Bir şeyin fikrinin, dedikodusunun ve ihtimalinin, gerçeğinden daha tehlikeli yaşandığı yere taşra denir. Taşra coğrafi bir yer değildir, zihniyettir. Biz de ülkece taşra kodlarımıza geri dönüyoruz. Taşralarda her türlü rezillik olur da rezil olunmaz! Çürüme içerden olur. Meclis'te de rezil olmazsın, kulis olursun! Her şeyin mübah olduğu seçim zamanları, o kutlu koltuğa giden yolda büyük dava palavraları ile hepimizi “sandık atı” gibi yemleyip kendi gündemine hapsetmeye çalışan laf cambazları, “iktidarı, iktidarın ele geçirdiği yargı ve kurumlar üzerinden iktidara şikayet ediyor.”
Ülkeyi kutuplaştırarak ortadan ikiye bölmenin de ötesine geçen, tehlikeli sıçramalar yapan iktidara karşı, muhalefet üzerine düşeni yapmak yerine kendisine biçilen konformist alan içerisinde, kendi kum havuzunda oynamayı tercih ettiği için ülkede parti devletinden de tehlikeli bir muhalefet sorunumuz var. Her dönemin olmakla birlikte özellikle son yılların kurtarıcısı da çağrı yapmak oldu. Vatandaş olarak oy vermemiz de yetmiyor artık! Çağrılara uyup, hayatta kalma savaşımıza adliyeleri, sokakları, meydanları da eklememiz isteniyor. Ne için! kim için! Yerel seçimlerin bittiği 1 Nisan sabahı CHP’de başlayacak olan kongre oyunları için mi?
Ocak ayında kaybettiğimiz şair Süreyya Berfe’nin “Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu” şiiri bugünlerde dönüp duruyor aklımda. Yoksulluk, insanlık onurunu ayak altına alan bir durum ama hayatı yıkan, insanı insanlığından eden, yoksulluğa eklemlenmiş olan tek başınalık, kimsesizlik duygusudur. Şiirin son mısrası gibi; “Valiye vardım ödlek/Başkana vardım gülüyor/Belki çıkar diye evrak/Sustum oturdum.” Biz de sustuk bekliyoruz. Gün akşam oluyor, yıllarımız bir belki uğruna geçiyor.
Toplumun devletle sorunları var, bu doğru ama toplumu oluşturan kesimlerin kendi aralarındaki ilişkilerinde de demokrasi sorunu var. İyi temizlemeyen bir deterjanın bol ama bir işe yaramayan sahte köpükleri gibiyiz.
Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu
Yorgunluktan başım düşüyor
Gökte kanadı ayrıç ayrıç bir kırlangıç
Dere gibi geçiyor içerimden
Ekmek kurumuş
Zeytin çekmiş yağını
Yürüdüm yutkuna yutkuna
Toza belendi miğdem
Gözlerim soldu
Armuda vardım yüksek
Bostana vardım ellerin
Köy hayat gibi ırak
Dönendim durdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Taze yavrum kan kusuyor
Dışarda eli kırbaçlı bir rüzgâr
Hançer gibi geçiyor yüreğimden
Tezek tükenmiş
Oda çekmiş sıcağını
Düşündüm tütünü sara sara
Ağuyla dağlandı ciğerim
Yüzümün rengi durdu
Avrada baktım ağlıyor
Komşuya vardım susuyor
Kasaba devlet gibi ırak
Yol kapalı
Kalktım oturdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Amerikan buğdayı bereketli olmuyor
Ötede bizim buğdaydan sapsarı bir ırmak
Güneş gibi geçiyor düşlerimden
Öküzler zayıflamış
Toprak çekmiş elini
Eridim hilâl oldum
Sele karşı terim
Gücüm dondu
Tüccara vardım ürkek
Yakın köye vardım bakmıyor
Geçim bir kanlı tuzak
Sordum sordurdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Şehre inince keyfim kaçıyor
Her yerde yüzüme çarpan bir tokat
Eski bir kin gibi geçiyor gözüm önünden
Kapılar kapanmış
Hükümet çekmiş ayağını
Bekledim köle oldum
Yere yapıştı dizlerim
Umuduma set kondu
Valiye vardım ödlek
Başkana vardım gülüyor
Belki çıkar diye evrak
Sustum oturdum
Bir dost bulamadım
Gün akşam oldu.
Süreyya Berfe