Trump, törenle ve resmen göreve başladı. Bazılarına göre şimdi büyük bir belirsizlik ve hatta kaos yaşanacak. Başka bazılarına göre ise vaatlerini yumuşatacak, ancak bir bölümünü uygulamaya koyacak. Yine de belirsizlikler olacak.
Bu yazıda ilk sorum şu; Trump’ın seçilmesi için hangi sınıflar ve hangi iktisatçılar destek verdi, hangileri karşı çıktı? Karşı çıkanların eleştirileri nelerdir? Kastım elbette ABD seçmenleri ve iktisatçıları.
İkinci bir sorum da şu: Trump’ın nasıl bir siyasi ekonomisi var? Trump ve ekibi bu eleştirirlere nasıl bir ekonomik düşünce ile karşılık veriyorlar? Nasıl bir politika izleyecekler?
Son bir sorum da şöyle; Trump’ın ekonomi politikaları Türkiye’yi ve diğer ülkeleri nasıl etkileyecek? Gözde olan ülkeler hangileri?
Trump hangi sınıflara / katmanlara dayandı?
Trump seçimde iki sınıfa / katmana dayandı. Birincisi, ABD büyümesinden hiç pay alamamış veya çok az pay almış düşük gelirli, yoksul işçiler ve alt orta sınıflar. İkincisi, ABD’deki büyümenin kaymağını yemiş ve yemekte olan ultra-zenginler.
Trump, bu çıkar çelişkisi olan iki grubu biraraya getirmek için ne yaptı? Yüksek sesle ve kalabalığa hitap ettiğinde birinci gruba yöneldi. Daha alçak sesle ve az sayıda karar vericiye seslendiğinde ikinci grubu hedefledi.
Birinci gruba konuştuğunda; artacak ithalat vergilerinden, imalat sanayisini desteklemekten ve sığınmacıları sınır dışı edip sınırları onlara kapatmaktan söz etti. Böylece büyüme ve özellikle sanayi istihdamı artacaktı.
Ayrıca, sığınmacılar aradan çıktığı için ücretler yükselecekti. Yine aynı nedenle kiralar düşecek, kamu ve sosyal hizmetler de artacaktı.
İkinci gruba daha düşük vergi vaadi vardı. Yüksek gelirlerde marjinal vergi oranları azalacaktı. Ayrıca kurumlar vergisi ve gayrimenkul vergileri de düşürülecekti. Böylece daha yüksek ücretler olsa bile, vergi düşüşü önemli olacaktı.
Bu vaatler birbiriyle çatışabiliyor. Trump ekibinin mahareti burada ortaya çıkacak. ABD’li iktisatçılar bu konuda kötümser ve endişeli.
Nobel ödüllü iktisatçılar Trump’a ve politikalarına karşı çıkıyor?
ABD’de iktisatçılar Trump’a ve politikalarına karşı çıkan bildiriler yayınladılar. Birinci bildiriyi 25 Haziran 2024’te 16 Nobel ödüllü iktisatçı imzaladı. İkinci bildiriyi 23 Ekim 2024’te yine Nobel ödüllü 23 iktisatçı imzaladı. Birinci bildiri kısaca şöyle diyordu.
“İkinci kez iktidara gelebilecek Trump idaresinin ABD ekonomisinde yaratacağı risklerden çok endişeliyiz. Ekonomide başarının en önemli belirleyicileri hukukun egemenliği (hukuk devleti) ve ekonomik ve siyasi istikrardır.
Diğer ülkelerle derin ilişkiler içinde olan ABD için, uluslararası normlara uymak ve istikrarlı ilişkiler sürdürmek de bir zorunluluktur. Trump’ın beklenmedik ve umulmadık hareketleri ve politikaları ABD’nin iç istikrarını ve dünyadaki yerini tehdit etmektedir.
Bizlerin ekonomi politikaları konusunda farklı görüşleri olabilir, ancak Biden’ın ekonomi programının Trump’ınkine göre üstün olduğu konusunda hemfikiriz. Biden ilk dört yılında ekonomide başarılı atılımlar ve yatırımlar yaptı.
Birçok Amerikalı enflasyon konusunda endişelidir, halbuki enflasyon Biden döneminde hızla düşmüştür. Trump başkan olursa sorumsuz bütçe açıkları ile enflasyonun tekrar alevleneceği endişesi vardır.
Tarafsız araştırmacılar ve kuruluşlar [burada kurumlar belirtiliyor] Trump politikaları ile enflasyonun yükseleceğini öngörüyorlar. Bu seçimin sonucu yıllarca ve onyıllarca sürecek etkiler yapacaktır.” İkinci bir Trump dönemi ABD ekonomisinin içte ve dışta istikrarını bozacaktır.”
23 Ekim 2024’te, seçimden 12 gün önce, bu kez 23 Nobel ödüllü iktisatçı ikinci bir bildiriye imza attı. Bu tarihte Biden adaylıktan çekilmiş, Harris aday olmuştu. Bu bildiride de Trump’ın istikrarsızlık getieceği ve Harris’e oy verilmesi gerektiği söylendi.
Trump politikaları nasıl savunuluyor?
1) Hem gelir sağlamak bakımından, hem stratejik sanayilerin korunması açısından ithalat vergilerinin ABD’de tarihi bir geçmişi vardır. İthalat vergileri sınanmış ve başarılı olmuştur.
2) Trump’a göre ithalat vergilerinin önemli bir işlevi daha var; bunlar ticaret yapılan ülkelerle pazarlık yapmakta kritik araçlardır.
