Hava taşımacılığının Uber'i olarak tanınan Amerikalı şirket Blade, borsaya açılmadan önce bir itirafta bulundu. CEO Rob Wiesenthal'ın Business Insider'a verdiği röportajda yer alan itirafa göre şirket, basın ilişkilerinde geçtiğimiz üç yıl boyunca uydurma bir sözcü kullanmıştı. Simon McLaren isimli uydurma sözcü, aralarında Washington Post, New York Times, CNN, Vanity Fair gibi yayınların bulunduğu geniş mecrada yansıma elde etti. CEO'nun ifadelerine göre genellikle yazılı yapılan açıklamalarda uydurma sözcünün ismini kullanırlarken, bir gazeteciyle telefon görüşmesi yapılması gerektiğinde CEO Wiesenthal, Simon McLaren'miş gibi konuşuyordu. Uydurma sözcünün görünürlüğü bununla da sınırlı değildi. Twitter'da "kendi ismiyle", ünlü yarış pilotu Graham Hill'in siyah-beyaz bir fotoğrafını profil fotoğrafı olarak kullanan bir de hesabı vardı. Artık olmayan bu hesapta Simon McLaren kendisini "Yorgun New Yorklu, hikaye anlatıcısı, üniversiteyi bırakan yazar, narsistlerin öğrencisi" olarak tanımlıyordu. CEO Wiesenthal'ın söylediğine göre bu hesabı da Blade yönetiyordu.
CEO Wiesenthal, uydurma sözcü kullanma fikrinin sadece kendilerine ait olmadığını, pek çok küçük şirketin insan kaynağı kısıtı ve medya eğitimi olan üst düzey çalışan sayısının yetersizliği nedeniyle bu yöntemi seçtiklerini söyledi. Bir CEO olarak yanıtlamaması gereken soruları, yine kendisinin ama uydurma sözcünün ismiyle yanıtlamasının adeta bir ihtiyaç, bir mecburiyet olduğunu ifade etti ve ekledi: "Simon McLaren adıyla basına verdiğimiz tüm bilgiler doğruydu."
Üç yıl boyunca, bir start-up'ın sözcüsü olarak ülkenin, hatta dünyanın saygın yayınlarına demeçler veren, şirketin irtibat kişisi olarak bir şekilde iletişimde olunan, düzenli olarak hazırladığı içerikleri basınla paylaşarak "yakınlık" kuran Simon McLaren'in gerçek biri olmadığı, başka bir deyişle, aslında hiç var olmadığı anlaşıldığında ne mi oldu? Hiç!
Şirket borsaya açıldı, yoluna devam ediyor.
Sahteliğe alışmak mümkün mü?
Sosyal medyada; yaşanmayan hayatlar, aslında olmayan mutluluklar, filtrelerle sağlanan kusursuzlukların önümüze serilmesine epey alışkınız. Kullanıcıların sürekli güzel, yakışıklı, mutlu, neşeli, sevgi dolu, başarılı ve güçlü göründüğü bir dünyanın ancak sahte olabileceğinden neredeyse hepimiz eminiz. Zaman zaman gördüklerimizin doğru olma ihtimaliyle bile kendimizi sorgulasak da sonuçta en azından "sahte bir hayat" olma ihtimalinden haberdarız.
İş dünyasında ise başka bir "sahte gerçeklik" söz konusu. Kurumların kendi gerçekleriyle uyumsuz açıklamaları, yeşil badana (green washing) ya da sporla yıkamaları (sports washing), içerde kadın çalışanlar eşit işe eşit ücret bile alamazken dışarıya toplumsal cinsiyet eşitliği naraları atılması buna sadece küçük örnekler. Marka itibarının doğru iletişim taktikleriyle korunup güçlendirildiğini öğrenen kurumların, kendilerini gerçekten dönüştürmek yerine dışarıya hoş görünmek için temelsiz ve sığ pek çok işler yaptıklarını artık kalabalıklar görüyor.
Hükûmetler de benzer yerden yaralı. Aktivist Greta Thunberg'in Milano'da gerçekleştirilen Youth4Climate konferansında tam da bu tavrı eleştiren konuşması dikkat çekti. Liderlerin çevre, insan hakları, etik gibi krize açık konularda adeta "anahtar sözcükler" ile dolu konuşmalar yaptığını ama aslen kimsenin gerçek bir değişim ve dönüşüm hedefinde olmadığını vurguladı: "Blah, blah, blah…"
Etik, arada bir çıkarılıp giyilen elbise değil
Blade'in uydurma sözcüsü Simon McLaren, yukarıda saydıklarımızın arasına farklı bir kategori olarak eklenmiş oldu. Uydurma bir karakter yaratmak, bunun hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde düzen kurmak ve bunu üç yıl gibi uzun bir süre sürdürmek ciddi bir yatırım.
Blade'in şimdilik başına bir şey gelmemiş olması, yapılan sahtekarlığın tüketiciyi doğrudan etkilemiyor gibi görünmesinden olabilir. Oysa ahlak, kişilerin ve kurumların hayatında bütünsel bir değer. Bir konuda ahlaklı, diğer konuda ahlak dışı davranmak olmaz. Başka bir deyişle, bir konuda etik dışı davranmak, diğer alanlarda etik davranmış olmayı da zedeler. Etik, arada bir çıkarılıp istenince giyilecek bir elbise, bir üniforma değil. Bilmeliyiz ki bir kişi ya da kurum ya da hükümet, etiği ya da kanunu bir kez çiğnerse, bunun tekrarı mutlaka olur. Yeni bir örnek daha görülmemişse, olsa olsa henüz "sarımsağın kokusu çıkmamıştır."