Burak Soyer

12 Ocak 2025

Fuat: Mücadele etmezsek kaybetmiş oluruz

“İnsanların insanlar için yarattığı hayat şartları çok uzun zamandır çetin ve kötü. İnsan da kötülüğün müptelası… Elimizden geldiğince medeni ve iyi biri olmamız gerekiyor. Mücadele etmezsek kaybetmiş oluruz. Böyle bir lüksümüz yok”

Türkçe rap’in öncü isimlerinden Fuat ve rock camiasının sevilen hard rock grubu The Madcap bir araya gelip “Bir Kahraman Aranıyor” adlı şarkıyı yaptılar. Ülkenin bayır aşağı giden aşağı yukarı -evveliyatı da olan- 15 yılını hayli sert sözlerle yüzümüze vuran şarkı, rap ve rock’ın protest damarını tam yerinden yakalıyor. Ağırlıklı olarak Fuat’la, ortak paydada buluştukları mevzuları ise hem Fuat’la hem de The Madcap’ten İzgi Gültekin ve Deniz Sayman’la konuştuk.

Deniz Sayman, Fuat ve İzgi Gültekin

- 2005 yılında Rolling Stone dergisi müzisyenlere “Türkiye’de izlemek istediğiniz yabancı gruplar/müzisyenler kimler?” diye sormuştu. Sen de “System of a Down” diye cevaplayıp, “Ama gelmezler ki,” diye de eklemiştin. Şimdi aynı soruyu sorsam ne cevap verirsin?

Şimdi çok daha eminim açıkçası, kesin gelmezler.  Zaten olay çıkar. Müzikleri dışında tutarsak, burada üzerlerinde oldukça olumsuz bir algı var.

- En sevdiğin rock-metal grupları, sanatçıları (yerli-yabancı) kimler?

Hatebreed, Korn, Dire Straits, Henry Rollins, Mayhem, Gorgoroth, Betlehem, Canibal Corpse , Burzum… Yerli; Peyk, Çilekeş, Replikas, Hayko Cepkin, Pentagram, Tarkan Gözübüyük, Maledictory… Tabii mutlaka şu an yerli ve yabancı unuttuğum isimler vardır.

- Senin Türkçe rock müzik gruplarıyla, müzisyenleriyle aran hep iyi oldu. Bu müziği hakkıyla yerine getiren isimlerle sağlam işlere adım attınız. Çilekeş, Peyk, Kaçak’la düet yaptın, Replikas’la sahneye çıktın… Aslında bu saydıklarımız rock müziği kendilerine özgü ve rock ruhuna bir şekilde kendilerince dokunan isimler. Sen de rap’in saf ruhuna her zaman sadık kaldın, piyasaya oynamadın. Sözünü sakınmadın. Rap ve rock arasında bahsettiğim “saf”lıktan gelen bir yoldaşlık var. Ancak sadece bizde mi bilmiyorum, aynı zamanda da çok keskin, hatta düşmanca bir ayrım da var. Bunu nasıl değerlendiriyorsun? Adını hatırlayamadığım bir rap’çi, Duman’ın “Duman 1-2” albümleri çıktığında onlara bir diss atmıştı misal. Bu bana bir dinleyici olarak çok anlamsız geliyor…

Bizim rock grubu olan dostlarla bir araya gelmemiz hep çok organik oldu. Birbirimizin müziğini beğendiğimiz için iletişimde olduğum, festivallerde sahne paylaştığım, stüdyoya girdiğim rock’çı dostlarımla rap-rock düetleri yaptık. Bu birliktelikler benim için de keyifli olduğu kadar önemli bir “challange” oluyor. 

Bahsettiğin olayı ise bilmiyorum fakat rock’çı- rap’çi ayrımının keskin bir şekilde yaşandığını düşünmüyorum şu anda. Her iki türü de seven bir sürü genç var. Aralarında bir atışma olduğunu da sanmıyorum. Fakat zamanında burada kavgalar olmuş bu iki janra sevenleri arasında evet ve halen radikal görüşte olanlar her alanda mevcut tabii. Faşist derecesinde seven ve sahip çıkanlar her zaman olur.

