Son dönemde küresel ticarette yaman bir tartışma ve çelişki yaşanıyor. Bir yanda ABD ve sonradan onun peşine takılan AB var. Diğer yanda ise teknolojide atılım yapan Çin ile ABD’nin yaptırım uyguladığı Rusya gibi ülkeler var.
Çelişki nerede başladı? 2017 başında başkanlığı devralan Donald Trump, 2018-2019’da ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın yaklaşık yüzde 60’ına ek gümrük vergisi uygulaması açıkladı. Benzer ek vergiler, kapsamı sınırlı da olsa, Türkiye ve Brezilya’nın birkaç maddesine de uygulandı.
Bu dönemde Çin'den yapılan ithalata eklenen vergi oranı, yüzde 25 ile yüzde 7.5 arasında değişiyordu. Demir-çelik, güneş panelleri, yarı iletkenler ve diğer teknoloji ürünleri vergi uygulanan ürünlerin başında geliyordu.
2022 yılına gelindiğinde ABD’nin Çin’den yaptığı ithalat, gümrük vergisini yükselttiği sektörlerde, yaklaşık yüzde 12.5 azalmıştı. Çin’e uygulanan vergilerin önemli bölümü şimdi de devam ediyor. ABD bu ürünlerin ithalatını diğer ülkelerden karşılıyor. Freund, Mattoo, Mulabdic ve Ruta (October 2023).
2021’de ABD’de başkanlığı devralan Joe Biden, yarı iletkenler gibi teknolojik sektörlerin yatırımını ve üretimini arttırmak için birçok teşvik önlemi açıkladı. Halbuki ABD’nin Çin’e ek gümrük vergisi uygulamasının ana gerekçesi Çin’in verdiği “cömert teşviklerdi”.
Yeni sınırlama girişimleri
Şimdilerde tartışmayı ve çelişkiyi yoğunlaştıran iki gelişme yaşanıyor. Birincisi, yine başkan seçilmeye çalışan Trump’ın, seçilirse, ABD’nin Çin’den yaptığı tüm ithalata yüzde 60 vergi uygulayacağını açıklaması. Şimdiki başkanı ve hükümeti bu konuda gevşek davranmakla suçladı.
İkincisi, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in Çin’i ziyaret edip şöyle bir uyarıda bulunması: Güneş panelleri, elektrikli araçlarda kullanılan piller (bataryalar) ve elektrikli araçların kendilerini çok fazla üretiyorsunuz. Bunların bir bölümü Meksika üzerinden ABD’ye geliyor, gelecek. Bundan vazgeçin.
Uyarının gerekçesi de aynı; “Çin bu ürünlerin üretiminde çok teşvik veriyor.” Bazı konularda daha yüksek teşvikleri ABD kendisi de veriyor. Yellen, Çin’e gitmeden bir hafta önce Çin ürünleri ile rekabet edemeyip kapanan, sonra ek teşviklerle yeniden üretime başlayan bir güneş paneli üreticisini ziyaret ediyor. Anlaşılan üreticiye korunacağına ilişkin söz veriyor.
ABD’de, kendi otomobil endüstrisinin, Çin’den gelen özellikle elektrikli otomobiller karşısında rekabet edemez endişesi var. Benzer bir endişe AB’de de var. Özellikle Almanya ve Fransa’da bu endişe sıkça dile getiriliyor.
Yaman çelişki
Peki, yaman çelişki nerede? Şurada: ABD ve AB, serbest ticaretin savunmasını en güçlü yapan ülkeler, bölgeler. Bu savunmayı, 1800’lerden başlayarak yapageldiler. Çünkü teknolojide ve verimli üretimde önde gidiyorlardı. Şimdi ise işlerin değiştiği anlaşılıyor.
Dış ticaret, toplumların refahını yükseltir ve fakirliği azaltır düşüncesi tarihsel olarak genel kabul görür. Bu nedenle İpek Yolu gibi birçok ticaret yolu açılmıştır ve bunlar için savaşlar verilmiştir. Yakın zamanda Dünya Ticaret Örgütünün kuruluşuna giden kurumsallaşma çabalarında da uluslararası ticarette kısıtlama olmasın düşüncesi hakimdir.
