TCMB’nin bugün açıklayacağı bir haftalık repo faizinin ne olabileceği konusunda bir rehber, bir yol gösterici bilgi yok. Faiz oranı ile enflasyonun ve/veya enflasyon beklentilerinin açık bir ilişkisi kurulmuş değil. Neyse ki, en azından şimdilik, faiz artarsa enflasyon artar söylemi yok.
Kısıtlar altında faiz kararı ve KKM
Faiz kararlarına eşlik eden duyurularda şöyle bir ifade var: “Kurul (Para Politikası Kurulu), kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.” Faiz oranının özellikle büyüklük bakımından nasıl öngörülebilir olduğunu anlamak zor.
Aynı duyurularda şu ifade de yer alıyor: “Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.” Bu çok genel bir ifade ve yine faiz konusunda somut bir bilgi vermiyor.
Diğer yandan faiz kararlarına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahil olduğu, faizin varabileceği düzeyi sınırladığı bilgisi yaygın. İktidara yakın medya mensupları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dayandırarak, “faiz hızlı artmayacak ve belli bir oranda kalacak” diyorlar. TCMB faizinin 2023 sonunda ancak yüzde 25 dolayına varacağı düşüncesi yaygın.
Faiz üzerinde sınırlamalar, kısıtlar olduğu için döviz kurunun görece daha serbest hareket etmesi beklenir. Nitekim, son üç ayda böyle olmuştur. Ancak kurun tümüyle serbest kalmadığını görüyoruz. Tümüyle serbest kaldığında kurun nerelere gidebileceği hâlâ öngörülebilir değil. Bu nedenle bazı kontroller var ve sınırlamalar sürüyor.
Faiz ve kur politikaları ve hareketleri konusunda önemli bir konu da Kur Korumalı Meduat (KKM). KKM, yükselen enflasyona karşılık faiz indirimleri ile patlatılan kur nedeniyle ülkenin başına “mucizevi çözüm” olarak örülmüştür. KKM uygulamasının en başında belirttiğimiz gibi, KKM bir kur endekslemesi aracıdır.
KKM öyle bir duruma geldi ki, sorunun idaresini önemli ölçüde bankalara havale etmeye çalışan TCMB, bu sorundan yavaş yavaş kurtulmak istiyor. Ancak sorunun boyutu çok büyük. Eğer KKM’den dövize hızlı ve önemli bir yöneliş olmasın diyorsak, döviz çok artmayacak algısının yerleşmesi ve TL mevduat faizinin yükselmesi gerekir.
Yani yine faize geliyoruz. Faizdeki sınırlamalar ile KKM’den bir döviz patlaması olur mu? Faiz indirimleri sonucu gelen KKM ve faiz sınırlaması ile ortaya çıkan bir KKM riski var. Geçmişte başka ülkelerde başarısız olmuş döviz endekslemeleri varken bu risklerin yaşanması kabûl edilir değil.
Sonuçta, kısa vadeli bir çözüm olarak gelen KKM uygulaması, şimdi de bir risk unsuru olarak belirsizlikler yaratıyor. Örneğin, KKM riski var iken, kısa vadeli sermaye girişi için de daha yüksek faiz gerekir. Bu gibi belirsizlikler, uzun vadeli kararlar almayı zorlaştırıyor.
Yalnızca para politikasında değil, tüm ekonomik kararlarda kısa vadecilik var. Türkiye’de her konuda vadeler kısa. Bu bağlamda kısa vadecilikle ilgili bir kavrama geliyoruz.
Cortoplacismo
Cortoplacismo, kısa dönemcilik, ileriyi görmemek, ileriyi düşünmemek anlamına gelen İspanyolca bir kelime. Cortoplacista ise, kısa dönemci, geleceği görmeyen veya düşünmeyen kişi veya kişiler anlamına geliyor.
Cortoplacismo,1950’lerden başlayarak, Latin Amerika ülkelerinin laneti olarak bilinir. Bu ülkelerde yüksek kronik enflasyon vardır, paraları sürekli değer kaybeder, kişiler ve şirketler yerli paradan kaçarlar, önemli tasarruf açıkları oluduğu için yüksek borçları da vardır.
Cortoplacista, bu lanete neden olan siyasileri tanımlamak için kullanılır. Düşündükleri yalnızca kendi siyasi çıkarlarıdır, her yolu, özellikle her harcamayı bu yönde kullanırlar. Bu çerçevede uzlaşma da kabûl etmezler. Cortoplacista siyasiler ile ekonomide de, dış ilişkilerde de açmazlar, çıkmaz sokaklar yaratılmıştır.
Sonuçta cortoplacista siyasiler, devlet yapısını da zayıflatmış, sosyal gerginliklere neden olmuşlardır. Bilmem bu durum, Türkiye’deki siyaset ortamını dikkate alırsak, tanıdık geliyor mu?
Devlet kırılganlığı
Bir ABD sivil toplum kuruluşu olan Barış İçin Fon (FFP, Fund for Peace), 1990’larda devlet kırılganlığı kavramını getiriyor. FFP, 2006 yılından bu yana aşağıda kısa özeti yer alan 12 maddeye göre devletler için kırılganlık endeksi belirliyor. Bu maddler kırılganlığı yükseltiyor.