- Ve yine bir rock grubu The Madcap’le “Bir Kahraman Aranıyor” şarkısında düet yaptınız. Fikir nasıl ortaya çıktı? Birbirinizden ne kadar haberdardınız? Şarkı nasıl ortaya çıktı? Biraz bu süreçten bahseder misin?

The Madcap’ten Deniz, bize e-maille ulaştı ve benimle ortak bir proje yapmak istediklerinden, kendi yaptıkları müzikten bahsettiler. Sosyal mesajı olan protest şarkılarının sözlerini gönderdiler. Onlar Ankara’dalar ve ben uzaktan, sadece dijital iletişimle çalışmayı gerekmedikçe pek tercih etmiyorum. Bir araya gelerek çalışmayı daha çok seviyorum. Bu durumdan bahsedince Deniz ve İzgü bir günlüğüne İstanbul’a geldiler ve stüdyoda birkaç saat geçirdik. Ben Deniz’in yazdığı rap’leri revize ettim ve şarkıya adapte ettik birlikte. Kayıt yaptık ardından ve sonra klibi çektik… The Madcap, müziği seven ve hissederek şarkılar yapan bir grup. Keyifli bir buluşma ve keyifli bir session oldu benim için. Onları tanıdığıma sevindim. Yolları açık olsun.

İzgi Gültekin: Hard rock ve rap’i ilk birleştiren, Run DMC & Aerosmith işbirliği “Walk This Way” şarkısı olmuştu. Bu şarkının bizim için ayrı bir yeri var ve grubu kurduğumuzdan beri hep böyle bir şarkı yapmak istemiştik. Dinleyicimiz bizden uzun zamandır Türkçe bir şarkı bekliyor. “Bir Kahraman Aranıyor” fikrini bulup, bu fikir için bir altyapı müziği hayal ettiğimde, kafamda köşeli gitar riff’leri canlandı ve bu riffler, en beğenilen şarkılarımızdan “Livin’ in a Crime Scene”e çok benziyordu. Bu şarkıyı Türkçe yapmaya karar verdik ama bunu yaparken dinleyicimize müzikal olarak farklı bir tat sunmak da istedik. Bu yüzden hem vokal melodilerini değiştirdik hem de hazır BPM’i ve beat’i uygun olan bir şarkımız varken hard rock & rap işbirliği yapalım istedik. Bu şarkının sözleri ve tavrı sert. Bunun duygusunu ancak old school, sert söyleyebilen bir rap sanatçısının verebileceğini ve bu duygu için en doğru ismin Fuat Ergin olduğunu düşündük.

- “Bir Kahraman Aranıyor” niyeti çok belli olan bir şarkı. Baştan aşağı, hemen hemen ülkenin son on beş yılını, lafı eğip bükmeden özetlemişsiniz. Sadece bir örnekle soruyu sormak isterim. Klipte Gezi Direnişi’nden görüntüler var en çok gözüme çarpan bir de kadın cinayetleri. Gezi Direnişi’nin üzerinden 12 yıl geçti, kadın cinayetlerinde ise durum felaket. Bir ülke, kadınlarını katletme konusunda kendi rekorunu kırdı! Bir hafta önce yayınladığınız bir şarkıda, evveliyatı da olan on beş senelik konuları işlemeniz çok rahatız edici değil mi? “Bir adım bile ilerleyememişiz” dedirtmiyor mu insana?

