Bu sıcak yaz günlerinde "her daim soğuk" diye düşünülen ve yanlış bir şekilde Kuzey Kutbu olarak bilinen Arktik bölgesinden bahsedeceğim. Bölge tamamen algılar üzerine inşa edilmiş. "Kutup" kelimesi doğal olarak kar ve beyazı çağrıştırdığı için bölgenin hep soğuk olarak bilinmesi belki bir derece anlaşılabilir, lakin koca bir bölge hayali bir coğrafi noktaya indirgenemez.
Arktik nedir, Arktik neresidir, Kuzey Kutbu Arktik değilse, Arktik de Kuzey Kutbu değilse, Kuzey Kutbu nedir, nerededir?
Arktik'i açıklayan birçok tanım var. Zaten bir bölgeyi tanımlamanın bir kuralı yok. Devletler boyutundan başlarsak, Arktik bölgesi içerisinde yer alan 8 tane devlet var. Bunlar, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İzlanda, Kanada, Norveç ve Rusya. Burada Danimarka ve Amerika Birleşik Devletleri, Grönland ve Alaska'ya egemen oldukları için Arktik devleti sayılıyorlar. Zaten geri kalan 6 devletin topraklarının tümü de Arktik bölgesi içerisinde değil.
Arktik'in coğrafi tanımı için 5 farklı açıklama var. Birincisi 66 derece enleminin kuzeyine düşen Arktik çemberinin içinde kalan bölge. İkinci açıklama, hava sıcaklığı derecesini baz alarak aylık hava sıcaklığı ortalaması 10'un altında yer alan coğrafyayı kapsayan bölge. Üçüncü tanım, orman çizgisini baz alan ve tundra ormanının başladığı yer itibariyle bölgeyi tanımlayan kriter. Dördüncü açıklama, permafrost çizgisi ile başlayan bölgeye Arktik derken son olarak beşinci açıklama ise buz kaplı Arktik okyanusunun deniz buzu çizgisi içinde kalan alanı alır.
Bunların yanı sıra, bölgede yükselen kültürel ve politik Arktik tanımları da vardır. Bir tanesine göre Arktik, yerel halkların yaşadığı bölge iken, daha politik tanıma göre ise devletlerin -çıkarlarına göre belirlediği- Arktik sınırlarıdır. Lakin, iklim değişiminden en çok, hatta diğer bölgelere göre 3 kat daha fazla etkilenen bölge olarak, Arktik'in fiziki durumu değişmekte. Yani, sıcaklık, deniz buzu, permafrost gibi değişen verilerle bölgeyi tam olarak tanımlayamayız. Kültürel ve özellikle politik tanımlar da günün jeopolitiğine göre değişir. O yüzden Finlandiya'nın Rovaniemi kentinde bulunan "Arktik Merkezi" en mantıklı tanımın 66. enlemin kuzeyini baz alan Arktik dairesi olduğunu söylemektedir.
20 Temmuz'da yaptığım görüşmede, Norveç'in Ticaret, Sanayi ve Balıkçılık Bakanlığının Genel Direktörü Arktik'i çok güzel tarif etti: Arktik, güneylilerin perspektiflerinden görüldüğü gibi farklı ve fantastik bir bölge değil diyen Direktör, burada da insanlar Dünya'nın her yerinde olduğu gibi yaşıyor, çalışıyor, okula, hastaneye gidiyor dedi. Güney'de Bergen'de bir balıkçı nasıl çalışıyorsa, Arktik'te de öyle çalışıyor diyerek burada kurmuş oldukları bir düzenin, dinamiğin var olduğunu, hiçbir şeyin yeni olmadığını ve her şeyin standart olduğunu belirtti.
