Müzisyen ve şair Hatice Hamarat, bir yıl aradan sonra yeni teklisi “Manevra”yı dinleyiciyle buluşturdu. İnsanın anlam arayışını tekinsiz bir gecenin sote sokaklarında, şarkının “anlamıyla” müsemma bir sound’la anlatan “Manevra” için, Hamarat’ın edebi kimliğiyle de en net biçimde bütünleşen şarkısı diyebiliriz. “Ünlü olacağım, çok para kazanıp her şeyi alacağım gibi sığ, derinliksiz olarak gördüğüm hislerden fazlasına sahibim. Bu iyi mi? Şu an içinde yaşadığımız dünya için hayır. Peki kötü mü? Bence yine hayır çünkü mutluyum böyle olmaktan. İkisinde de hayır cevabını alıyorsak tek şansımız hayatta da olduğu gibi zar atmak,” diyen sanatçıyla yeni şarkısını ve şarkının peşinden gelen mevzuları masaya yatırdık.
Hatice Hamarat
- En son geçen yıl yayınladığın “Başıboş Mermi”yle dinlemiştik seni. Bu bir yıllık boşluğu neye borçluyuz? Nasıl geçti bu bir yıl? Neler yaptın?
Açıkçası üretim süreci maddi- manevi bir yük olduğundan biraz durmak ve dinlenmek istedim. Sanatımda her aşamayı tek başına sırtlanmaya çalışmak beni biraz yormuştu. Bir de ben yapı olarak yaptığım müziğin insanlara ulaşması noktasında onlarla birebir iletişim kurmaktan yanayım. Bu yüzden konser en etkili yol. Bu süreci biraz buna odaklanarak geçirdim. Hem kendimi zihinsel olarak yeni üretimlere hazırlamak hem de müziğimi geliştirme konusunda benim için bu ara verimli oldu.
- İlk yayınladığın şarkı “İstanbul”dan beri müzikal olarak sabit bir noktada kalmıyorsun. Bunun olumlu bir motivasyon getirdiğini düşünüyorum. Kafana göre takılma hâli… Ya da klişe tabirle “o ânki ruh hâline göre…” Bu tam olarak nasıl vuku buluyor sende?
Zaten, müzik piyasasında piyasa olacağım diyen insan “İstanbul” parçası ile çıkmaz. Ancak ben biraz burnunun dikine giden, “Bunca zaman bekledim o halde sevdiğim şekilde ilerleyeceğim,” diyerek direten bir noktadayım. Ruh halim yaratımlarımı etkilediği gibi ulaşmasını istediğim müziği de etkiliyor. Bir sisteme ait, bir yargıya göre şekillenmiş hissetmiyorum. Bu da benim için büyük bir özgürlük alanı. O alanı kaybettiğim an müziğin, edebiyatın benim için bir özelliği kalmayacaktır. Bundan korunmanın tek yolu da benim için kendi hislerim ve sanatımda yer almasını istediğim yenilikler konusunda diretmek. İlgilendiğim her alanda yeni bir Hatice’ye ulaşmak istiyorum. Kimse ile yarışmıyor, kimse ile birlikte koşmuyorum. Benim amacım yürümek ve kendimle ilerlemek. Bu esnada güzel insanlar edinmek, güzel kazanımlar sağlamak hayatım adına.
- Yukarıdaki durumun bir ayağının edebiyatta olmasıyla da ilgisi var mı?
Elbette. Bir şaire bu şiir nasıl olmuş derseniz o da cevabını bilmeyecektir. Biz çoğunlukla kendimiz için yazarız ve bizden çıkıp kolektife dahil olur üretilen eser. Edebiyat benim müziğimi üretebilmemdeki en büyük pay sahibi. Bir ezgiye de bir ağaca baktığım gibi bakmayı, derin, içsel ve özgür olabilmek için çaba sarf etmeksizin kendim olmamla bunları elde edebilmemi sağlıyor. O benim annem, müzik ise çocuğum desem abartmış olmam diye düşünüyorum.
- Yeni şarkın “Manevra” için sonda söyleyeceğimi başta söylemek isterim: Sound, sözler, kayıt… Bence en profesyonel çalışman olmuş. “Manevra” için ayrı bir mesai harcadın mı?