Türkiye’de değişmeyen tek şey hiçbir şeyin değişmemesi… Bir davranış biçimine dönüştü buradaki yaşam şekli. Artık uyuşuldu mu, alışıldı mı bilmiyorum. Bir itiraz mutlaka var ama ne kadar duyuluyor? İnsanların insanlar için yarattığı hayat şartları çok uzun zamandır çetin ve kötü. İnsan da kötülüğün müptelası… Elimizden geldiğince medeni ve iyi biri olmamız gerekiyor. Mücadele etmezsek kaybetmiş oluruz. Böyle bir lüksümüz yok. Sosyal çürüme çok daha elim boyutlara ulaşacak. Karanlığın karşısına durmaktan başka çaremiz yok. Toplum bilinci çok zayıfladı.

Deniz Sayman: Daha da rahatsız edici olanını söyleyeyim. Sadece 15 yıl değil. Evet 15 yılda olanlar, eksponansiyel bir hızda, şiddetle artıyor ve zaten bunun sonucu olarak da bu şarkı doğdu. Ama daha rahatsız edici olanı ne biliyor musunuz? 30-40 yıllık Gırgır, Fırt gibi eski karikatür dergilerinde de benzer konuların eleştirildiğini gördüm. Eski haberleri izlediğimde benzer serzenişler duydum. Tabii şimdi böyle dergiler, karikatürler ve eleştiriler de olamıyor, seviye bambaşka…

Ama “bir adım bile ilerleyememişiz”den de öte, zaten durum hiç de iyi değilmiş. Ama iyice dibe doğru, hızlanarak gitmekte olduğumuz gerçeği daha da rahatsız edici. 20-25 yıl önce, durumlar bu kadar değilken, lisede çok değerli bir edebiyat öğretmenim “iyice dibe batıp” öyle çıkacağımızı söylemişti. İleri görüşüne hayran olmakla birlikte, ikinci yarısında da haklı çıkacağını umuyorum.

- “Timeo hominem unius libri” üniversitelere hitaben söylenmiş bir söz. Ancak sanıyorum siz bunu şarkıya dahil ederken sadece üniversiteleri ve üniversitelileri değil genel olarak gençleri kastediyorsunuz. Gençler, bu ülkede kendilerine reva görülenler yüzünden kendilerinden ümidi kesip kapağı çok da haklı olarak yurt dışına atmaya çalışmakla meşgulken ülkeleri için ellerini taşın altına koyarlar mı sence? Koyanlar var elbette ama onlar da itinayla (!) susturuluyorlar. Sen neler söylemek istersin?

Gençleri anlıyorum açıkçası. Hiçbirini neden daha bağımsız olabilecekleri bir ülkeye gidiyorlar veya gitmek istiyorlar diye suçlayamam. Burada özgürlüklerini kısıtlanmış hissediyorlar. Yurtdışına gidip kazanımları buraya taşımaları en ideali olurdu tabii.  2004 yılında Almanya’dan geri geldim Türkiye’ye. Kaçan kaçar, pes etmek isteyen eder. Hayat pamuk şekeri değil. Her yaşam şartına hazır olmak gerekli. Umudunu asla yitirme. Duruş sahibi isen şu vicdansız, anlamsız ve kayıtsız kainatta bir fark yaratırsın. Gençlerin susturulmadığı, özgürce ses çıkardığı bir ülke olmamız ise zaruri.   

Deniz: Şanslıyım ki ben mezun olduktan sonra kaldırılan, Hacettepe Üniversitesi’nin girişindeki heykelin üzerinde yazardı. Bizim kullanımımızdaki hedefi gençler değil de, “tek bir kitabı” olan ama o bile tam olmayanlar. Bilgisi, tecrübesi, birikimi olmadan fikri olanlar. Çünkü bütün bunlar olmadan doğru sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bu insanları kandırmak, etkilemek ve yönlendirmek kolaydır. Ve bilinçsizce sahip olunan bu fikir, milyonlarca insanın hayatını etkileyebilir ki, etkilemektedir. Yani biraz esprili bir yaklaşımla “eğitim şart” anlamında kullandık diyebilirim. Gençleri suçlayamam. Bu şarkıyı yayınlarken bile aklımızdan neler geçti ama içimizdekileri bir şekilde ifade etmek zorundaydık.

