1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan'ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan, 1998'e kadar bu görevde kaldı. Onun döneminde Dağlık Karabağ ve çevresindeki Azeri toprakları Ermeni güçlerin kontrolü altına girdi.
Ter Petrosyan, bu kazanımlar üzerinden masaya oturup Ankara ve Bakü ile barışmak istiyordu.
"Biz savaşı kazanmadık, muharebeyi kazandık" diyordu. Dağlık Karabağ Ermenileri ise, çok daha uzlaşmaz bir tavırdan yanalardı. Ne Ankara ile normalleşme, ne de Bakü ile barış arayışı içinde idiler. Ermenistan'ın ekonomik sıkıntıları, Ter Petrosyan'ın elini şahin rakipleri karşısında zayıflatmaya başladı. O dönem, Ankara'da, Ter Petrosyan'ın elini güçlendirecek adımların atılıp atılmaması tartışılmaya başlandı. Ermenistan'a ekonomik yardım ya da ikili ilişkilerde normalleşmenin yolunu açacak bazı adımlar Ter Petrosyan'ı muhaliflerine karşı daha güçlü hale getirebilirdi.
Ancak gerek Bakü'nün tepkisi gerekse iç siyaset baskısı Ankara'nın elini kolunu bağladı. Sonuçta Ter Petrosyan Bakü ile varılan anlaşmayı rakiplerine kabul ettiremediği için istifa etmek zorunda kaldı. Ondan sonra gelen hemen tüm liderler Dağlık Karabağ kökenli ve dolayısıyla çok daha sert tutumlu idiler. Zaten barış masasına oturmaya yanaşmamaları nedeniyle 20 yıl kaybedildi ve bugünlere gelindi.
Ermenistan'ın şimdiki Başbakanı Nikol Paşinyan'ı pek bir Batı yanlısı gören Rusya, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı çevreleyen toprakları geri almak için 2020'de başlattığı operasyona ses çıkarmadı. Çok muhtemeldir ki, askeri hezimetin Paşinyan'ı koltuğundan edeceği hesabını yaptı.
Lakin Paşinyan 44 gün savaşından yenilgiyle çıkmış olsa da ertesi yıl yapılan seçimleri, katılım düşük olsa da kazandı. Üstüne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uzattığı zeytin dalını da kabul etti. İki ülke normalleşmenin yol haritasını çıkarmak için, özel temsilci atadılar. Ama bu süreç Bakü'nün gölgesi altında kaldığı için bir türlü gerekli adımları atılamadı. Düşünün, iki ülke kara sınırının üçüncü ülke vatandaşlarına açılması bile mümkün olamıyor.
Büyük bir sabırla bekleyip, enerjiden sağladığı ekonomik imkanlarla askeri gücünü pekiştiren Bakü, Türkiye'nin de askeri desteğiyle Dağlık Karabağ dosyasını kapatmak istiyor. Eskiden, Karabağ'a bağımsızlık haricinde her türlü statüyü tanımaya hazırdı; ancak eli güçlendikçe Karabağ'da yaşayan Ermenilerin statüsüne dair daha muhafazakar bir tutum benimsedi.
Bu arada tıpkı 1998 ve 2009'daki Ermenistan'la normalleşme süreçlerinde olduğu gibi, şimdi de Karabağ sorunu tamamen kendi istediği yönde hallolmadan, Ankara'nın Erivan'la normalleşme yönünde adım atmasına razı değil. Bir nevi Ankara'nın Erivan'la ilişkilerini rehin almış durumda.
Paşinyan'dan Ankara'yı memnun edecek hamleler
Paşinyan ise, içeride özellikle Karabağ asıllı Ermeni muhaliflerine karşı ayakta durmaya çalışırken, şaşırtıcı adımlar attı.
