Ercan Uygur

02 Mart 2022

Yurtiçi Hasıla ve Milli Gelir 

Türkiye ve Arjantin 2021 büyüme oranlarında yarışıyorlar, ama asıl yarış enflasyonda. Ocak 2022'de yıllık TÜFE enflasyonu Türkiye'de yüzde 48.7, Arjantin'de yüzde 50.7

TÜİK, 2021 yılı için üretim, harcama, gelir ve büyüme tahminlerini açıkladı. 2021'de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) yıllık büyüme tahmini yüzde 11. Aynı oran başka bir yerde daha var; kişi başına dolar GSYH da yüzde 11 artmış görünüyor.

Rastlantı sayılmaz; demek ki, 2021 yılında GSYH deflatörü ile hesaplanan enflasyon oranı ile dolar/TL döviz kurundaki artış birbirine yakın. GSYH deflatör enflasyonu yıllık ortalama enflasyondur ve yüzde 28.7 bulunmuş. Dolar/TL kurundaki ortalama artış da yüzde 27.6 alınmış. 

Türkiye'de ekonomi yönetimi hemen söyledi; Türkiye'nin GSYH büyümesi G20 ülkeleri içinde en yüksek olacak. Büyüme G20 içinde en yükseklerden biri olabilir, ancak en yükseği olmayabilir; henüz son çeyrekteki tüm büyüme oranları belli değil, ama görünüşe göre 2021 yılı büyümesinde G20 birincisi Arjantin olacak. 

Türkiye ve Arjantin 2021 büyüme oranlarında yarışıyorlar, ama asıl yarış enflasyonda. Ocak 2022'de yıllık TÜFE enflasyonu Türkiye'de yüzde 48.7, Arjantin'de yüzde 50.7. (Tradingeconomics, 28 Şubat 2022).

Arjantin hükümeti IMF ile yeni, görece iyi koşullarla bir anlaşma yaptı, borçlar ötelendi ve bu anlaşmayı bir çıpa olarak görüyor. Hükümet, enflasyon beklentisinin kırıldığını ve enflasyonun düşmekte olduğunu söylüyor. Anlaşma iki tarafın üst organları tarafından onaylanma aşamasında.  

Bizde ise anlaşma KKM hesap sahipleri ile, döviz kuru endekslemesi var. Yani bizim çıpamız KKM hesapları. Bu nedenle kur biraz yukarı çıktı mı, TCMB'nin arka kapı döviz satışları başlıyor. Öyle görünüyor ki, bu satışlar bu çok kritik günlerde bile yüksek. Halbuki önümüzdeki dönemde döviz gelirlerinin artması zor, döviz giderleri ise artacak beklentisi yaygın. Dileriz KKM çok uzun sürmez.

Bu yazıda ilk amacımız yurtiçi hasıla ile milli gelir farkını açıklamak ve bazı yanlış kullanımlar için uyarıda bulunmak. İkinci bir amacımız gelecek döneme ilişkin hasıla ve gelir saptamaları yapmak. 

Yurtiçi Hasıla ve Milli Gelir 

TÜİK'in 2021 GSYH tahmini, çoğunlukla 2021 milli gelir tahmini olarak yorumlandı. Aradaki farklar çok büyük olmasa da, bu iki kavram farklıdır ve bunların değerleri arasındaki fark Türkiye için önümüzdeki dönemde artabilir. 

Aslında TÜİK bu iki değeri de bültenlerinde gösteriyor, ancak yurtiçi hasılayı üç aylık verilerle daha erken, milli geliri ise yıllık verilerle yaklaşık 6 ay gecikmeli olarak yayınlıyor. Şunu da belirtelim, OECD ve Dünya Bankası milli gelir verilerini tüm ülkeler için yayımlıyor. 

Yurtiçi hasıla ve milli gelir kavramları arasında şu ilişki var.

Gayri Safi Milli Gelir = GSYH + Net Dış Birincil Gelirler ve Transferler

Net dış birincil gelirler (veya dış faktör gelirleri) yurt dışından gelen ücret, kar, faiz ve kira gelirleri ile bunların yurt dışına çıkan giderleri arasındaki farkı ifade ediyor. Bunlara hibe, bağış gibi resmi ve özel transferler de ekleniyor. 

