Eray Özer

23 Eylül 2024

Amazon’da satılan bir kitapla Lübnan’daki saldırının ne ilgisi olabilir?

Hamas’a yönelik The Gospel ve Lavender isimli yapay zekâ yazılımlarıyla planlanan saldırılar gibi, Lübnan saldırısı da bu siber saldırı uzmanı generalin sivil zaiyatı kale almaksızın hayata geçirdiği bir diğer “imza operasyonu” olarak geçti tarihe. Ardında on binlerce ölü, yüz binlerce yaralı ve bir kitap bırakarak görevinden ayrıldı general

Lübnan

Gazeteci yazar Hamilton Wende, Lübnan’daki çağrı cihazı saldırılarını şu sözlerle anlatıyor:

“Bu kadar çok insanın bir siber saldırıda tam olarak saldırı anında yaralandığını göz önüne alarak bu saldırının daha önce bir benzerini yaşamadığımızı söyleyebiliriz. Siber saldırı ve askeri müdahalenin bir kombinasyonu olması yaşananları eşsiz değilse de çok sıra dışı hale getiriyor. Üstelik şimdiye kadar sonuca ulaşan saldırıların en büyüğü. Bu açılardan mini bir 9/11 gibi. Bizi nasıl etkileyeceğini bilmek zor.”

Gerçekten de şu ana kadar böyle bir saldırı görmemiştik.

İsrail, gelen bilgiler ışığında anlıyoruz ki Lübnan’da Hizbullah üyelerinin çağrı cihazları ve telsizlerine patlayıcı yerleştirdi ve sonra onları bir tür sinyalle uzaktan patlattı.

Çağrı cihazları ve telsizler -net bir bilgi yoksa da, öyle anlaşılıyor ki- sahteydiler, muhtemelen bizzat İsrail gizli servisi tarafından üretildiler.

Daha sonra bu sahte telsiz ve çağrı cihazları asıl kaynağı kaybettirmek amacıyla birkaç aracı şirket üzerinden (Bulgaristan ve Macaristan’daki şirketleri biliyoruz) el değiştirmek suretiyle orijinal cihazlarmış gibi Lübnan’a ihraç edildiler.

Evet, bu siber dünyada ve sahada gerçekleştirilen ortak bir saldırıydı.

İnsan ve makine birlikte hareket etmiş, teknolojinin imkanlarıyla askeri personelin iş birliği birlikte planlanmıştı.

Gizemli yazardan bir e-kitap: “İnsan-Makine Takımı”

Şimdi burada durayım ve size “İnsan-Makine Takımı” isimli bir kitaptan bahsedeyim.

Şu anda Amazon’dan satın alabileceğiniz bu kitabın ucunun nasıl Lübnan’daki saldırılara çıktığını görünce bakalım siz de benim kadar şaşıracak mısınız?

Kitabın ismi “The Human-Machine Team” yani “İnsan-Makine Takımı”.

Bu bir e-kitap.

Belli ki yazarı tarafından başta Amazon olmak üzere çeşitli e-kitap mecralarında satışa konulmuş.

Dolayısıyla içinde veya kapağında bir yayınevi bilgisi yer almıyor.

Yazarı, kitabını piyasaya sürmesine karşın ismini açıklamak istememiş.

En azından ilk bakışta böyle.

Kitapta imza olarak sadece “Tuğgeneral YS” (Brigadier General YS) ifadesi kullanılmış.

Buradan anlıyoruz ki kitabı yazan bir asker. Eğer gerçeği söylüyorsa tabii...

Kitaba alt başlık olarak şu cümle uygun görülmüş:

“Yapay Zekâ alanında dünyanın önde gelen yöneticilerinden biri, insan ve yapay zekâ arasında dünyamızda devrim yaratacak bir sinerji yaratmanın sırlarını açıklıyor.”

Yapay zekâ tabanlı terörle mücadele projesiyle İsrail Savunma Ödülü'nü kazanan Tuğgeneral

Gizemli yazar, arka kapaktaysa şöyle tarif edilmiş:

“Uzman bir analist, teknoloji direktörü, seçkin bir istihbarat biriminin komutanı ve yapay zekâ tabanlı terörle mücadele projesiyle prestijli İsrail Savunma Ödülü'nü kazanan Tuğgeneral Y.S, İnsan-Makine Ekibi adlı kitabını, insan ve yapay zekâ arasındaki kombinasyonun ulusal güvenlik zorluklarını ve tehditlerini nasıl çözebileceğini, savaşta zaferi nasıl sağlayabileceğini ve insanlık için bir büyüme motoru olabileceğini ele almak için yazdı.”

