Ordulu Ermenilerin üstü örtülen hikâyelerini araştırmaya başladığım günden bugüne Ordu'nun sahip olduğu çok kültürlü zenginlik beni etkiliyor. Umarım Ordu halkını da yıllarca beraber yaşadıkları Ermeni komşularına karşı bu kayıtsızlıktan uzaklaştırıp olaylara ezberletilmiş tarih yazımından ve milliyetçi ideolojiden sıyrılarak bakmaya teşvik eder. Gelecek kuşaklar bunun değerini ve derinliğini anladığında konuşacak kimse kalmayacak. Bu yazılar onların daha aydınlık, güzel bir Türkiye'de komşularıyla, kardeşleriyle huzur içinde yaşatmaları için.
Dünyanın dört bir tarafına dağılmış aile büyüklerinden ya da torunlara aktarılan geçmiş aile hikâyelerinden Karnik Bey'e duyulan saygı ve sevgiyi hep hissettim. 1915 Ermeni Tehciri'nden dönebilen kişilerin hayata tutunmaları, meslek sahibi olmaları için dokuma tezgahları yaptırıp evlere dağıtan, tehcirde birbirini kaybeden ailelerin buluşmalarını sağlayan Karnik Bey'in her ailede bıraktığı bir iz vardı. Yıllar sonra Karnik Bey'in kızı Suzi Hanım'dan torunu Yervant Kaprielyan ile konuştuğumuzda sormak istediğim çok şey vardı ama önce yıllardır kafamda oluşan Karnik Efendi portresinin fotoğrafını görmek istedim. Ordu basın yayın tarihi, kent belleği ve Ordulu Ermeniler için büyük bir anlam ve önem taşıyan Karnik Kalayciyan'ın hikâyesini yazmak gurur verici.
Karnik Kalayciyan (Erman), eşi Zıvart Antresyan, en büyük çocukları Hrant, Harut, Suzi ve Şahin
Karnik Kalayciyan ve ailesi, Ordu
Ermeni ailelerin Ordu'ya gelişi 18. yüzyılın ortalarında Şebinkarahisar Tamzara'dan ve Sivas bölgesinden gelen Ermeni aileler ile başlıyor. 1895 yılında Şarki Karahisar merkez nüfusunun üçte biri Ermenilerden oluşuyordu. Karnik Kalayciyan da 1887 Şebinkarahisar doğumlu. Soyadı kanunu sonrası "Erman" soy ismi veriliyor aileye. 1900'lerin başında Ordu'ya gelen Karnik Efendi'nin babasının ismi Harut, annesinin ismini ne yazık ki bilemiyoruz. Karnik Efendi mezarları bulunmayan anne ve babasını 1915 Ermeni Tehciri'nde kaybetmiş olmalı. Karnik Bey, 1915'te izini kaybettiği kardeşi Armenak Kalayciyan'ı ise yıllar sonra gazete ilanıyla buluyor. Karnik Bey'in Kardeşi Armenak'ı Robert Koleji'nde kendisinin okuttuğunu (şimdiki Boğaziçi Üniversitesi) inşaat mühendisliğini bitirip Ordu Belediyesi'nde baş mühendis olarak yıllarca çalıştığını, Ordu'da günümüze kadar gelebilmiş sivil mimari ve simge onlarca yapıda (Ziraat Bankası, Millet Sineması, Merkez Polis Karakolu Binası) imzası olduğunu biliyoruz.
Karnik Kalayciyan, kardeşi Armenak Kalayciyan
Karnik Bey Ordu'nun zengin ve köklü ailelerinden Manifaturacı Vartan Antresyan ve Usdiyan Hanım'ın en küçük kızları Zıvart Antresyan ile evleniyor. Vartan Bey, o dönemde gelinlik bir kız geldiğinde kıyafetinden eşyasına her şeyini alabileceği bir dükkana sahip. 1924'te evlenen Karnik Bey ve Zıvart Hanım'ın Hrant, Harut, Suzi ve Şahin isimlerinde çocukları dünyaya geliyor. Karnik Bey'in eşi Zıvart Hanım'ın ailesi Antresyanlar da 1915'te büyük kayıplar veriyor. Vartan Bey tehcirde Muş'a kadar gidiyor. Eşini ve en büyük oğlu Hrant'ı kaybediyor. Tehcir öncesi 3 Kızını Ordu'da Rum Tokatlıoğlu Zahare'nin konağına bırakıyor. O zaman Rum ailenin himaye ettiği 30'un üstünde çocuk var. Vartan Bey kızlarını bırakırken "altınlarıyla veriyorum, namusuyla isterim" diyor. Vartan Bey döndüğünde iki kızını Amerika'ya gönderiyor. Ordu'da kalıp Karnik Bey ile evlenen Vartan Bey'in en küçük kızı Zıvart Hanım'ın yıllar sonra kız çocuğu doğduğunda Amerika'da yaşayan ablalarına mektup yollayıp bebeğe isim koymalarını istiyor. Suzi Hanım'ın ismini hiç görmediği teyzeleri koyuyor.