3) ABD çok büyük bir ekonomidir ve ithalatçı, alıcı olarak büyüklüğü (tekelci gücü: monopsony) pazarlıkta önemli bir üstünlük sağlar. Haliyle, diğer ülklerin satıcı olarak ABD’ye daha çok mecburiyeti vardır. ABD ithlat yaparken bu gücü kullanmalıdır.
4) Eğer özellikle haksız rakabet varsa ve bunun giderilmesi gerekiyorsa, ithalat vergileri imalat sanayiini ve bu sanayideki istihdamı desteklemek için önemlidir.
5) Nitekim ABD, AB’ye ve Japonya’ya otomobil satamıyor, çünkü onların ithalat vergileri çok yüksektir. Biz de vergileri yükselteceğiz. Bu durumda onlar bize gelip pazarlık yapacaklar.
6) İthalat vergileri haksız rekbeti önlemek yanında ulusal güvenliğin zayıf noktalarını da kapatabilir. Bazı sektörler ulusal güvenlik için önemlidir.
7) Enflasyon konusunda iktisatçılara katılmıyoruz: İthalat vergisi fiyat düzeyini etkiler, fiyat artışını yani enflasyonu, özellikle uzun dönem enflasyonu etkilemez.
8) ABD tek yanlı serbest ticaret politikası uyguluyor ve diğer ülkeler gibi korumacı değildir. Trump'ın önerdiği ek ithalat vergileriyle ABD Hazinesi 450 Milyar Dolar ek vergi geliri sağlayabilir. Bu vergiyi yabancılar ödeyecek, ABD halkı ödemeyecek.
Bu açıklamaların birçoğu iktisatçılar için çok ikna edici olmadı.
Serbest ticaretten korumacılığa ABD
ABD’nin tarihine baktığımızda ticari savaşlara, diğer bir ifadeyle korumacılığa hep yatkın olduğunu görüyoruz. ABD, 1800’lü yılların başından 2. Dünya Savaşı bitimine kadar ithalata yüksek ithalat vergileri uyguluyor, sanayisini sıkı biçimde koruyor.
ABD, klasik iktisatçılar Adam Smith ve David Ricardo’nun savunduğu “serbest ticaret”e 100 yıldan fazla süre izin vermiyor. Gerekçesi, ülkenin sanayisini korumak ve, önemlisi, “dünyanın önde gelen sanayileri ile rekabet edebilir hale getirmek.”
2. Dünya Savaşı sonunda ABD “serbest ticareti” savunur hale geliyor ve küresel yapılanmayı da buna göre öneriyor. “Serbest ticaretçi” olmasının nedeni, sanayilerinin artık dünyadaki sanayilerle rekabet edebildiğini görmesidir.
(Yeri gelmişken; 1800’lü yıllarda Osmanlı’da sanayi yoktur ama, dönemin aydınlarının ve idarecilerinin önemli bölümü “serbest ticareti” savunurlar.)
ABD’de 2016 başkanlık seçimi öncesinde, sırasında ve sonrasında özellikle Çin’e karşı Trump’ın ithalat vergisi yükseltme söylemi başlıyor. 2018 ve 2019 yıllarında ABD, Çin’den ithal ettiği ürünlerin değer olarak yüzde 60’dan fazlasının gümrük vergilerini yükseltiyor.
ABD rekabet edemediği sektörlerde ithalat vergilerini yükseltiyor. Bu sektörler genellikle yeni teknolojilerin kullanıldığı sektörlerdir. Sonuçta iktisatçıların çok önemsediği «karşılaştırmalı üstünlükler» ve «serbest ticaret ile büyüme» unutuluyor.
Trump politikasından hangi ülkeler zarar görür, hangileri yararlanır?
Trump’ın konuşmalarında belirttiği politikalardan zarar görecek ülkelerin başta Çin, sonra Meksika ve Kanada, daha sonra da AB olacağı anlaşılıyor. Görünen, bunlara ek vergiler ve sınırlamalar gelecek. Türkiye’nin de Trump politikalarından dış ticaret yoluyla olumsuz etkilenmesi beklenir.
İsrail, Trump politikalarından olumsuz etkilenmez, diğer ülkelerden doğan bazı boşlukları doldurup olumlu etkilenir. Hindistan, başkan yardımcısının Hintli eşi nedeniyle; Arjantin ise Cumhurbaşkanı Milei’nin özel Trump ilişkileri nedeniyle bu politikalardan özel yararlar görebilirler.
Bu politikalara karşı Türkiye gibi ülkeler neler yapabilir? İlk akla gelen, başka ülkelerle işbirliğini ve ticari ilişkileri geliştirebilmektir. Bu çerçevede BRICS+ ilk sırada yer alabilir. Ancak Türkiye, yanlış Suriye politikası ve Rusya ve İran’la varılan anlaşmalara uymaması nedeniyle, bu konuda hareket alanı bulmakta zorlanacaktır.
Suriye demişken, bu ülkedeki yeni iktidarın Türkiye’den yapılacak ithalata yüzde 500’e kadar vergi koyması, Türkiye’nin burada da giderek daha çok “aldatılacağının” işareti olabilir. Bu aldatılmaların sonu gelmiyor. İktidarın bu bağlamda yetersizliğini belirterek geçelim.
Başka ülkelerle işbirliği için elbette AB de ilk akla gelenlerden olur. Ancak bu konuda da iktidarın yeterli girişimleri yapıp yapmayacağını anlamak zordur.