1800’lerin başlarında David Ricardo, uluslararası ticaret yapan tarafların bu ticaretten kazançlı çıkacağını “karşılaştırmalı üstünlükler” veya “karşılaştırmalı maliyetler” kavramları ile açıklamıştı. Serbest ticaret yaklaşımı daha eskiye dayanır ama, iktisadî temelleri Ricardo modeline dayanır.
Kısacası, Çin’e (ve benzeri potansiyel ülkelere) vergi ve kotalarla getirilen sınırlamalar, AB ve ABD’nin yüzyıllardır yaptıkları açıklamalara ters düşüyor.
Diğer yandan, Rusya’ya ve bazı ülkelere uygulanan ticaret ve sermaye hareketleri yaptırımları da serbest ticaret düşüncesine aykırıdır. Yaptırımların elbette bazı haklı nedenleri de olabilir, ama kabul etmek gerekir ki, yaptırımlar küresel ticareti ve sermaye hareketini sınırlıyor.
Peki, ticaretleri ve sermaye hareketleri sınırlanan Çin ve Rusya gibi ülkeler ne yapacaklar? Kısaca söyleyeyim; bu ülkeler ticaretlerinin sınırlanmadığı örgütlenmelere yöneliyorlar.
Rusya St. Petersburg’da katıldığım konferansta bu yönde yapılan birkaç vurgulama dikkatimi çekti. Bu vurgulamalardan birisi BRICS+ ve amaçları, hedefleri üzerinde idi. BRIC olarak başlayıp BRICS+ haline gelen bu örgütlenme ve amaçları şöyle.
BRICS+
Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan (India) ve Çin (China) 2009’da bir ülkeler topluluğu olan BRIC’i oluşturuyorlar. 2010 yılında bu dört ülkeye Güney Afrika (South Africa) Cumhuriyeti de katılıyor ve BRICS topluluğu oluşuyor.
BRICS; nüfus, üretim, gelir ve ticaret hacimlerini dikkate alarak küresel ekonomideki ticaret ve finans düzenine, kurumlarına ve sorunlarına daha çok çözüm ve katılım sağlamak istemişlerdir. Topluluğun amacı gelişmiş G7 ülkelerinin karşısında daha eşitlikçi bir yapı oluşturmak, daha çok söz sahibi olmak ve gelişmekte olan ülkeleri de temsil etmektir. Kondapalli (April 2024).
2023 yazında Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gruba kabul edilmiştir. Ancak Arjantin’in yeni seçilen başkanı gruptan çekileceğini açıklamıştır. Genişlemiş hali ile BRICS+, dünya nüfusunun yüzde 42’sini, dünya üretiminin (GSYH) yüzde 36’sını ve dünya ihracatının yüzde 25’ini oluşturuyor. Kondapalli (April 2024).
BRICS’in daha somut amaçları şöyledir;
- ABD’nin ve ABD Dolarının mutlak hakimiyetinin dünya ticaretinde ve ekonomisinde yarattığı sorunları dikkate alarak, bu hakimiyeti azaltmak. Çok kutuplu bir para sistemi oluşturmak.
- ABD Doları yerine BRICS+ üyeleri arasındaki ticarette yerel paraları kullanmak. Bu bağlamda öncelikle Çin parası Renminbi’yi öne çıkarmak.
- Uluslararası transferlerde ve ödemelerde ABD’nin (ve bazı AB ükelerinin) mutlak hakimiyetindeki SWIFT sistemi yerine başka bir ödeme sistemi yaratmak.
- Bu çerçevede Çin ve Rusyanın yarattığı ödeme sistemlerini genişletip tüm BRICS+ üyelerini kapsayacak biçimde genişletmek.
- 2015’te kurulmuş olan Yeni Kalkınma Bankasını (New Development Bank) tüm BRICS+ üyelerine genişletmek.
- Yeni bir ortak İstatistik Kurumu ve yayını oluşturmak. Bunun hazırlıkları yapılmıştır.
- IMF’de olduğu gibi diğer kuruluşlarda da daha fazla oy hakkına sahip olmak.
- Enerji ve gıda konusunda BRICS+ üyelerinin üretici ve tüketicilerini birbirine doğrudan bağlamak. Kondapalli (April 2024).