Haziran ayında yaptığı açıklamada Karabağ'ın Azerbaycan'a ait olduğunu söyledi. Ağrı Dağı Ermeniler için bir ulusal semboldür. Paşinyan, Ağrı Dağı'nın Ermenistan'ın ulusal armasında yer almasını sorguladı. Benzer şekilde 1991'deki Bağımsızlık Bildirgesi'ni de tartışmaya açtı.
Bağımsızlık bildirgesi Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en önemli engellerdendir; zira bildirgede Türkiye'nin Doğu Anadolu bölgesinden Batı Ermenistan diye bahsedilir ki bu Ankara'nın gözünde toprak talebi olarak değerlendirilir. Bildirgede ayrıca 1915 olaylarının uluslararası camia tarafından soykırım olarak kabulü için çalışılacağı ifade edilir.
Paşinyan 1991 bildirgesini, Ermenistan'la komşularının arasını açtığını ileri sürerek, tartışmaya açtı. Tahmin edebileceğiniz gibi, Daşnaklar ve Karabağ çetesi tarafından topa tutuldu.
Bu arada Paşinyan 2020 ateşkesinde verilen sözleri yerine getirmedi, getiremedi. Ancak her iki tarafın da ateşkesin gereklerini yerine getirmediği görüşende olanlar da var.
Paşinyan, Azerbaycan'ı Nahçıvan'a bağlayacak Zangezur koridorunun açılmasına yeşil ışık yakmadıkça, Bakü de Laçin koridorunda vidaları sıkmaya başladı.
Rus "barış gücü" askerlerinin Azerbaycan'ın Laçin koridorunda giderek daha fazla kontrolü ele almasına seyirci kalması bir yandan Bakü'yü heveslendirirken, diğer yandan Paşinyan'ı kızdırdı.
Paşinyan'dan Rus karşıtı hamleler
Erivan şimdiye kadar Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline destek vermemişti ama Ukrayna'ya da arka çıkmamıştı. Paşinyan'ın eşinin geçenlerde Kiev'e destek ziyareti, Rus lider Putin hakkında tutuklama kararı çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne üye olmak için harekete geçmesi Moskova'nın gözünden kaçmadı.
Bu arada Karabağ Ermenileri de boş durmadılar. Ankara'ya göre Azerbaycan'ı kışkırtmak için ellerinden geleni yaptılar. Sürekli taciz ateşlerinin üstüne bir de Karabağ'da, uluslararası camianın da kınadığı ve tanımadığı bir "başkanlık seçimi" yaptılar. Tabii bu da Bakü'ye aradığı fırsatı vermiş oldu; zira anlaşılan o ki Azerbaycan'ın hedefi meseleyi askeri güçle çözmek.
Paşinyan bölge için bir şans mı?
Kimilerine göre Paşinyan bölge barışı için bir şans. Bir yandan radikal Taşnaklarla, bir yandan Karabağ çetesiyle bir yandan da bu ikisine destek veren diasporaya karşı mücadele veriyor. Bir takım tavizler verilmeden barış sağlanamayacağını söyledikçe de, radikalleri karşısına aldı.
Azerbaycan ise, Karabağ'da çok sayıda silahlı Ermeninin bulunmasının rahatsızlığı içinde. 30 yıl bekleyen Bakü meselenin bu haliyle donup, bir 30 yıl daha çözümsüz kalmasını istemiyor.
Bakü Dağlık Karabağ'ı tam anlamıyla kontrolü altına alır ama bölge barışa kavuşur mu, onu zaman içinde göreceğiz. Bakü'nün bu son hamlesi karşısında Paşinyan'ın güç kaybedip, yerine daha radikal bir yönetimin geçmesi, Kafkasların bir türlü istikrara kavuşamaması, tam da dünyada koridor savaşlarının alevlendiği bir dönemde en çok kimleri memnun eder; kısa vadeli kazanımlar için orta- uzun vadede ne tür riskler oluşur, hesabı iyi yapmak gerekir.
Barçın Yinanç kimdir? Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı. Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi. 2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti. Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi. Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor. Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programını yapıyor. |