Bu değişkenlerin değerleri, 2010 yılından itibaren, tabloda önce toplam TL olarak yer alıyor. Görüldüğü gibi Türkiye'nin net dış birincil gelirleri hep eksidir. Bunun en önemli nedeni özel ve kamu dış borçları için dışarıya yapılan faiz ödemelerinin gelir kalemlerine göre yüksek olmasıdır. Ayrıca, yabancılara ödenen ve yurt dışına transfer edilen ücretler ve karlar da önemlidir.

Yurt dışından borçlanmanın faizleri yükseldikçe net dış gelirler daha da büyük eksi değerlere varmakta ve Türkiye'nin milli gelirini, üretim değerine göre, düşürmektedir. 

Dış borçlanma faizleri 2020 yılında oldukça düşüktü, ancak 2021 yılında yükseldi ve, tabloda görüldüğü gibi, net dış gelirler kalemini önemli ölçüde düşürdü. Bu değerler, ödemeler dengesi tablosundan dolar olarak izlenebilir. 

Dış borçlanma faizleri 2022 yılı başında da hızla yükselmiştir ve büyük olasılıkla daha sonraki yıllarda da yüksek kalacaktır. Bu durumda yurtiçi hasılaya (üretime) göre gelir daha düşük kalacaktır. 

Konuya kişi başına yurtiçi hasıla ve kişi başına milli gelir yönüyle bakmak daha aydınlatıcı olur. Tablonun son iki sütununda kişi başına yurtiçi hasıla ve milli gelir değerleri dolar olarak yer alıyor. 

İlk dikkatimizi çeken, kişi başına hasılanın dolar olarak giderek düşmesidir. Haliyle, kişi başına milli gelir de giderek ve daha da hızlı düşmüştür. Rusya'nın Ukrayna'da giriştiği savaş eyleminin etkilerinin 2022 yılında süreceği varsayılırsa, bu iki dolarla ifade edilmiş değişkenin artması zordur, hatta düşmesi bile beklenir.

Kişi Başına Gelir ve Ücret Geliri 

Kişi başına gelirle ilgili iki konuya daha dikkat çekmek gerekiyor. 

Birinci konu, kişi başına hasıla ve milli gelir tahminlerinde göçmenleri, mültecileri ve sığınmacıları da dikkate almak gerektiğidir. Bu kişiler; üretim, tüketim ve hatta yatırım faaliyetlerine katılıyor iseler, toplam işgücünün yansıması olan nüfus içinde de bir şekilde yer almalıdırlar.

"Göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar" için özellikle bazı sektörlerde önemli ve kritik işgücü girdisi sağladıklarını resmi açıklamalarda duyarız. Bu grupları işgücü içinde dikkate alırsak, kişi başına yurtiçi hasıla da, kişi başına milli gelir de elbette daha düşük olacaktır.

Kişi başına hasılanın giderek düşmesi, işgücü verimliliğinin de giderek düştüğü anlamına gelir. Bu durum, Türkiye'nin geleceği ve teknolojik gelişimi için önemli bir olumsuzluktur. Bu konuyu daha sonra ele alacağız.

İkinci konu, toplam katma değer (GSYH) içinde işgücü ödemelerinin (ücret gelirlerinin) giderek azalmasıdır. TÜİK'in son yayınladığı GSYH'nın gelir yönüyle tahmininde işgücü ödemelerinin payının azaldığı çarpıcı biçimde görülmektedir; 2019 sonunda yüzde 32 olan bu pay, 2021 sonunda yüzde 25.8'e inmiştir. 

Bu sonucun bir nedeni, küresel salgın ile birlikte, istihdamın düşmesidir. İstihdamın düşmesi tüm ülkelerde gözlenmiştir. Ancak diğer bir neden ücretlerin reel olarak gerilemesidir. Bu sonuç da birçok ülkede gözlenmiştir. 

İstihdamın azalması ve reel ücretin düşmesi nedeniyle gelir dağılımı hem Türkiye'de hem tüm dünyada bozulmuştur. Gelir dağılımı, yükselmekte olan enflasyonla birlikte daha da bozulmaktadır. Eşanlı olarak, fakirlik ve açlık artmıştır.

Ne yazık ki, bunların üstüne bir de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ederek yarattığı savaş ortamı eklenmiştir. Fakirlik ve açlık bu nedenle de yükselecektir.