Dünya ticaretini geliştirmek üzere Çin’in başlattığı bir proje Kuşak ve Yol Girişimi, bir diğer oluşum da Rusya’nın önclüğünde bazı eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile kurulan Avrasya Ekonomi Birliğidir.
Kuşak ve Yol Girişimi (Belt and Road Initiative)
Kuşak ve Yol Girişimi, İngilizce kısaltmasıyla BRI, Çin’in bir proje düşüncesi olarak 2013 yılında doğmuştur. Projenin öncelikli amacı karayolu, demiryolu, enerji hatları, dijital altyapı ve denizcilik (limanlar) yolu ile ülkeleri ticaret yapmak üzere birbirine bağlamaktır.
Yeşil ve temiz yatırımlarla ülkeler yalnızca ticaret için değil sürdürülebilir kalkınma için de birbirine bağlanacaktır. Son on yılda, 2024 sonuna kadar, sözleşme imzalayarak projeye 152 ülke (Türkiye de vardır) ve 32 kuruluş katılmıştır. Wang (April 2024). Proje, Yeni İpek Yolu olarak da biliniyor.
Çin, BRI için son 10 yılda 270 milyar Dolar harcama yapmıştır. Yapılan yollarla ve hatlarla, başta Çin şehirleri olmak üzere, dünyadaki birçok şehir birbirine bağlanmış oluyor. Oluşturulan dijital hatlarla teknolojik bir ipek yolu da yaratılmış oluyor. Wang (April 2024).
Wang’ın açıklamasına göre, BRI ile en büyük atılımlardan birisi Çin-Rusya ticaretinde olacaktır ve proje bu ticarete büyük önem vermektedir. Avrasya ekonomileri, BRI projesi ile birbirine daha kolay bağlanmış olacaktır.
Bu olumlu ve iyimser açıklamalara karşılık, BRI projesinin eleştirenleri de vardır. Projeyi en çok eleştiren ülke ABD’dir. ABD bu projeyi Çin ticaretinin ve Çin etkisinin giderek yayıldığı bir araç olarak görmektedir ve projeye katılmayanların dışlandığını ifade etmektedir.
BRI projesi çerçevesinde Çin’in Pakistan’a yaptığı önemli yatırımlar, Hindistan tarafından sert biçimde eleştiri almaktadır. Bunun nedeni hemen her konudaki Pakistan-Hindistan çekişmesi ve anlaşmazlığıdır.
Avrasya Ekonomi Birliği (EEU: Eurasia Economic Union)
EEU; Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Ermenistan’ın oluşturduğu bir serbest ticaret bölgesidir. Amacı, giderek genişlemek ve bir ortak para birimi de yaratarak tam bir ekonomik birlik oluşturmaktır. St. Petersburg Uluslararası ekonomi Kongresinde Rus konuşmacılar bu birliğin en azından gelecekte önemi üzerinde durdular.
EEU, adından ve kısaltmasından da anlaşıldığı üzere, AB’yi (European Union) örnek almakta ve AB’nin vardığı düzeyde bir Avrasya birliği amaçlıyor. Ancak şimdi bu amaca varmaktan uzaktadır.
ABD, dünya ticaretindeki hakimiyetini korumak için, ülkeleri ayrı gruplaşmalara itiyor, adına da jeopolitik yapılanma diyor.
Kaynaklar
Freund, Caroline; Aaditya Mattoo, Alen Mulabdic ve Michele Ruta (October 2023) “Is US Trade Policy Reshaping Global Supply Chains?” World Bank Policy Research Working Paper 10593 https://documents1.worldbank.org/curated/en/099812010312311610/pdf/IDU0938e50fe0608704ef70b7d005cda58b5af0d.pdf
Kondapalli, Srikanth (April 2024) “Prospects for BRICS Expansion”
St. Petersburg International Economic Congress, 3-5 Nisan 2024.
Wang, Yiwei (April 2024) “BRI High Quality Development and Sino-Russian Cooperation”
St. Petersburg International Economic Congress, 3-5 Nisan 2024.
Ercan Uygur kimdir?Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı. Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı. 1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi. Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009) Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı. 2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…" |