Dijital versiyonda girişte kitabın yazarıyla iletişime geçmek isteyenler için bir e-posta var: Yossi.human.machine@gmail.com

Yerli dizi taktiği uygulamış olmak pahasına tam şimdi burada bir ara vermek ve yazarı bir kenara bırakıp kitabın içeriğine dair birkaç şey söylemek istiyorum.

Kitap özetle yapay zekanın, yani bilgisayarın geleceğin şekillenmesinde ve özellikle dünyanın “güvenliğinin” sağlanmasında tek başına yeterli olamayacağını anlatıyor.

Yazarın kendi geliştirdiği bazı kavramlar eşliğinde geleceğin insan ve yapay zekanın -özellikle de makine öğrenmesi- ortak üretimi sayesinde şekillenebileceğine vurgu yapılıyor.

Örneğin insan ve makinenin karşılıklı öğrenme süreci -yazar buna sinerjik öğrenme diyor- İbranice “Havruta” kelimesinden yola çıkılarak kavramlaştırılmış.

Kitapta kullanılan örneklerin çoğu askeri alandan veya güvenlik bürokrasisinden seçilmiş.

Dolayısıyla belli ki yazarı kendine “havalı” bir takma ad seçmek için kitabı “Tuğgeneral YS” diye imzalamamış.

Belli ki bu metni kaleme alan kişi sektörde dikkatleri üzerine çekmek için kitap yazmaya karar veren, siber güvenlik meselelerine meraklı bir Silikon Vadisi zıpçıktısından daha fazlası…

General ismini bir çocuğun bile bulacağı kolaylıkta gizlemeyi tercih etmiş

Dönelim e-postamıza.

Kimliğini gizli tutmak isteyen yazarın kitapta paylaştığı e-posta zaten ismini ele vermiş (Yossi) ama İsrail’de yahut dünyanın herhangi bir yerinde ismi Yossi olan binlerce asker olabilir.

Fakat kitabı fark eden Guardian gazetesi e-posta adresinin peşine düşmüş.

Öyle aman aman bir araştırma yapmalarına da gerek olmamış zira e-posta adresinin ait olduğu Google hesabında -artık nasıl bir dikkatsizlikse bu- yazarın adı ve soyadı kayıtlıymış.

Dolayısıyla gizemli yazarı pat diye bulmuşlar:

Yossi Sariel.

Tuğgeneral Yossi Sariel.

Yani 7 Ekim saldırıları sonrası çok tartışılan ve aynı zamanda İsrail’in tüm siber savaş gücünü elinde tutan elit istihbarat birimi Unit 8200’ün en tepe yöneticisi Yossi Sariel.

Bugün 46 yaşında olan ve 19 yaşından bu yana Unit 8200’ün ve istihbarat dünyasının içinde olan bu asker, kitabında paylaştığı e-posta adresini bir çocuğun bile kimliğini kolayca açığa çıkarabileceği şekilde kendi adı ve soyadıyla oluşturmuş.

Kitabın yazarının Yossi Sariel olduğu bu yılın nisan ayında ortaya çıkarılmış.

Unit 8200: Lavender’ın, The Gospel’in ve Lübnan saldırılarının “mucidi”

Peki, Unit 8200’ü nereden hatırlıyoruz?

Size yine burada anlattığım ve İsrail’in yapay zeka verileriyle Hamas üyelerinin yerini tespit ederek bulundukları konumda sivil zayiata bakılmaksızın imha edilmesini sağladığı Lavender ve The Gospel isimli siber savaş yazılımları da Unit 8200’ün ürünleriydi.

Tahmin edeceğiniz üzere Lübnan’daki patlayan çağrı cihazları ve telsizler de bir Unit 8200 operasyonu olarak geçti kayıtlara.

Şeytanın bile aklına gelmeyecek bu operasyonu da baştan aşağı General Yossi Sariel ve ekibi planlamıştı.

