Uzun yıllardır müzikle iç içe olan Nuri Savruk, on birinci teklisi "İz"i tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluşturdu. Sözleri Nuri Savruk'a, bestesi Erşan Oral'a, düzenlemesi ise Kargo grubunun gitaristi Selim Öztürk'e ait şarkı, geçmişle bugün arasında kurulan köprünün üzerinde ilerleyip sonraki durak olan geleceğe uzanan bir hikâye anlatıyor.
Müzik geçmişini ve "İz"i konuştuğumuz Nuri Savruk, şarkıyla ilgili olarak, "Geçmişim yüklü ama bu durum, geleceğime gülen gözlerle bakmama engel değil. İnsanı şekillendiren ruhundaki parmak izleridir," diyor.
- Müziğe küçük yaşlarda org çalarak başlamışsınız. Lisede gitara geçmişsiniz ki bu aşağı yukarı 90'lara tekabül ediyor. Karışık kasetler, popun tavanı görmesi ama arka planda ince ince sesini duyuran rock-metal de var. Ve siz Kayseri'de müzisyen olma planları (ya da hayalleri) kuruyorusunuz… Biraz o dönemden bahseder misiniz?
Dürüst olmak gerekirse bu günleri hayal etmek bile çok büyük lükstü. Çünkü o yaşlardaki Nuri'nin bunları gerçekleştirmesi imkânları dâhilinde değildi. Belki bu noktaya taşımaya gerek de yoktu. Ama o dönem bence müziğin de, müzik dinleyicisinin de, müziği müziksevere taşıyıcı olan yazılı, görsel basının da ruh ve samimiyet açısından karşılıklı etkileşim halinde olduğu yıllardı. Dolayısıyla çok kıymetliydi.
- Müzikekspres.com'dan Kadri Karahan'a verdiğiniz röportajda, "Tutku her zaman kazanır," diyorsunuz. Müziğe o kadar erken yaşlarda başlamanıza ve devamını da "tutku"yla getirmenize rağmen ilk şarkınız "Yoksun"u 2017'de yayınlamışsınız. Bu gecikme hayat gailesi ile mi ilgili?
Hayata dair realite sandığımız bir sürü rutin ya da sizin tabirinizle gaile "tutku" dediğimiz kavramın önüne geçmeye çalışır. Belki bir süre geciktirir ya da bir süre engeller belki. Ama bu yazdığım cümledeki altı çizilesi kavram "Bir süre"… Yineliyorum ki "tutku" bir şekilde mutlaka kazanır.
- Sizinle ilgili haberlerde yaptığınız müzik "90'lar" çerçevesinde değerlendiriliyor ama ben "Engel"e kadar olan şarkılarınızda bu parantezin başını "70'ler"e kadar çekilebileceğini düşünüyorum. "Engel"den sonra bir makas değişimi olmuş sanırım. Sound'unuz biraz daha "netleşmiş". Katılır mısınız bu görüşüme?
Elbette katılırım. Kayseri'de yaptığımız ilk 4 single çalışmamızın tarzından bir şikâyetimiz olduğu anlaşılmamalı buradan. Söz konusu değil böyle bir durum. Kendimize dair oluşturmaya çalıştığımız anlatımı bir yerden oluşturmaya başlamaktı belki "Engel" e kadar olan süreç. "Engel" ile birlikte Kargo'nun kurucusu ve gitaristi sevgili Selim Öztürk ile çalışmaya başladık. Makas değişimi dediğiniz şey söz konusu ise burada geçerlidir. Ve "İz" dahil halen birlikte çalışıyoruz. Dinleyicimizin bizden ne beklediği konusunda ya da ne yapmak istediğimiz ve hatta ne yapınca mutlu olduğumuz konusunda tecrübeliyiz. Geldiğimiz noktada bence herkes mutlu.
- Şimdiye kadar 11 şarkı yayınlamışsınız. Bunların hepsi de gönül meseleleriyle ilgili. Bu bilinçli bir tercih mi?