Peki ya Kuzey Kutbu? Kuzey Kutbu, 66. enlem ile başlayan Arktik dairesi içindeki bütün meridyenlerin kuzeyde birleştiği 90. dereceye tekabül eden nokta. Ayrıca, manyetik kuzey kutbu ve fiziksel kuzey kutbu olarak ikiye ayrılıyor. Zira fiziksel 90. derecede sabit dururken, doğa bilimlerine oldukça hizmet eden manyetik kuzey kutbu ise yıl yıl değişmektedir. Bu durum, ilki 1882'de düzenlenmiş ve sonrasında yaklaşık 50 senede bir organize edilmiş "Uluslararası Kutup Yılları" arşivlerinde detaylı olarak görülebilir.
Keşifler tarihinde, Arktik ve Kuzey Kutbu, kâşiflerin ve devletlerin ilgi odağında olmuş. Avrupalı birçok devlet, Avrupa Arktik'i ve Amerikan Arktik'ine keşif seferleri düzenlemiş. Kimileri Kuzey Kutbu'na ulaşmaya çalışmış kimi devlet Arktik okyanusundaki yeni deniz yollarını aramış. Amerikalı kâşifler Robert Peary ve Frederick Cook'un ilk kez Kuzey Kutbu'nu keşfetme iddialarıyla çekiştikleri bilinir. Lakin, ABD, bu keşifler itibariyle, Kuzey Kutbu'nda ne bir hak iddia etmiştir ne de Arktik egemenliğini genişletme çabasına girmiştir. Tam tersine, bu çaba 1907'de Kanadalı Senatör Pascal Poirier'nin "sektör prensibi"ni tanıtmasıyla Kanada tarafında ortaya çıkmıştır. Sektör prensibi, Arktik okyanusundaki alanları belirlemek için icat edilmiş bir yöntemdir. Bu yöntem, meridyenleri baz alarak, bir "elmalı turta" (apple pie) gibi Kuzey Kutbu'yla (90. derece) kesişecek şekilde bir üçgen alan belirler ve bu alanın içinde kalan bölgeyi de devlet kendi Arktik bölgesi olarak ilan eder. Bu prensibin tanıtılmasının ardından, ABD ve Avrupalı Arktik devletleri karşı çıkmıştır. Rusya ise, bu prensibi kabul etmiş ve 1926'da çıkan bir yönetmelikle bunu resmi olarak Arktik topraklarını belirlemede kullanacağını belirtmiştir. Bu toprak belirleme çabaları ve muğlaklık, 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesine kadar sürmüştür. Daha sonra 8 Arktik devletinin imzalaması ve ABD hariç 7 tanesinin onaması ile Arktik okyanusunda egemen hakların nasıl belirleneceği açıklanmıştır.
Bugün itibariyle, okyanusa kıyısı olan 5 Arktik devleti de Deniz Hukuku Sözleşmesi gereği, egemenlik hakları için gerekli ölçümleri yapıp, resmi iddialarını sözleşmenin bilimsel kurumuna sunmuşlardır. Norveç'in başvurusu sonuçlanmış ve böylece genişletilmiş kıta sahanlığı belirlenmiştir. Rusya, Kanada ve Danimarka hâlâ sonuçları beklemektedirler. ABD, bu sözleşmeyi onamadığı için, Arktik'teki egemenliğini iki taraflı anlaşmalar yaparak sürdürmeye çalışmaktadır.
2007'de Kuzey Kutbu, Rus kâşif Çilingarov'un okyanus tabanına titanyumdan bir Rus bayrağını dikmesi ile gündeme gelmiştir. Bu durum, Arktik devletlerini hayli şaşırtsa da provokatif olarak görülmüş lâkin herhangi bir çatışmaya yol açmamıştır. Hatta, bundan bir sene sonra, Arktik Okyanusu'na kıyı devletler Grönland'da bir araya gelerek, Arktik kaynaklarının paylaşımına dair karar almışlardır. Arktik akademi dünyasında, "Arktik, 2007'deki kriz nedeniyle ve/veya iklim değişimi sebebiyle uluslararası ilişkilerde kendine yer buldu" tezine büyük bir tepki vardır. Bölge uzmanları, Kuzey Kutbu tartışmalarının bölgede süregelen alışılmış tartışmalardan olduğunu ve 2007'deki titanyum bayrağı mevzusunun devletlerin ilişkilerini sarsmadığının altını çizmektedirler.
