Ercan Uygur

01 Aralık 2023

Para ne kadar dolaştı, nereye gitti?

Türkiye'de insanlar ve kurumlar neden TL'den kaçıyor veya TL'nin dolaşım hızı neden artıyor?

TÜİK'in dün yayınladığı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerinde gördük ki, daha önceki çeyeklerde olduğu gibi 2023'ün üçüncü çeyreğinde de büyümenin ana kaynağı iç taleptir, özellikle özel tüketim harcamasıdır.

Bu beklediğimiz bir sonuçtur. Bu saptamayı bir yana koyalım. Bir saptama daha yapalım.

Merkez Bankası (TCMB), son iki yıldır hemen her yazılı duyurusunda ve toplantısında parasal sıkılaşma yaptığını vurgular. Parasal sıkılaşmada amaç, iç talebi, tüketimi daraltmak böylece enflasyonu düşürmektir.

Faiz ayağı eksik kalınca aslında parasal sıkılaşma tartışmalıdır. Yine de, özellikle son dönemde TCMB parasal sıkılaşma yapıyor diyelim. Buna karşılık enflasyon, dalgalı bir seyir izlese de, düşmüyor, direniyor.

İç talep ve enflasyon gelişmelerini aslında parasal verilerden de izleyebiliriz. Bunu yapmak için para miktarı yerine paranın ne kadar dolaştığına, nereye gittiğine  bakmak uygun olur.

Daha açık bir ifade ile, paranın dolaşım hızına bakmak uygundur. Bu noktada belirteyim; Türkçe çalışmalarda ve yazılarda "paranın dolaşım hızı" kullanıldığı gibi, "paranın dolanım hızı" da  kullanılıyor.

Hatta birkaç yazıda, başlıkta "dolanım", metin içinde "dolaşım" kullanıldığını gördüm. Dergiler ve yazı kurulları adına çok yazık.

Bu yazıda önce paranın dolaşım hızını kısaca tanımlıyorum. Sonra paranın dolaşım hızını bazı para tanımları için ölçmeye çalışıyorum. Daha sonra da bu ölçümden enflasyon ve beklenen enflasyon konusunda sonuçlara varıyorum.

Önemli sonuçlardan biri şudur; Türkiye'de TL'nin dolaşım hızı artıyor, çünkü enflasyon beklentisi düşmemiştir, bazen yükseldiği de görülüyor.

Paranın dolaşım hızı

Bir ekonomide, bir dönem içinde yapılan üretim değeri GSYH'dır. Bu değerin karşılığı olarak, bu değere eşit toplam bir de gelir vardır. Bu gelir, ekonomideki toplam harcamaya da eşittir.Haliyle üretim, gelir ve harcama GSYH ile temsil edilir.

(Elbette tasarruf da vardır. Ama birilerinin tasarrufu kadar başka birileri bu tasarrufu kullanarak, stoklar da dahil, yatırım yapar diyebiliriz.)

Aynı ekonomide M ile ifade ettiğimiz belli bir para miktarı da vardır. Gelirler, harcamalar bu para ile gerçekleşir. Para miktarı genellikle gelir veya harcama değerinden düşüktür, çünkü bu para bir dönemde çok kez el değiştirir, dolaşır.

Alışılmış biçimiyle yazalım; paranın dolaşım hızı V, şöyle bir ilişki ile tanımlanır:

V = GSYH/M

Yani paranın dolaşım hızı, paranın, GSYH ile ifade ettiğimiz üretim, gelir ve harcama için kaç kez el değiştirdiğini gösterir.

Türkiye'de paranın dolaşım hızı

Paranın dolaşım hızını ölçmek için daha dün yayınlalan GSYH bilgimiz var. Para miktarı M için de bilgimizin olması gerekir. Ancak burada hangi para miktarı sorusu akla gelir. TCMB, şu para miktarlarına ilişkin bilgileri yayınlıyor.

M0 = Dolaşımdaki para = Dolaşıma çıkan para – Banka kasalarındaki para

M1 = M0 + Vadesiz mevduatlar

M2 = M1 + Vadeli mevduatlar

M3 = M2 + Repo + Para piyasası fonları + İhraç edilmiş menkul kıymetler

Başka ülkelerde başka para tanımları da vardır. Başka ülkelerde genellikle olmayan ancak, Türkiye'deki tanımlarla ilgili şu önemli sorumunuz var.

