Bazı evlerin babası yoktur. Kayıptır, göçüp gitmiştir ya da kaybedilmiştir. Eksiktir bazı aileler ve o evlerde çocuklar bunun bilincinde büyür.
Bazı evlerinse babası varken yoktur. Tıpkı bazı ülkeler gibi görünürde bir varlık, vaatler ve uçurumlar arasında çocukları babasız büyür. Tek bir gün olsun sırtını güvenle yaslamanın huzurunu bilmez o evlerin çocukları. Kızlarının ilk aşkı koskocaman bir boşluktur. Bu boşluktan mütevellit neyi nasıl modelleyeceğini bilmediğinden ilişkileri açmazdadır çoğu kez. Yaslanacağı tek dağ kendi olana dek tökezler, toslar, savrulur.
Patriyarka için de çok farklı değildir durum, devlet babayken en iyi ihtimalle kayıptır. Geri kalan fonksiyonlarında acıtıcı, incitici çoğu kez ezici ve yıkıcı olur. Kendi onca güvenilmezliğine rağmen talepkârdır oysa. Onun için durmaksızın çalışılsın ister, bedeller ödensin, heteronormatif aileler kurulsun, ürenilsin, çoğalınsın, yaşlanılmasın, hep genç kalınsın, her şeyiyle desteklenilsin ve yeri geldiğinde uğruna ölünülsün ister. Babadır ya o, sesler istediğinde istediği gibi çıksın, asla kendine karşı ses yükseltilmesin ve renkler onun skalasındakiyle sınırlı kalsın ister.
Babalar yokluklarında da sınar çocuklarını, ve o sınavlardan geçilmelidir. Ne yapmak istediğinin, neyi sevdiğinin, yeteneğinin ve hayallerinin gözünde çok da bir önemi yoktur. Kapitaldir mühim olan, işgücünün, üretimin, emeğin karşılık bulamayışının onun için anlamı yoktur. Dişli ol çark dönsün, patron ol çarkı onun için döndür ister.
İki seçenek koyar sonra karşına. Daha doğrusu bu bir seçimmiş de seçeneklerin varmış gibi hisset ister. Kadın gibi kadın, erkek gibi erkek ol ister. Yetmez "erkek gibi kadın" da ol ister. Dahası üreme organlarına göre biçimlen, kabullen, uyuş, ayrıksı durma, dikensi olma, öyle değilsen de "-miş" gibi yap, çoğuldan farklılığını belli etme, kendine sahip çıkma ister. Makul ol, makbul ol. Korkma da neymiş, korkma! Korku bilmez, savaşçı, meydanda yiğit, er, tabur, tabut ol ister.
Propagandası yapılsın ister hem, yokluğunda bile övülsün. Mazeretler üretilsin yerine, sorumlular bulunsun, kurbanlar verilsin. Toplumun her hücresinde, normatif kurguları, karşıtlık duygularını bileyerek yine eve yeniden üretilsin taraftar toplasın, taraftarı olunsun ister.
Bundandır ki bazı evlerde ve bazı yerlerde olmayan babalar günü kutlanmaz, kutsanmaz, ve kutsallaştırılmaz. Kim bilir belki yine bir haziran günü bu yerde, barış yanlıları, emeği öksüz bırakmayanlar, kimliklerin ve çeşitliliğin bilincindekiler, başını öbür yana değil yanındakine çevirebilenler, ötekini duyabilenler, bir başkasını yargılamayanlar, hakkını arayandan yana olanlar, düşünmeye, sorgulamaya, yüksek sesle dillendirmeye ve yazmaya cesaret edenler bir araya gelir, hiyerarşiye, sömürüye, ayrımcılığa, adaletsizliğe, savaşa, çocuk ölümlerine, kadın cinayetlerine, otoriteye, patriyarkanın her türüne ve renksizliğe karşı yan yana yürür.
Bengi Başaran kimdir? Bengi Başaran 1982’de Adana’da doğdu. Tarsus Amerikan Koleji’nden 2000 yılında mezun oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi. Yüksek Lisans eğitimlerini Marmara İletişim Bilişim, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Teknoloji ve Toplum ve Maastricht Üniversitesi’nde ’yirminci yüzyıl sanatında teknoloji algısını’ inceleyen teziyle tamamladı. İTÜ Sanat Tarihi’nden doktora derecesiyle mezun oldu. Stüdyo İmge/ Era yayıncılık bünyesinde yayıncılığa başladı. Yeditepe Üniversitesi GSF Sanat Yönetimi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çağdaş sanatın küratoryel süreçleri, yerli ve uluslararası kültürel ağları, çağdaş sanat yazını alanlarında yer aldı. Kadın ve cinsiyet çalışmaları eksenli yazıları ve akademik makaleleri, çeşitli mecralarda yayınlandı. Kadın İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BAYETAV, İstanbul Kent Konseyi, Kadın Meclisleri gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarını sürdürmektedir. |