Berkhan Günaydın

05 Nisan 2020

Alman futbolunda sınıf çatışması

Birbirlerini sevmiyorlar, ama esas "düşmanlarının" birbirleri değil, futbolun "elitleri" olduğunu düşünüyorlar

Alman liglerini diğer liglerden ayırt eden özellikleri sayacak olsak, tempolu hücum futbolu, gollü maçlar, taktik bilgisi yüksek, yetenekli teknik direktörler, sağlıklı ve sürdürülebilir finansal yapı gibi maddeleri sıralayabiliriz. Fakat Alman futbolunu diğerlerinden ayıran en önemli özellik, taraftar kültürüdür.

29 Şubat Pazar günü oynanan Hoffenheim – Bayern Münih maçında, konuk takım 6-0'lık sansasyonel bir sonuç aldı. Fakat, maçın hikâyesini futbol değil, Bayern'in ünlü taraftar grubu Schickeria'nın maçın 80. dakikasında açtığı bir pankart belirledi:

"Her şey eskisi gibi, DFB (Almanya Futbol Federasyonu) sözünü tutmuyor, Hopp (Hoffenheim kulübünün sahibi) hâlâ bir O.Ç."

Schickeria, açtığı pankart sonucu maçın durdurulmasına sebep oldu. Pankartı kaldırmasalar, takımları sahadan hükmen mağlup ayrılacaktı. İki takım futbolcuları açılan pankarta tepki olarak maçın son 10 dakikasını aralarında paslaşarak bitirdiler. Bunu, taraftarların sorumsuzluğu olarak lanse edip, işin içinden kolayca çıkmak mümkün. Bayern CEO'su Karl-Heinz Rummenigge de tam olarak böyle yaptı ve Schickeria'nın 'aptal' ve 'anarşist' olduğunu ifade etti. Aynı Rummenigge, 2014 yılında, tarihten silinmiş olan Bayern Başkanı Kurt Landauer'i yeniden ortaya çıkaran Schickeria'nın davranışının örnek teşkil etmesi gerektiğini söylemişti.[1] Kulüp başkanları da siyasetçiler gibi olayları kendi istedikleri yöne çevirmeyi severler.

Dietmar Hopp neden hedefte?

Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden SAP'nin sahibi olan Alman işadamı Dietmar Hopp, 2005 yılında Hoffenheim'a para akıtmaya başladıktan sonra kulüp Bölgesel Lig'den kısa süre içinde 1. Bundesliga'ya yükselmeyi başardı. 3 bin kişinin yaşadığı Hoffenheim kasabasında büyüyen Hopp aynı zamanda kulübün genç takımında da forma giymiş bir isim. Alman iş adamının kulübe toplamda yaklaşık 350 milyon avro kadar yatırım yaptığı düşünülüyor. Diğer kulüp taraftarları, Hopp'u başarıyı satın alan biri olarak görüyor ve futbolun ticarileşmesinin vücut bulmuş hali olduğunu düşünüyorlar. Hatta, Hoffenheim'ın Bundesliga'da yer kapladığını ve daha uzun süreli geleneklere sahip kulüplerin yerini gasp ettiğini iddia ediyorlar. Özellikle Borussia Dortmund taraftarı, Hoffenheim'ın 1. Bundesliga'ya ilk yükseldiği 2008 yılından beri Hopp'u hedef tahtasına koymuş durumda.

Schickeria'nın bu pankartı açma nedeni, aslında Dortmund taraftarlarına verilen cezaydı. Neden her şey eskisi gibi ve neden DFB sözünde durmuyor? Çünkü DFB, daha önce kolektif cezalandırma yapılmayacağını açıklamasına rağmen, Dortmund taraftarlarının Hopp karşıtı pankartları sebebiyle iki sezon boyunca Hoffenheim deplasmanlarına gitmesine yasak getirdi. Peki neden Hopp hâlâ, pankarttaki ifadesiyle bir O.Ç.? Çünkü Dortmund taraftarına verilen cezanın sebebi, taraftarın açtığı pankartta bu ifadenin yer almasıydı.[2]  Bu yüzden, pankartın sebebi öncelikle Dortmund taraftarlarıyla dayanışma içinde olmak. Grup, maçtan sonra yaptığı yazılı açıklamada olayın sebebini kamuoyuyla paylaşırken, Dortmund taraftarlarından hoşlanmadıklarını açıkça vurguladı. Ancak haklarını aramak için tüm kulüp taraftar birliklerinin beraber hareket etmeleri gerektiğinin farkındalar. Birbirlerini sevmiyorlar, ama esas "düşmanlarının" birbirleri değil, futbolun "elitleri" olduğunu düşünüyorlar.