“Manevra”, aslında eski bir üretim. Üzerinden dört sene geçti. Ancak her parçanın bir dönemi var diye düşünüyorum. Size fısıldıyor ve dinlerseniz doğru bir yol alıyorsunuz. Elbette sahnede söylemeyi sevdiğim tarz müziğimi de etkiliyor ve daha sert sound’larda üretimler yapıyorum bu ara. Bu benim için gayet tatmin edici. Çünkü kendimi geliştirmek adına yaşam koşullarına karşı savaş açmış biriyim. Hem enstrüman noktasında hem de vokal anlamında ilerleme gayretindeyim. Bu verilen emek umarım müziğime de yansıyordur diye düşünürken senin bunu söylemen benim içimi ferahlatan bir nokta.
- Şarkının çıkış hikâyesi nedir? Neler vardı kafanda?
Şarkı anlık gelişti. Bestesini değerli müzisyen Özgür Gezgin ile yaptık. Sözler tamamen doğaçlama çıktı ve sonrasında ben büyüyü bozmak istemedim. Çünkü gerçekten parçada anlatıldığı gibi şehrin sokaklarında aktardığım hislerle dolanıp gelmiştim. Bir yere ait değildim. Hayal ettikçe hayalet olmuş ve kalıplara sığması istenen kimliğimi arıyordum. O dönem benim için kendimi aradığım ve bulunca bile tatmin olmadığım bir süreçti. Parçayı o an kendime yazdım ve kendime söyledim. Aslında büyük bir ironi bu parça benim için. Kendime attığım gol, ama pası da kendim veriyorum.
- Tekinsiz bir geceyi anlatıyor “Manevra”. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. “Bir düşün peşine takılmışız…” kısaca. Ama düş kâbusa da dönüşebilir. Zar metaforu da işin mezesi olmuş. Bu dengeyi nasıl kurdun? Kaygan zemin çünkü…
Rahmetli dedem, “Boğulacaksın madem. Büyük denizlerde boğul!” dediği günden beri hep istediklerime doğru yol aldım. Sorumluluklarımı bilerek ama hayatın beni köşeye sıkıştırmasına müsaade etmeden. Ünlü olacağım, çok para kazanıp her şeyi alacağım gibi sığ, derinliksiz olarak gördüğüm hislerden fazlasına sahibim. Bu iyi mi? Şu an içinde yaşadığımız dünya için hayır. Peki kötü mü? Bence yine hayır, çünkü mutluyum böyle olmaktan. İkisinde de hayır cevabını alıyorsak tek şansımız hayatta da olduğu gibi zar atmak. Yol nereye çıkarsa oraya gidiyor, neyi sunarsa onunla doyuyoruz. Benim ilham noktam ilham noktasına batıp kalmamış olmak, bir Godot beklediğini bilmek ve hazine olarak gördüğüm şeylere iyi tutunmak. Bunu ancak bu sözlerle ve bu tekinsizlik duygusu ile aktarabilirdim.
Hatice Hamarat
- Sen sever misin hayata karşı “zar atmayı?”
Ben bir şairim elbette severim. Lakin yaşadığım hayat gereği çalışma hayatına adapte olmak durumundayım. Çünkü hepimizin sorumlulukları var. Tek başınıza ayakta kalmak için özellikle. Bu yüzden zarları nerede atacağıma ve ne zaman atacağıma karar veriyorum diyelim. Sonrası hep muamma...
- Bundan sonra neler var ajandanda? Şarkılarını yine birer yıl arayla mı dinleyeceğiz?
Yeni bir şarkı ve bir albüm. Umarım o kadar sürmez çünkü ben de beklemek istemiyorum. Ve tabii konserlere devam edebilmek. Ayrıca bir şiir ve öykü kitabı. Bunların zamanları henüz belirsiz ancak sıralayarak hepsini sindirerek yapmak istiyorum. Belki biraz dururum dediğim noktanın gelmesini istemiyorum çünkü geçen sene üretim konusunda oldukça bekledim. Umarım gerçekleştirebilir ve insanlara ulaştırabilirim. Çok teşekkür ediyorum ve tabii ki sormak adettendir:
“Tüm zarlar atıldı mı oyunda?”
Burak Soyer kimdir? 1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı. İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir. |