Çağrı cihazları ve telsizlere patlayıcıları onlar yerleştirmiş, uzaktan onlar patlatmıştı.

Başka pek çok operasyonda yine Unit 8200’ün izini görüyoruz.

Mesela İran’ın nükleer altyapısını hedefleyen ve tarihe ilk büyük siber savaş saldırısı olarak geçen Stuxnet Operasyonu’nda…

2017’de Lübnan’ın Telekom altyapı şirketi Oregon’a düzenlenen siber saldırıda…

2018’de Avustralya’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne yol alan bir uçağa yönelik IŞİD saldırısının engellenmesinde…

Peki böyle gizli bir istihbarat biriminin en tepesindeki yöneticinin, üstelik 7 Ekim saldırıları sonrası İsrail devleti 7/24 istihbarat toplamak ve Filistin-İran-Lübnan hattına bomba yağdırmakla meşgulken böyle bir kitap yazması / yazacak zaman bulması ve bunu kendi kimliğini açık edecek şekilde yapması size de garip gelmiyor mu?

Guardian’a konuşan İsrailli bir istihbarat yetkilisine göre bu kitabın yazılmasının nedeni Sariel’in yapay zekâ ve siber savaş alanında bir kanaat önderine dönüşmek gibi hırslarının olması.

O yüzden iki eli (kelimenin gerçek anlamıyla) kandayken böyle bir kitabı kaleme alabilmiş Sariel.

Almak istemiş.

Belli ki tutamamış kendini.

Yüksek fikirleri siber güvenlik dünyasında tartışılsın istemiş.

Bu siber savaş dünyasında bir kanaat önderi olarak parlamak istemiş.

Egosuna yenik düşmüş ve bir kitaba imza koyma uğruna çok gizli görevini deşifre etmeyi göze almış.

Saldırılardan bir hafta önce istifa etti, görevden hemen alınmadı

İşin ilginci Yossi Sariel bu ay, Lübnan saldırılarından sadece bir hafta önce Unit 8200’deki görevinden istifa etti.

Görev değişiminin kısa süre içinde gerçekleşeceği açıklansa da kesin tarih verilmedi. (Belki de çağrı cihazı saldırılarının sonlandırılması beklendi.)

Gerekçe 7 Ekim saldırılarından biriminin önceden haberdar olmayı başaramamasıydı.

Tabii o zaman böyle bir istifa için niye bir yıl beklendi diye düşünüyor insan.

Daha önce kendisine yönelik istifa baskılarına direndiği, böyle bir tutumun “korkakça” olacağını söylediği yazılmıştı İsrail basınında.

Ayrıca yaz boyunca yine İsrail basınında yer alan haberlerde saldırıya dair bilgilerin Unit 8200 tarafından raporlanmasına karşın Genelkurmay’a iletilmediği ve yine saldırılara karşı önceden haber verecek bir sistemin bizzat Sariel tarafından reddedildiği iddia edilmişti.

Kim bilir, belki de yazdığı kitap sonunu getirdi tuğgeneralin.

Kitapla deşifre oluşuna, Unit 8200’ün 7 Ekim’de yaptığı hatalara dair raporlar da eklenince köşeye sıkıştı.

Belki de görevden alınacağını öğrendiği anda Lübnan’daki saldırıların kendi sicilinde yer alması için bir an önce düğmeye bastı.

Tıpkı Hamas’a yönelik The Gospel ve Lavender isimli yapay zekâ yazılımlarıyla planlanan saldırılar gibi, Lübnan saldırısı da bu siber saldırı uzmanı generalin sivil zaiyatı kale almaksızın hayata geçirdiği bir diğer “imza operasyonu” olarak geçti tarihe.

Ardında on binlerce ölü, yüz binlerce yaralı ve bir kitap bırakarak görevinden ayrıldı general.

Kitabı ve yaptıklarıyla yapay zekânın teoride ve pratikte nasıl insan yok etmekte kullanılabileceğine dair -muhtemelen- gurur duyduğu kanlı bir gösteri sundu tüm dünyaya.

Sariel’in “İnsan ve Makine Takımı” geçen hafta Lübnan’da yine iş başındaydı.

Makine hesapladı, insan öldürdü.

Tıpkı kitabında öngördüğü gibi…

Savaş tarihinde yeni kanlı bir sayfa daha açıldı.

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.