Annelik, kadına özgü biyolojik bir yetkinlik ve rolken anneliğe geleneksel/liberal açıdan sayısız görev ve sorumluluk yüklenmeye devam ediyor… Günümüzde, anne ve annelik adı altında tanımlanan kavram imkânsız beklentiler ve iş yükünü beraberinde getiriyor. Yani kod adı anne, misyon da "impossible" (imkânsız).
Anne artık sadece sonsuz sevgi kaynağı olarak kutsal verici/tedarikçi olmakla yükümlü değil, aynı zamanda sosyal medyadaki "momfluencer"lar sebebiyle evlilikte kusursuz bir model ve ev işlerinde karşılık beklemeyen insanüstü bir çalışan. Onlar ki çocuğuyla en ilgili ebeveyn, mutfakta en becerikli aşçı, okulda en bilinçli veli, işyerinde zirveyi hedefleyen kariyer sahibi kadınlar.
Bu durumun tam aksi de söz konusu. Diğer bir grup internet annesi, çocuk büyütmenin dikenli yolları ve hem çocuk hem kariyerin sahibi olmanın zorluğu gibi temalar üzerinden içerik üretiyor.
Başka bir deyişle, üst üste binen rol ve sorumlulukların güçlüğünden bahsederek, milyonlarca kadınla bağ kurup etkileşim sağlıyor ve 2017'den beri yükselen bir trend olan "Opt-out Moms" (bebeği için kariyerinden vazgeçen anneler) akımının etkin figürleri haline geliyor. Genel takipçi profilini bebekleri için kariyerinden vazgeçerek ev kadını olmayı seçen iyi eğitimli ve kariyerli kadınların oluşturduğu "Opt-out Moms" trendi hakkındaki eleştirel görüşler, aşırı naif ve pembe fil olduğu yönünde ağırlık kazansa da, devrim mi, mit mi olduğu tartışmaları halihazırda güncelliğini koruyor.
Peki, mevcut durumda erkeğe yani babaya ve babalığa atfedilenler meselenin neresinde? Annelik çok yönlü ve disiplinli tartışmalarla dallanıp budaklanırken babalar için aynı şey geçerli değil. Erkek, baba olduktan sonra geleneksel eksende "kutsal"laşmıyor veya "bekar baba" olmak erkeğin hayatında medeni durumunun "bekar" olması dışında alt/yan/örtülü anlamlar içermiyor.
Zihniyete ve dile sirayet eden ve "sen artık annesin"le başlayan cümle yapısının da "patriyarkal" karşılığı neredeyse yok. Böylelikle annelik, toplumun bekası için sosyal kontrolün kadın üzerindeki mekanizmasına dönüşürken "anne" bir damgalama, baskı ve iktidar aracı haline geliyor.
Anneyle özdeşleşen sıfatları düşününce ortaya çıkan resim bütünüyle netleşiyor. Anne fedakâr, gönüllü, anne hamarat, ilgili, uysal, edepli, dirayetli ve daha niceleri… Bir de olmazları var tabii; annenin yapamayacakları, olmazları. Gardırobundan cinselliğine kadar hakim kodlarla hapsedilmeye, sınırlandırılmaya çalışılan kimlikleri, hakları ve seçimleri.
Kadın, bir taraftan annelik adı altında idealize edilmiş ucu arşı alada toplumsal değerler merdivenini tırmanmaya çalışırken, diğer yanda, gönüllü çocuksuzluğu seçenler için yol çok daha zorlu. Hamileliğini sonlandırmak, kürtaj hakkını kullanmak isteyen kadınlar içinse adeta fiziksel ve psikolojik bir işkence.
Misal, kadınlara "kürtaj öncesi fetüsün kalp atışlarını dinletme" yasası 2022'den beri aşırı sağcı vekillerin desteğiyle Macaristan'da yürürlükte.
Bizde kağıt üstünde yasal değil, ancak sağlık kuruluşlarında örtülü devlet politikası olarak bu uygulama sürdürülmekte.
Polonya'daysa kadınlar 2016'dan beri kürtaj yasağı yasasına karşı mücadele veriyor. Ülkede kürtaj fiilen 2021'de yasaklandı. 2023 verileriyle, Amerika Birleşik Devletleri'nin 50 eyaletinden 24'ünde kürtaj yasak ya da çok kısıtlı şartlarda mümkün bir seçenek.
Türkiye'de ise 1983'ten beri kürtaj yasal, elbette işlem için kanuni süreyi geçirme, işlem randevusunu geciktirme/vermeme ve telkinle vazgeçirme gibi uygulanan kısıtlayıcı/zorlayıcı/engelleyici yöntemleri saymazsak. Bunun anlamı, ülkede fiili kürtajın yasak olması, yani eyalet olmasa da kürtaj için hastane hastane gezmek ve hak mücadelesi vermek zorunlu.
Günün anlam ve önemine dönersek, eşitlikçi toplumsal cinsiyet politikalarının yetersiz kaldığı, anneyi ayaklarının altını öperek kutsarken anneliğe sığınarak kadının hayatını her alanda güçleştiren hatta hayatını alan ve soyu babaya temelleyen patriyarkal bir toplumda, anne olmayı tercih etmiş ve etmemiş her kadın her gün cesaretinden ötürü kutlanmayı hak ediyordur mutlaka.
Anneler günü kutlu olsun!
Bengi Başaran kimdir?Bengi Başaran 1982'de Adana'da doğdu. Tarsus Amerikan Koleji'nden 2000 yılında mezun oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi. Yüksek Lisans eğitimlerini Marmara İletişim Bilişim, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Teknoloji ve Toplum ve Maastricht Üniversitesi'nde 'yirminci yüzyıl sanatında teknoloji algısını' inceleyen teziyle tamamladı. İTÜ Sanat Tarihi'nden doktora derecesiyle mezun oldu. Stüdyo İmge/ Era yayıncılık bünyesinde yayıncılığa başladı. Yeditepe Üniversitesi GSF Sanat Yönetimi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çağdaş sanatın küratoryel süreçleri, yerli ve uluslararası kültürel ağları, çağdaş sanat yazını alanlarında yer aldı. Kadın ve cinsiyet çalışmaları eksenli yazıları ve akademik makaleleri, çeşitli mecralarda yayınlandı. Kadın İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BAYETAV, İstanbul Kent Konseyi, Kadın Meclisleri gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarını sürdürmektedir. |