt üst oldu. Başbakan Modi'nin ülkesindeki Müslüman azınlığa yönelik ayrımcı uygulamaları, Keşmir'in yarı özerk statüsünün değiştirilmesi, AK Parti hükümetinin tepkisine yol açtı. 2019 sonbaharında Türkiye Uzun bir aradan sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Keşmir sorununu Hindistan'ı hedef alan ifadelerle dile getirdi. Türkiye'nin bu tutumu geçen yılki Genel kurulda da devam etti. Hindistan Daimi Temsilcisi, buna Türkiye'yi ülkesinin iç işlerine karışmakla suçlayarak cevap vermekte gecikmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın 14 şubat 2020 tarihinde Pakistan parlamentosunda yaptığı konuşmada, "Dün Çanakkale neyse, bugün Keşmir bizim için odur" sözleri bardağı taşıran son damla oldu. Devlet televizyonu TRT'de yapılan Hindistan aleyhindeki yayınlar da Hindistan tarafında rahatsızlık yaratıyor. Hindistan'da büyükelçi olarak görev yaptığım 4 yıl içerisinde hint basınında Türkiye aleyhinde tek bir yazıya rastladığımı hatırlamıyorum. Oysa son dönemde Hint donanmasının Egede, Fransa ve Yunanistan ile ortak tatbikatlar yapmasını önerecek kadar ileri giden Türkiye karşıtı görüşler sıklıkla dillendirilmeye başlanıldı.

Yanlış bilinen doğrular:

Öncelikle kamuoyunda yanlış bilinen veya hiç bilinmeyen bazı gerçekleri hatırlamakta yarar var. Kurtuluş savaşı sırasında Atatürk'e gönderilen maddi yardım Pakistan tarafından değil, alt kıta müslümanlarınca gönderilmişti. O tarihte Pakistan tarih sayfasına çıkmamıştı. Bu yardıma ön ayak olan hilafet hareketi, bugün Hindistan sınırları içerisinde kalan Kalkata'da kurulmuştur. Hilafet hareketini destekleyenler arasında Mahatma Gandhi gibi hindu liderler de yer almaktaydı.

Mustafa Kemal'in başlattığı istiklal mücadelesi sadece müslümanlar arasında değil , tüm Hindistan'da heyecanla karşılanmıştır. Nehru "Dünya Tarihinden Parıltılar" isimli anı kitabında, Mustafa Kemal'in zafer haberleri geldiğinde, tutuklu bulundukları hapishanede, sabaha kadar ışıkları yakarak kutlamalar yaptıklarını, hatta küçük çapta bir fener alayı düzenlediklerinden sözeder.

Türkiye'de pek bilinmemekle birlikte Hindistan, dünyada Endonezya'dan sonra en büyük müslüman nüfusa sahip ikinci ülkedir. Nüfusları 100 binleri geçmeyen Körfez ülkeleri İslam Konferansı Örgütü'nde (İKÖ) temsil edilirken 200 milyon civarında Müslümanın yaşadığı Hindistan'ın İKÖ'ye üyelik başvurusuna kayıtsız kalmak haksızlıktır.

Yaşı benim gibi biraz ileri olanlar, bugünkü Cinnah caddesinin eski adının Dr. Vali Reşit Caddesi olduğunu anımsıyacaklardır. Hangi akla hizmetse Hindistan Büyükelçiliği yerleşkesinin önünden geçen bu caddenin adı, 1970'li yıllarda Pakistan'ın kurucu lideri Muhammed Ali Jinnah'a ithafen Cinnah'a çevrildi. Acaba kardeş Pakistan'ı hoş tutmak için koca Ankara'da başka bir cadde bulunamaz mıydı? Oysa Yeni Delhi'de bugün hâlâ sefaretlerin bulunduğu semti merkeze bağlayan başbakanlık önündeki ana arterin adı Mustafa Kemal Atatürk Caddesi'dir. Diplomaside karşılıklılık bu olmasa gerek.

Olumsuz etkilenen Türk-Hint ekonomik ilişkileri:

Hindistan ile ilişkilerimizin geldiği nokta tıpkı Mısır örneğinde olduğu gibi büyük bir potansiyeli bulunan ekonomik münasebetlerimizi de olumsuz etkilemektedir. İlişkilerde sorunlar yaşanmaya başlandığı 2019 yılından bu yana ikili ticaret 1 milyar dolar düşmüş bulunuyor. Hindistan da Çin gibi zor girilebilen bir pazardır. Türkiye'de askeri gemi üreten bir grup özel tersanecinin kurduğu TAİS, 2018 yılında Hindistan donanması için yapılacak beş gemiyi kapsayan 2,3 milyar dolarlık ihaleyi kazanmıştı. İki yıldır ihalenin bir türlü sonuçlandırılamadığı anlaşılmaktadır. Bir ara Türkiye'de tarım alanında 300 milyon dolar tutarında yatırım yapmaya hazırlanan Hindistan'ın önde gelen şirketlerinden "Mahindra Mahindra"da ilişkilerde yaşanan soğukluktan sonra bu niyetinden vazgeçti. Yabancı yatırımcılar gidecekleri ülkede hukukun üstünlüğü kadar ikili ilişkilerdeki istikrarı da dikkate alırlar.

Yeni düşmanlar edinmeyelim

Dünya ölçüsünde müslümanların sesi olmak politikası, galiba Türkiye'ye pahalıya mal olmaya başladı. Türkiye, kardeş Pakistan ile dostluğunu bozmadan Hindistan ile de ilişkilerini yeniden rayına oturtmanın bir yolunu bulmalıdır. Liderler gelip gider, daim kalacak olan halklar arasındaki dostluklardır. Bir yandan Mısır ve İsrail ile barışarak dostlarımızın sayısını artırmaya çalışırken, aman diğer yandan yeni düşmanlar edinmeyelim.