Vartan Antresyan ve Eşi Usdiyan Hanım. Çocuklar en büyük Hrant, Srpuhi, Siranuş, Suren, Zıvart, en küçük çocukları Aram fotoğrafta yok.
Zıvart Antresyan, babası Vartan Antresyan ve Karnik Kalayciyan.
Ordu'da ilk kez 1913'de Karnik Efendi tarafından kuruluyor Petek Matbaası. Arap harflerinin yanında, Ermenice harflerin de yer aldığı Petek Matbaası'nda 12X15 cm ebadında "Osmanlı Ajansı" adıyla günlük bir haber bülteni hazırlanıyordu.
Osmanlı Ajansı'nda yer alan haberler, İstanbul'dan gelen gazetelerdeki iç ve dış haberleri içeriyordu. Ayrıca telgrafla alınan bazı önemli haberlere de ajansta yer veriliyordu.
Osmanlı Ajansı'nın bir yüzü Arap harfleriyle, diğer yüzü Türkçe olarak, Ermeni harfleriyle diziliyordu. Bu suretle Ordu şehrindeki Ermeniler de Osmanlı Ajansı'nı okuyabiliyorlardı. 1914 öncesi Osmanlı Devleti'ne ait Vilayet merkezlerinde, Arap harflerinin yanında Rumca ve Ermenice gazeteler de çıkıyordu. Bir "Kaza Merkezi" olan Ordu'da, günlük olarak iki ayrı alfabe ile iki Ajans bülteni çıkarılması, Ordu'da basına verilen önemin ileri bir seviyede olduğunu gösteriyor.
Sünnet töreni davetiyesi. Karnik Bey'in matbaasında basılmış Abdi Babazade'nin oğlunun sünnet davetiyesi.
Ordulu Araştırmacı - Yazar Sıtkı Çebi, Ordu'nun Basın Tarihi Kitabı'nda şöyle anlatıyor:
"Petek Matbaası'nda basılan Osmanlı Ajansı'nın başlığının alt kısmında, üzerinde kuşlar bulunan beş sıra telgraf teli motifi görülür. Bültenin aşağısında, süslü çerçeve içinde, "Ordu Petek Matbaasında tab olmuştur." cümlesiyle ajansın basıldığı tarih bulunmaktadır. Ajansın aynı günde birden fazla baskı yaptığında, bültenin yukarı kısmına Birinci Havadis kaydını konduğu anlaşılıyor. Petek'te basılan Osmanlı Ajansı bir buçuk yıl kadar yayınına devam ettikten sonra, I. Cihan Harbi'nin ikinci yılında faaliyetini durdurmuştur."
Karnik Efendi'ye ait Petek'te basılan OSMANLI AJANSI'ndan bazı haberler:
(28 Teşrinisanı (Kasım) sene 1330 (1914) Sıra Mecmuası)
- Sadri Esbak Ferid Paşa Avrupa'da vefat etmiştir.
- Sofya'ya muvasalat eden Golç Paşa Kral Ferdinand ile görüşecektir.
- Garp ve Şark darûlharekâtlarında muharebat devam ediyor.
- Lehistan'da Alman - Rus orduları temastadırlar.
Karnik Bey 1945 yılında Ordu'da vefat ettiğinde Ordu Çakalçıkmaz Mezarlığı'na defnediliyor. Bir süre sonra mezarının kazılıp bir şeyler arandığını öğrenen aile, daha korunaklı hale getirmek için mezarın etrafını çevirip beton döküyor. Bu hadiseyi dönemin tanıklarından Ordu'da yaşayan iki Ermeni kardeşten birisi olan Doktor Dikran Toraman'dan dinleyelim:
"Karnik Bey öldükten sonra mezarını kırdılar, döktüler. Altın, para aradılar. Zannettiler ki bunlar ölünün yanına altın koyacak. Bu kadar aptallık olur mu! Her pazar giderdik, tam yanında büyükannemin mezarı vardı, ordan biliyorum. Aile baktı olacak gibi değil, alıp götürdü. Şimdi Şişli Ermeni Mezarlığı'ndadır."