"Sanat gerçekliktir, sanat yaşamdır, sanat duruştur, sanat başkaldırıdır," dedi bana geçen hafta bir araya gelme şansı bulduğum duayen sanatçımız Edip Akbayram. Bunların ben de farkında olduğumu düşünüyorum. Kübist ve füturistik sanat tarzları dahil sanat gerçeğin yansımasıdır. Sanatçılar bazen kişisel deneyimlerini veya duygusal durumlarını anlatmayı tercih ederler, bu da eserlerinin temalarını şekillendirir. Nihayetinde içte olmayan dışa taşmaz. Gerçek içtedir, görünende değil. Sanatçının marifeti ise içtekini eser haline getirebilme yeteneğinde saklıdır.
- Yeni şarkınız "İz" yayınladı. "İz" çok geniş bir kavram. "Geçmişin yükü" de olabilir, bugünü yaşama sebebiniz de, geleceğe gülen gözlerle ya da dalgın suratlarla bakma nedeniz de. Sizinki ne tarafa düşüyor?
Geçmişinizden bugününüze aktaramadığınız hiçbir şey yarınınızı şekillendiremez. Ben de "Ruhunda parmak izi taşıyan" bir faniyim herkes gibi. Geçmişim yüklü ama bu durum, geleceğime gülen gözlerle bakmama engel değil. İnsanı şekillendiren ruhundaki parmak izleridir.
- Şarkı nasıl ortaya çıktı? Var mı özel bir hikâyesi?
Nuri Savruk ve Erşan Oral çalışmalarının sonuçlarından birisidir "İz". Bir müzik eserinin aktif hale gelmesinin başlangıç noktası, eserin sözlerini yazmaktır. Sözleri yazma gereksinimi duyduğuma göre mutlaka özel de bir hikâyesi de var.
- Şarkının girişinde, "Hayat kaybettiğin yerden başlar," diyorsunuz. Bu "kaybetme" meselesi, uzun süredir dolaşımda. Çoğu kişi bu durumu olumlayarak kullanmayı tercih ediyor ama ben bunun lafta kaldığını düşünüyorum. Evet, kaybedersiniz, her şey yeniden başlar ama buradaki yeni başlangıç mutlaka "iyi" bir başlangıç olmuyor maalesef. Sizin bahsettiğiniz "kaybetme" içinde bitmesini istediğiniz bir "yoksunluk"u barındırdığını düşündürttü. Diğer taraftan da "kaybetme" ve "iz" arasındaki bağı da sağlam yerden yakaladığınızı söyleyebilirim. Siz neler söylemek istersiniz?
"Hayat kaybettiğin yerden başlar" düşüncesi, genellikle kişisel bir dönüşüm, yeniden başlama, olmayanı bu kez olduralım mantalitesi olarak yorumlanabilir bir yandan. Ama bunları değerlendirmeye çalışırken, satırlarıma vakıf olan dinleyicilerimin bir diğer yandan da farkında olmasını dilediğim şey ise "Hayat dediğimiz yolculuğumuzda sil baştan yaptığımız kaç olay vardır?"
Gelelim "kaybetme" ve "iz" arasındaki altını çizdiğiniz ilişkiye. Bu ilişki, kaybetmenin ardından geride bıraktığı etkiler ve izlerle ilgili de olabilir pek tabii. Bu izler, kişisel gelişim, öğrenme ve yaşanmışlıklar olarak tecrübe başlığı altında hayatın bir parçası haline gelebilir. Dolayısıyla, kaybetme sadece bir son değil, aynı zamanda bir değişim, gelişim, yeniden deneme ve bu kez başarma süreçlerinin de başlangıcı olabilir. Taşıdığımız izler, bizi yeniden şekillendirebilir. Bu şekillendirme, dersler çıkarıp tamirlere daha iyiye olan yolculuklara farkında olmadığımız değerlerimizin farkına varma yargılarına ve anlayışlara kapılar açabilir.
- Son olarak sırada neler var ajandanızda?
Şu an ajandamızın en önemli içeriği "İz"i, hak ettiğini düşündüğümüz yere taşımaya yönelik çalışmalarımız. Konserler konusunda da yoğun bir iletişim içindeyiz ve gerçekten ciddi mesai harcıyoruz. Bu emeklerin mutlaka karşılığı olacaktır.
Burak Soyer kimdir? Burak Soyer 1986 yılında Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra “memleketi” Çanakkale’ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi’nde çalıştı. İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya’nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen Gazete Pencere, Bianet, Gazete İkinci Yüzyıl ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana’nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir. |