Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) yeni yönetimi 24 Ağustos’ta (dün) üçüncü faiz kararını açıkladı ve bir haftalık repo faizini yüzde 17,5’ten yüzde 25’e yükseltti. Birinci kararda faiz 650 baz puan, ikincide 250 baz puan, üçüncüde ise 750 baz puan artmış oldu.
TCMB faizi öngörülebilir mi?
Dünkü yazımda TCMB’nin faiz kararlarıyla iligili bir saptamam, açıklanan faiz değişmelerinin öngörülebilir olmadığı şeklinde idi. Nitekim dünkü kararla yine öngürülemeyen, beklentilerin oldukça üzerinde bir faiz oranı açıklanmış oldu.
Halbuki TCMB, faiz kararlarına eşlik eden duyurularında şu ifadeyi sürekli kullanıyor: "Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir."
Yinelemek zorundayım; TCMB’nin yeni yönetiminin açıkladığı faiz oranları, özellikle büyüklük bakımından, en azından şimdiye kadar öngörülebilir değildi.
Daha önceki iki karardakinin tersine, üçüncü kararda faiz artışının neden beklenenin oldukça üzerinde olduğu, dünkü TCMB duyurusunda açıklanmış. Açıklamada şöyle deniyor.
"Yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmektedir." Bu gelişmede şu unsurlar öne çıkarılıyor.
1) Yurt içi talepteki güçlü seyir.
2) Ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar.
3) Hizmet enflasyonundaki katılık.
4) Vergi düzenlemeleriyle gelen fiyat değişmeleri.
Önemli bir başka unsur şudur.
5) Akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle, enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında öngörülenin üzerinde bozulma.
Bu son ifade, faiz ile enflasyon, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının bozulması arasında açıkça bir bağlantı ve nedensellik ilişkisi kurmuş oluyor. Dünkü yazımda bu ilişkinin yeterince ve nicel anlamda vurgulanmadığını belirtmiştim.
Her durumda, son faiz artışı beklenenin, verilen izlenimin üzerinde. Acaba TCMB yönetimi konuya şöyle mi yaklaştı; "Enflasyon daha önceki aylarda olduğu gibi sürer, ama bir ivmelenme olmaz." Bu yaklaşım ile kademeli ve ılımlı faiz artışlarının yeterli olacağını mı değerlendirdi?
Şimdilerde ise enflasyonda ve enflasyon beklentilerinde bir ivmelenme gördü ve faizi beklenenin üzerinde mi arttırdı?
Kısıtlar altında faiz kararı ve bundan sonraki aylar
Dünkü yazımda "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz kararalarına müdahil olduğu, faizin varabileceği düzeyi sınırladığı" bilgisinin yaygın olduğunu belirtmiştim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrıca TCMB faizine 2023 sonunda yüzde 25 dolayına varacak kadar izin verdiği düşüncesinin de yaygın olduğunu da belirtmiştim.
İktidara yakın medya mensuplarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dayandırarak, "faiz hızlı artmayacak ve belli bir oranda kalacak" dediğini ifade etmiştim.
Faiz, TCMB’nin dünkü kararıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atfen kritik bir eşik olarak belirtilen yüzde 25’e çıkmış oldu. Bundan sonrası için şöyle bir sınav sorusu var.
Acaba faiz bundan sonraki aylarda, "iktidara yakın medya mensuplarının" söylediği gibi, yüzde 25 dolayında kalacak mı? Yani dünkü faiz artışı bir atımlık kurşun mu idi?
Yoksa, TCMB duyurusunda sürekli söylendiği gibi, enflasyon yükseldikçe faiz artmaya devam edecek mi?
Faiz ve KKM sorunu
Yapılan TCMB duyurusunda yok; ancak faiz kararı üzerinde etkili olduğunu düşündüğüm iki konu daha var. Birincisi sınırlı yabancı sermaye girişi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeye son dönemde milyarlarca dolar giriyor, girmeye hazır dese de, şimdiye kadar böyle büyük miktarlarda ve giderek artan girişler olmadığı bellidir. Verilerde görülmüyor.
Kısa vadeli portföy girişlerini özendirmek için faizin daha çok artması gerekiyordu.
İkincisi ve daha önemlisi Kur Korumalı Meduat (KKM) sorunu. KKM hesaplarında çok büyük bir birikim var ve bu birikimin bir bölümünün bile dövize yönelmesi büyük bir risk oluşturuyor. TCMB’nin faiz kararında bu riskin de önemli etkisi olmalıdır.
Daha önce de belirttiğim gibi, eğer KKM’den dövize hızlı ve önemli bir yöneliş olmasın diyorsak, döviz çok artmayacak algısının yerleşmesi ve TL mevduat faizinin yükselmesi gerekir. TCMB’nin beklentinin çok üzerinde faiz artışı kararı almasında KKM riski de belirleyici olmuştur.
KKM, büyüklüğü ve yarattığı risk itibariyle çok dikkatli olunması gereken bir araç haline gelmiştir. Bu "mucizevi" aracı getirenler bu günleri düşündüler mi acaba? Hiç sanmıyorum.