M1 içinde yer alan vadesiz mevduat, hem TL vadesiz mevduatları, hem yabancı para (döviz) vadesiz mevduatları içeriyor. Bu da kavramsal  sorunlar yaratıyor.

Örneğin, TCMB, parasal sıkılaşma yapıyorum derken, döviz miktarını doğrudan etkileyemeyeceğine göre, M1'in yalnızca bir bölümüne etki edebiliyor. Bu konuyu burada çok dile getirdim.

Aynı sorun M2 ve M3'tede var. Örneğin, M2 içinde vadeli TL mevduatlar yanında vadeli yabancı para mevduatlar da yer alıyor. Burada da parayı etkileme sorunu gündeme geliyor.

Şimdi önce Şekil 1'de M0 para tanımına göre paranın dolaşım hızına bakalım. Bu tanımda yalnızca TL var ve dolaşım hızı 2017 sonlarında yükselmeye başlıyor. 2018'de ve 2019'da yüksek kalıyor. Bu dönemde Türkiye bir döviz ve enflasyon şoku yaşadı; TL talebinin düştüğü, TL'nin daha kısa süre elde tutulduğu görülüyor.

Ancak TL'nin dolaşım hızında asıl sıçrama 2021'in ikinci yarısında başlıyor. Bu dönemde bir yandan enflasyon yükselirken, politka faizi düşürülüyor. 2023'te TL'nin  dolaşım hızı daha önceki düzeyinin iki katına varıyor. Neden?

Nedenini açıklamayı sonraya bırakalım. Şimdi bir de M1 para tanımından yabancı para vadesiz mevduatı çıkaralım ve M1TL'ye bakalım. Bu para tanımına göre dolaşım hızı Şekil 2'de görülüyor.

Burada da aynı gelişme var; 2017 sonundan 2019 ortalarına kadar M1 içindeki TL dolaşım hızı yükseliyor. Ama asıl sıçrama yine 2021 ikinci yarısında başlıyor. Nedenleri yine aynıdır.

Dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatlara mı kaydı? Bu soruya yanıt vermek için M2 içindeki TL vadeli mevduatı içeren M2TL'ye bakalım. Şekil 3'te görüldüğü gibi burada da aynı sıçrama var; 2021 ikinci yarısından itibaren dolaşım hızı keskin şeklde yükselmiştir.

Öyleyse dolaşım hızındaki yükselme vadeli TL mevduat tercihinden kaynaklanmdı. En azından 2023 üçüncü çeyreğe kadar durum budur.

Belirtelim, M2 içinde yer alan KKM miktarı da TL mevduat sayılmamış ve M2 büyüklüğünden çıkarılmıştır.

Her üç para tanımına göre TL'nin dolaşım hızındaki artış, TL'den kaçış anlamına gelir. Ve bu kaçış 2023 üçüncü çeyrekte de sürmüştür. Türkiye'de insanlar ve kurumlar neden TL'den kaçıyor? Veya TL'nin dolaşım hızı neden artıyor?

1) Keynes'in tam 100 yıl önce Keynes (1923)'te yazdığı gibi, en önemli neden enflasyon beklentisinin yükselmesi veya yüksek kalmasıdır. Bu durumda insanların, kurumların elinde yerli para olduğunda bu parayı elden çıkarmaya çalışırlar.

Türkiye'de iç talebin, özellikle özel tüketimin yüksek olmasının nedeni enflasyon beklentisinin hâlâ yüksek olmasıdır. Ancak bu talep düşük ve/veya sabit gelirlilerden gelmez. Bu bakımdan enflasyonun ücret artışından kaynaklandığını söylemek doğru olmaz.  

2) Türkiye'de TL'nin dolaşım hızının yükselmesinin ikinci bir önemli nedeni TL'den yabancı paralara kaçıştır.  

3) Yine Keynes'in altını çizdiği üçüncü önemli neden, faiz oranının düşük kalması, yani paranın değersiz kılınmasıdır.

4) Türkiye için önemli bir başka neden de özellikle dövize geçirilen TL'nin kayıtlı sistem dışına çıkmasıdır. Yüksek vergiler, sınırlamalar gibi nedenlerle parasal işlemlerin bankacılık sistemi dışına çıkması da bir başka nedendir.


Kaynaklar

Keynes, John Maynard (1923) A Tract on Monetary Reform. Macmillan and Co.

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"