Ermeni meselesi Kıbrıs'tan sonra Türk diplomatlarını en fazla uğraştıran konuların başında gelir. Her sene 24 Nisan haftası da büyükelçiler için kritik ve sıkıntılı bir haftadır. Hele bir de parlamentolarında henüz asılsız soykırım iddialarını kabul etmemiş bir ülkede görev yapıyorsanız, tedirginliğiniz iki kat artar.
Türkler, Yunanlılar ve Ermeniler arasındaki benzerlikler
Yunanlılardan sonra herhalde en çok benzeştiğimiz halk, Ermeniler olmalı. Fiziki benzerliğimizin yanı sıra yıllarca iç içe yaşamış olmamız nedeniyle, ortak kültürün getirdiği adetlerimiz, yemeklerimiz ve müziklerimiz de birbirlerine çok yakındır. Sarı Gelin mi? Sari Gylan mi? Doğrusunu tespit etmek, o kadar kolay değil. Kaderin bir cilvesi olarak ne yazık ki Türkiye, hem Yunanistan hem Ermenistan tarafından soykırım yapmakla itham ediliyor. Hatta araya Süryanileri de katarak işi "üç soykırım tek fail" propagandasına kadar götürmeye çalışanlar da var.
Soykırım nedir?
1948 tarihli Cenevre Soykırım Sözleşmesi'nde soykırım hukuki bir kavram olarak tanımlanmış. Hukuki alanda 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen herhangi bir karar mevcut değil. Bu konudaki tek yargı kararı, 15 Ekim 2015 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Doğu Perinçek'in başlattığı bir davada alındı. Bu kararda da Ermeni iddialarının mutlak gerçek sayılamayacağı, meselenin tartışmalı göründüğü ve Yahudi katliamı Holokost'la 1915 olayları arasında benzerlik kurmanın doğru olmadığı dile getiriliyor.
Ermeni terör eylemleri
1973 yılından itibaren kanlı terör eylemleri ile seslerini duyurmaya başlayan Ermeniler, terör örgütleri ASALA aracılığıyla, 20 yılda 40 görevlimizi şehit ettiler. Şehitlerimizin acısını yürekten hisseden büyükelçilerden biriyim. 1994 yılında Atina'da şehit edilen Ömer Haluk Sipahioğlu, Bakanlığa beraber girdiğimiz yakın arkadaşlarımdandı. Avusturya'daki görevim sırasında üç yıl, Büyükelçi Danış Tunaligil'in vurulduğu çalışma masasını kullandım. Portekiz'de iki yıl "Lizbon Beşlisi" olarak hatırlanan Ermeni teröristlerce havaya uçurulan konutta yaşadım. Ermeniler terör yoluyla bir yere varamayacaklarını anlayınca, bu defa siyasi baskı aracı olarak parlamentoları kullanmaya başladılar. Bugüne kadar 30 civarında ülkede bazıları harita üzerinde Ermenistan'ın yerini bile göstermekte zorlanacak parmaklar, Türkiye'yi soykırımla suçlamak için havaya kalktı.
Biden'nin zor tercihi
Parlamentolarda alınan soykırım kararlarının hiçbiri 24 Nisan'da ABD Başkanı Biden'ın iki dudağı arasından çıkacak tek bir sözcük kadar merak uyandırmadı. Dört aydır Amerika'dan gelecek bir telefon bekleyen Türkiye, şimdi de Biden'in bu hafta sonunda ne söyleyeceğine odaklanmış durumda. Bu yıl Washington'da Türkiye için geçmiş yıllara göre daha endişe verici bir manzara var. S-400 krizi, CAATSA yaptırımları, Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG/PYG'ye verilen açık destek gibi nedenlerle ABD ile ikili ilişkilerimiz hiç olmadığı kadar kötü seyrediyor. Biden'ın seleflerine göre kongrenin görüş ve tavsiyelerine daha duyarlı olduğu biliniyor. Bu bakımdan geçen yıl Amerikan kongresinin her iki kanadının da oybirliğiyle soykırım iddialarını kabul etmiş olması, Türkiye için istenilmeyen bir sonuç doğurmasına neden olabilir.
Bir yandan da Ukrayna'da yaşanan son gerginlik ve Amerika'nın 1 Eylül'e kadar Afganistan'dan çekileceğini açıklamış olması, ABD'nin Türkiye'ye duyduğu ihtiyacı arttırıyor .Bu koşullarda Biden'in kullanacağı tek bir kelimeyle Türkiye gibi önemli bir müttefikiyle ipleri tamamen koparmak istemeyebileceği de akla gelmektedir. Eğer gerçekleşebilirse, tam da 24 Nisan günü İstanbul'da yapılacak Afganistan Toplantısı, Biden'ın soykırım kelimesini telaffuz etmesi halinde açıldığı gün kapanabilir. Seçim kampanyası sırasında Biden, Ermenilere verdiği sözleri işbaşına gelişinin dördüncü ayında değil de, görev süresinin son senesinde yerine getirse fazla bir şey kaybetmiş olmayacak.
24 Nisan'da ne olur?
Tüm bu farklı görüşler dikkate alındığında, bugün itibarıyla Biden'ın 24 Nisan'da soykırım sözünü kullanıp kullanmama olasılığı yüzde 50 -yüzde 50 gibi görünüyor. Sonuçta diplomaside çok rastlanılan "yapıcı belirsizlik" yöntemiyle daha önceki başkanların 1915 olayları için kullandığı Meds Yeghern (büyük felaket) benzeri, soykırımın bir tık altında bir kelime bulunabilirse de şaşırmamak gerek. Amerikalı diplomatlar son günlerde harıl harıl böyle bir arayış içerisinde olmalı.
Her halükarda kariyerden gelmeyen yeni Washington Büyükelçisi'nin işi oldukça zor. Görevine böyle bir sınama ile başlaması da büyük şansızlık.
Biden'den telefon gelmedi. Amerika'dan Boğazlar'dan geçecek gemiler gelmedi. Umarız 24 Nisan sabahı da washington'dan kötü bir haber gelmez.