Barçın Yinanç

17 Temmuz 2023

Lozan’a sahip çıkmazsan, boşluğu Türkiye karşıtları doldurur

Lozan Antlaşması’nın 100. Yıldönümü İsviçre ile ortaklaşa düzenlenecek görkemli kutlamalara sahne olabilirdi. Ancak Beştepe’de bu yönde iştah olmayınca, meydan Lozan karşıtlarına bırakılmış oldu

15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gününü geride bıraktık. İktidarın mevcut ekonomik sıkıntılara rağmen kesenin ağzını açtığına, hiçbir masraftan kaçınmadığına eminim.

Şimdi önümüzde Cumhuriyetimiz için kritik iki yıldönümü var; 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 100. Yıldönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.

Cumhuriyetimizin kurucu belgelerinden sayılan Lozan Antlaşması’nın müzakeresi ve imzasına ev sahipliği yapan İsviçre ile ilişkiler iniş çıkışlı bir seyir izledi. Haliyle Lozan Antlaşması’nın yıldönümleri de bu iniş çıkışlardan nasibini aldı.

Konuyla ilgili arşiv taraması yaparken, dışişleri bakanlarından, merhum Mümtaz Soysal hocanın Temmuz 1998 tarihli yazısına denk geldim.

Mümtaz Hoca’nın aktardığına göre Türkiye Antlaşma’nın 75. yıldönümünde, imza töreninin yapıldığı Rumine Sarayı’nda parlak bir kutlama yapmak istemiş. Ama Lozan kentinin bulunduğu Vaud kantonu kutlama törenine izin vermemiş. Mümtaz Hoca şöyle yazmış:

“Gerekçe, Lozan antlaşması içte ve dışta Kürdistan hayallerini yıktığı için Kürt kuruluşlarınca törene karşı yapılacak gösterilerin yaratabileceği güvenlik sorunlarıymış.

Ama kanton yönetimi o kuruluşların aynı gün için düzenledikleri ve dünyanın dört bir yanından yabancı sempatizanlarını çağırdıkları ‘Lozan'dan Sevr'e’ temalı bir salon toplantısına resmen izin vermiştir.”

Antlaşma’nın imzalandığı masa Türkiye’ye hediye edildi

İlişkilerin çıkışta olduğu dönemlerde ise, Lozan’ın yıldönümü, iki taraf arasındaki olumlu havanın pekişmesine vesile olmuş. Örneğin, 2008 yılında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlangıcının 80. yıl dönümü vesilesiyle Ankara’ya resmi bir ziyaret yapan İsviçre Konfederasyonu başkanı, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masayı, 85. yıldönümü vesilesiyle Türkiye’ye hediye etmiş. Şimdi o masa Ankara’da birinci mecliste sergileniyor.

Bu iki örnek İsviçre ile ilişkilerin olumlu seyir izleyebileceğini, olumsuz olduğu hallerde ise Türkiye karşıtı grupların bundan yararlandığını gösteriyor.

Beştepe İsviçre nezdinde ön almadı

O halde, antlaşmanın 100. yılında yapılması gereken neydi?  İsviçre makamları nezdinde ön almaktı. Yani bir yıl öncesinden sabah akşam, hem merkezi hem de yerel makamların başında boza pişirip, 24 Temmuz’un 100. Yıldönümü olmasına yakışır bir ihtişamla ve bir dizi etkinlikle kutlanmasını sağlamaktı.

85. yılında masanın hediye edilmesini sağlayan irade ve diplomatik yaratıcılık; 100. yılda kim bilir görkemli başka ne türden jestlere vesile olabilirdi.

Gelin görün ki; durum hiç parlak değil.

Lozan’da yerel makamların ev sahipliği yaptığı etkinliklerin, daha çok Antlaşma’dan “etkilenen halklar” temalı olduğu anlaşılıyor. Temel yaklaşım, Antlaşma’nın Kürtler, Ermeniler ve Rumlar üzerindeki olumsuz yansımaları üzerine kurulu. Hal böyle olunca İsviçre’deki Türk dernekleri bu etkinliklerin parçası olmak istememiş.

Akademik özgürlükler çerçevesinde elbet her şey tartışılabilir. Ama yerel makamlarca düzenlenen etkinliklerde, dünyaya örnek bir kurtuluş savaşı mücadelesi veren Atatürk, İnönü ve silah arkadaşlarının gösterdiği müthiş diplomatik ustalığa dair bir organizasyona denk gelmedim. Ya da Lozan Antlaşması’na toplumun çok büyük çoğunluğunun Cumhuriyetimizin kurucu belgelerinden biri olması nedeniyle büyük önem verdiğinin vurgulandığı bir etkinlik göremedim.

Tabii, başlangıçta kurgunun inisiyatifini karşı tarafa bırakırsanız, tartışmanın ekseni istemediğiniz yere kayar.

Kürt örgütlerinin Lozan’da kongresi

Şimdi bir de önümüzde 100’ü aşkın Kürt örgütünün 22-23 Temmuz’da Lozan’da yapacağı gövde gösterisi var. İsviçre makamları dünyanın dört bir yanından gelecek katılımcılarla Lozan’da yapılacak kongrenin yol açabileceği güvenlik sorunları nedeniyle endişeliler.

Şimdi yandaş basın İsviçre’yi suçlayacak. İsviçre sütten çıkmış ak kaşık demiyorum ama işin bu noktaya varmasının baş müsebbibi mevcut iktidar.

Zira Ankara’da, yani Beştepe’de İsviçre ile bir araya gelelim, Lozan’ın yıldönümünü görkemli etkinliklerle kutlayalım diye bir iştah yok.

Şaşırdık mı?

Buyurun gazete arşivlerine.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2016’da şöyle demiş:

“1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler. Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'la verdik. Kıta sahanlığı ne olacak, havada ne olacak, karada ne olacak hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. İşte bunun nedeni, o anlaşmada masaya oturanlar. O masaya oturanlar bunun hakkını veremediler, veremedikleri için onun sıkıntısını şimdi biz yaşıyoruz. Herhalde bu darbe (15 Temmuz) başarılı olsaydı, Sevr’i bile aratacak bir anlaşmayla karşımıza çıkacaklardı.”

Gerçi geçen sene yaptığı açıklamada eleştirel yaklaşmaktan imtina edilmiş ama, Beştepe’ye hâkim olan zihniyeti biliyoruz.

Dışişleri Bakanlığı’nın da katkısıyla, bugün Ankara’da iki gün sürecek bir konferans düzenleniyor. İsviçre ile de birkaç mütevazi etkinlik planlandı. Ama bunlar Dışişleri’nin çabasıyla olacak şeyler değil. Hele de mevcut durumda; her şey Cumhurbaşkanlığında bitiyor. Lozan’a sahip çıkacak güçlü bir irade sergilenmeyince, ortalık Lozan karşıtlarına kalıyor.

Cumhuriyet’i bir parantez olarak gören, dili Türkiye’nin ikinci yüzyılı demeye varmadığı için Türkiye yüzyılı diyen, iki ayyaş benzetmesi yapan bir zihniyetten hadi Lozan’a sahip çıkmasını beklemeyelim, ama ortalığı Lozan karşıtlarına bırakacak kadar duyarsız kalmalarını da tarihe not düşmek gerek.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'de itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.