- Bu ülke kurulduğundan beri, “Ümidimiz gençler” safsatasını çok dinledi. Her iktidar gözünü gençlere çevirdi ama amaçları farklıydı ve her iktidar zamanında da ezilenlerin haklarını en çok gençler savunduğu için en büyük “darbeleri” onlar aldı. Aynı şey bugün de, bugünün gençleri için yapılıyor. Günümüz gençlerini lanetlercesine, “Onlardan bir yol olmaz,” diyenler, onların içinde bulundukları duruma bile isteye gelmediğinin, bizi yönetenler tarafından buna mecbur edildiklerinin farkındalar mı sence? Gençler tarafından çok sevilen, onlara destek olan bir sanatçı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Demokrasi denilen yönetim şekli başından beri kötüye kullanılıyor, menfaatler için manipüle ediliyor insanlar. Konfor alanı burada insanlara güven ve garanti veriyor. Dünyanın bu imtiyazlı kölelik sisteminden kurtulması gerek. Liyakat yok. Her alanda tuz buz edilmiş… Yüzde 30 oy seçimlerde kayıp… Bunun yüzde 25’i eminim 30 yaş altı insanlar. Oy vermenin de pek anlamı yok bunca üç kâğıt dönerken seçimlerde. Mühürsüz oylardan tut seçim zamanı para dağıtan seçim taşıtlarına kadar her tarafta usulsüzlük var… Gençler de ben mi kurtaracağım dünyayı deyip keyfine bakıyor. Bilinçli olan ise organize olamıyor çünkü herkesin derdi ayrı paydalarda. Çok büyük potansiyel olan gençlerimizin hayatları ekonomik nedenlerle heba oluyor maalesef.  

- Hazır gençlerden söz açılmışken senin çalışmaların nasıl gidiyor? Çocuklarla yaptığın rap atölyesinden çok umutluyum açıkçası…

Öğretmek bence kutsal bir davranış biçimi ve ben atölyelerde rap müziğe dair, hip hop kültürüne dair deneyimlerimi paylaşmaktan çok mutlu oluyorum. Katılan çocuklara, gençlere bu atölyeler nasıl iyi geliyorsa bana da öyle iyi geliyor. Çok güzel bir enerji alışverişi oluyor rap atölyelerimizde. Mekân ve şehir değişiklik gösteriyor. Şu anda daha sistematik bir düzene sokmakla ilgili çalışıyoruz. İleriye dönük programlanmış birkaç projemiz var. Fuat Rap Okulu adı altında bir Instagram sayfası açtık, oradan duyurularımızı takip edebilirler katılmak isteyenler. “Each one teach one” mantığıyla yola devam ediyorum.       

- Yeni yılda senden gelecek neler var? Albüm, şarkı vs…

Eski albümlerimi yeniden basıyorum CD, kaset ve plak olarak. Bu beni bu ara en mutlu eden konu diyebilirim. Eskiden çok gürültülü ilerleyen bu süreçler şimdi daha kolay, istediğim gibi ilerleyebiliyor. Bir oldschool olarak dahi kaset, CD, plak basmak aslında benim pek aklımda yokken güzel bir talebin de olması mutluluk verici. İlk albümüm Hassickdir’i yapmaya başlamamın bu yıl 30. senesi. 1995’te yapmaya başlamış, 99’da tüm şarkıları bir araya getirip kasete basmıştım. Bu yıl ilk Hassickdir I’in plağını basacağız. Ve bir albüm fikrim var. Şu an detaylı bilgi vermek istemiyorum o konuda ama canım arada belki single da yayınlayabilirim albüm öncesi veya sonrası. 

Burak Soyer kimdir?

1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı.

2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı.

İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu.

Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor.

2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır.

2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.