1) Devlet güvenlik sağlamada zayıfsa; devlet güçleri yeterli olmuyorsa, organize suç örgütleri, paralel silahlı güçler, özel korumalar etkin ise
2) Yönetici elit gruplar kamplara ayrılmış, birbirlerine ayrımcılık, partizanlık ve ötekileştirme uyguluyorlarsa
3) Belli ve/veya muhalif gruplara karşı haksızlık, kindarlık varsa; siyasi liderlik tüm toplumu temsil etmiyorsa; uzlaşma yoksa, gerginlik varsa
4) Ekonomik gerileme varsa; burada daha çok büyüme, istihdam, cari açık dikkate alınıyor
5) Ekonomik bölgesel eşitsizlik belirgin ise; kişisel gelir dağılımı pek dikkate alınmıyor
6) Dış göç ve özellikle dış beyin göçü oluyorsa; hem devlete ve ekonomiye güvensizlik ve küskünlük vardır, hem devletin işleyişi kısıtlanır; girişimciler, eğitimciler, doktorlar önemlidir
7) Devletin meşruluğu azalıyorsa; seçimlerle halkın önemli bölümleri temsil edilmiyorsa, yolsuzluk yaygınsa, devlet kurumlarına güven azalmış ise
8) Kamu hizmetleri aksıyorsa; eğitim, sağlık, elektrik, su, internet, çevre temizliği zayıflamışsa
9) İnsan hakları ihlali ve adaletsizlik varsa; bağımsız medya ve demokratik haklar kısıtlanıyor ve baskılar görülüyorsa, adalete güven azalmışsa
10) Nüfus artışının getirdiği yetersizlikler varsa
11) Sığınmacılar ve iç göç çoksa; sığınmacı yoğunluğu etkin devlet işleyişini ve devletin vatandaşlarına kaynak ayırmasını sınırlıyorsa, sosyal sorunlar yaratıyorsa
12) Dış baskılar çoksa; başka devletlerin ve uluslararası kuruluşların baskıları varsa.
FFP yaklaşımında bu maddelerin her birisine 0 ile 10 arasında değer veriliyor. 10, en yüksek kırılganlığı, 0 ise en az kırılganlığı temsil ediyor. 12 maddeye verilen değerler toplamından ülkenin kırılganlık endeksi belirleniyor. Bu değerlere göre ülkeler sıralanıyor. Üst sıralarda kırılganlığı düşük ülkeler, alt sıralarda kırılganlığı yüksek olanlar yer alıyor.
2023’te kırılganlıkta ilk üç sırayı alanlar Somali, Yemen ve Güney Sudan; son üç sırayı alanlar Finlandiya, İzlanda ve Norveç’tir. Belirtelim; 1) CDS’i ve dış borçlanma faizini devlet kırılganlığı da etkiliyor. 2) Kırılgan ülkelerin paraları çok daha hızlı değer kaybediyor. 3) Kırılgan ülkelerin çoğunluğunda iç savaşa varan siyasi gerginlikler görülüyor.
Türkiye’nin devlet kırılganlığı sıralamasındaki yeri ve etkileyen maddeler
Şekil 1’de, Türkiye’nin 2007-2023 döneminde devlet kırılganlığı sıralamasındaki yeri görülüyor. Türkiye, 2007-2011 döneminde oldukça iyi durumda. 2011’de devlet kırılganlığı bakımından 179 devlet içinde 95inci sıradadır, ülkelerin çoğunluğunu geride bırakıyor.
2014 sonrasında ise devlet kırılganlığı hızla artıyor; 2015’te 89uncu, 2017’de 64üncü sıradadır ve Türkiye 179 ülkenin çoğunluğundan daha kırılgandır. 2023’te ise kırılganlıkta 52inci sıraya çıkmıştır. 179 ülkenin yüzde 70inden daha kırılgandır.
Belirtelim; 2023 kırılganlık sıralaması 2022 verileri ile yapılıyor, bir önceki yılın koşullarını yansıtıyor. Türkiye 2024’te kırılganlıkta daha da yükselecek, sıralamada daha yukarı çıkacaktır, çünkü 2022’de özellikle beyin göçü ve ekonomik gerileme yeterince dikkate alınmamıştır.
Türkiye’nin kırılganlığını en çok hangi kalemler yükseltiyor? Bu sorunun yanıtı Tablo 1’de yer alıyor. Devlet kırılganlığını en çok arttıran madde 3; muhalif gruplara karşı uygulanan kindarlık, uzlaşmasız turum ve gerginlik. İkincisi, diğer siyasilere karşı uygulanan ayrımcılık ve partizanlık.
Üçüncüsü, sığınmacı ve mülteci çokluğu, madde 11. Dördüncüsü, insan hakları ihlâlleri. Beşincisi, hükümet organlarının tartışmalı meşruluğu, madde 7. Altıncsı ekonomik gerileme, madde 4.
https://fragilestatesindex.org/excel/
Şöyle de bir soru soralım; Türkiye “cortoplacismo” ile tanımlanan Latin Amerika ülkelerine göre devlet kırılganlığı bakımından ne durumdadır, nasıl bir gelişme göstermiştir?
Türkiye, 2007’de kırılganlık bakımından birçok Latin Amerika ülkesine göre daha iyi durumda. Meksika ve Brezilya ile aynı grupta yer alıyor. Arjantin ise daha da iyi bir grupta. 2013 yılında ise Türkiye geriye düşüyor ve El Salvador, Ekvador ve Honduras gibi ülkelerle aynı gruptadır. Kolombiya bu dönemde Türkiye’den daha kötü durumdadır.
2023’e geldiğimizde ise Türkiye tüm Latin Amerika ülkelerinden daha kırılgan ve kötü duruma düşmüştür. Kendisine en yakın ülke Honduras ve Kolombiya’dır.
Anlıyoruz ki, kısa dönemcilik Türkiye’yi daha kırılgan bir devlet haline getirmiştir.