Olaya daha geniş bir perspektiften bakılacak olursa, Borussia Dortmund taraftarlarıyla ya da diğer taraftar gruplarıyla dayanışma içinde olma isteği bile olayın içyüzünü tam olarak açıklamaya yetmiyor. Aktivizm, Alman tribünlerinin değişmez bir parçası ve büyük taraftar grupları, tribünlere gelen insanların birer taraftardan müşteriye dönüştürülmeye çalışıldığını düşünüyorlar. Schickeria da, Dortmund taraftarlarına verilen cezayı taraftarı "müşterileştirme" ve kontrol altında tutma çabasının bir parçası olarak görüyor. Bunun ileride kendilerini de etkileyeceğinin farkındalar.

Dahası, Alman kulüplerinin taraftar kültüründen bahsederken "takımına gönülden bağlı ve 90 dakika boyunca susmayan taraftar" klişesinden uzaklaşmak gerekiyor. Bu, sosyal meselelere kafa yoran, toplumun dezavantajlı kesimlerini (göçmenler, dar gelirliler ve LGBTİ bireyler gibi) destekleyen aktivist bir futbol taraftarlığı kültürü. Bu taraftar kültürünün içinde tabii ki "endüstriyel futbol" karşıtlığı da var. Geçtiğimiz sezonlarda Schickeria'nın bilet fiyatlarını protesto ettiğine de tanıklık etmiştik. 2017 yılında Anderlecht ile oynanan Şampiyon Ligi deplasman maçını 100 avroluk bilet fiyatı nedeniyle boykot etmişlerdi.[3] Hopp nefretinin temelinde de endüstriyel futbol karşıtlığı ve haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde seslerini yükseltme arzusu temel sebep.

Alman futbolunda, taraftar gruplarıyla yöneticiler ve federasyon arasında adeta bir savaş var. Yöneticiler ve federasyonun neden taraftar gruplarıyla böyle bir savaşa girmek istediğini ise anlamak çok kolay değil. Taraftar kültürü, Alman futbolunun en önemli değeri konumunda ve bu değer ortadan kaldırılırsa, ligin toplam değerinin de düşeceği aşikâr.


[1] Kurt Landauer, 1913-1951 arasında üç farklı dönemde kulüp başkanlığı yapmış ve Naziler iktidara geldikten sonra 1938 yılında 33 gün boyunca Dachau toplama kampında tutulmuştur. Ancak 1. Dünya Savaşı'nda Batı cephesinde ön saflarda savaştığı öğrenildiğinde kamptan ayrılmasına ve ülkeyi terk etmesine izin verilmiştir. 2003 yılında Die Zeit gazetesinin Landauer'in yeğeniyle yaptığı bir röportaj sonucu yeniden gün yüzüne çıkan eski başkanı Schickeria bağrına bastı ve onun temsil ettiği değerleri, aşırı sağcı ve Nazi sempatizanı kişileri tribünlerden uzak tutmak ve tribünlerin aileler ve çocuklar için daha güvenli hale gelmesi için kullandı. Schickeria Landauer'e gösterdiği vefa sonucunda, 2014 yılında, entegrasyon ve hoşgörüyü destekleyen kişi ve gruplara verilen Julius Hirsch ödülünün sahibi oldu.

[2] Aslında bu tip cinsiyetçi bir küfür grubun kültürüyle bağdaşmıyor; ancak burada Dortmund taraftarının açtığı pankarta bir gönderme var ve rakip taraftarla dayanışma içinde olduğunu göstermek için Schickeria bu ifadeyi kullanıyor.

[3] Almanya'daki genel futbol kültürü, tribün gruplarının da baskısıyla bilet fiyatlarının oldukça makul düzeyde kalmasını sağlıyor. Bu yüzden, Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Ligi maçlarında Alman taraftarlar bu tip sorunlarla karşılaşabiliyor. Kulüp, 100 avroluk biletin 30 avroluk kısmını sübvanse edeceğini açıklamasına rağmen, grup boykot kararından vazgeçmedi. Bu da, kararın alım gücünden ziyade prensiplerle ilgili olduğunu gösteriyor.