Arktik bugün 8 devletin ve Arktik olmayan devletlerin de ekonomik faaliyetlerine devam ettiği bir bölgedir. Bu ekonomik faaliyetler Kuzey Kutbu olarak adlandırılan 90. derece civarında değildir. Birincisi, 90. derece hukuksal olarak şu an kimseye ait değil. İkincisi, bölgede yürütülen iki ana ekonomik sektörden biri petrol diğeri balıkçılık. Petrol için 90. derecede bir çalışma yoktur. Keza, yapılan sondajlara göre bulunan stoklar zaten 90. derece etrafında olmayıp ayrıca devletler arası çatışma çıkaracak konumlarda da değillerdir. Üçüncüsü, balıkçılık Arktik Okyanusu'nun merkezinde 2021'de yürürlüğe giren bir anlaşmayla yasaklandığı için yine Kuzey Kutbu diye adlandırılan bölgede yapılmamaktadır. Arktik'in diğer bölgelerinde yapılan balıkçılık ise devletlerin aralarında kurduğu rejimler çerçevesinde devam etmektedir.
Bilimsel faaliyetler Arktik okyanusunda sürmektedir. Ukrayna savaşı başlamadan, Aralık 2021'de Rusya'nın Arktik Metropoliti (piskopos) Yakov ile yaptığım görüşmede, bana Arktik'e bir bilimsel sefer düzenlediklerini, hedefin Kuzey Kutbu civarında bilimsel bir istasyon kurmak olduğunu, lâkin iklim değişimi nedeniyle eriyen deniz buzu artık iyice inceldiği için bunu gerçekleştiremediklerini söyledi. (Artik'de neden din adamı var diye sorarsanız, gittiği yeri kutsadığını belirtmek isterim.) Görüldüğü gibi, çevresel faktörler Arktik Okyanusu'ndaki bilimsel çalışmaları da direkt olarak etkiliyor.
Kültürel, politik ve/veya bilimsel olarak Arktik, Kuzey Kutbu'nun karşılığı değildir. Kuzey Kutbu, Arktik bölgesinde bulunan ve tanımı değişken olan bir noktadır. Kısaca Arktik, 66. derece itibariyle 24 tane enlemi olan, Dünya'nın en zengin ülkelerine ve süper güçlerine ev sahipliği yapan, kaynağı, yerel halkları, kültürleri olan, kar kaplı bembeyaz bir yer olmayan ve kesinlikle penguenlerin yaşamadığı bir bölgedir.
Eda Ayaydın kimdir? Eda Ayaydın, Paris-Saclay Üniversitesi’nde Arktik Çalışmaları yüksek lisans programını tamamladıktan sonra Paris-Saclay’de Arktik bölgesi üzerine araştırmalar yapan CEARC laboratuvarında doktora çalışmasına devam etmiştir. Ayaydın, Bordeaux Siyasal Bilimler Enstitüsü’nde (Sciences Po Bordeaux) 3 sene çalıştıktan sonra 2022 itibariyle kariyerine Londra Üniversitesi Paris kampüsünde öğretim üyesi olarak devam etmektedir. Ayrıca, Paris-Saclay Üniversitesi Arktik Çalışmaları yüksek lisans programında Arktik Yönetişimi ve Sürdürülebilirlik ile Arktik Jeopolitiği derslerini vermeye devam etmektedir. Finlandiya’nın Rovaniemi Arktik Merkezi’nde ve Norveç’in Tromsø Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunmuş, Arktik egemenliği ve Norveç-Rusya iş birliği üzerine saha çalışmaları yapmıştır. Eda Ayaydın’ın Arktik jeopolitiği, yönetişimi ve Sami yerel halkının politik entegrasyonu üzerine İngilizce ve Fransızca yayınları bulunmaktadır. |