1990'larda Ankara'da diplomasi muhabirliği yaparken; ABD ve Rusya'nın enerji rekabetine yakından şahit oldum. Bir gün Amerikalı diplomatlar gelir; Bakü – Tiflis- Ceyhan (BTC) petrol boru hattının yapılmasının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekerlerdi. Rus gazını Karadeniz'in altından geçirip Türkiye'ye getirmesi planlanan Mavi Akım projesinin ise gerçekçi olmadığını savunurlardı. Karadeniz'den bu çapta bir boru hattının geçmesine imkan kılacak bir teknolojinin bulunmadığını savunup, "Mavi Akım" (Blue Stream) için "Mavi Hayal" (Blue Dream) deyip dalga geçerlerdi.
Ertesi gün Rus diplomatlar gelip, BTC'nin siyasi bir proje olduğunu, ekonomik olmadığı için hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini iddia ederlerdi.
Sonunda iki proje de gerçekleşti. Mavi Akım 2003, BTC 2006 yılında devreye girdi. Yine 2006'da Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı da işlemeye başladı.
ABD, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Orta Asya cumhuriyetlerinin enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşması, böylece Avrupa'nın Rusya'ya bağımlılığının azalması için 1990'lar ve 2000'ler boyunca çok çaba sarf etti. BTC'nin hayata geçmesi için uğraşları sonuç verdi ama örneğin Türkmenistan doğalgazının Türkiye'ye getirilmesine dair imzalanan onca niyet anlaşması kağıt üzerinde kaldı.
2021 doğal gazda kritik yıl
Bütün bunları hatırlamama sebep; ABD'nin Teksas eyaletinde yaşanan enerji krizi değil; Rusya'dan yıllarca bize doğal gaz taşıyan emektar "Batı hattının" emeklilik zamanının gelmiş olması. Daha doğru bir ifadeyle, Rusya'yla yapılmış olan uzun vadeli alım anlaşmalarından bir tanesinin 2021 yılında sona erecek olması.
Aslında 2021 doğalgaz açısından çok kritik bir yıl; zira sadece devlet eliyle değil, dört ayrı firmanın Gazprom'la yaptığı anlaşmaların süresi de 2021'de dolacak.
Bitmedi; Bakü-Tiflis-Erzurum hattı üzerinden gelen Azerbaycan gazının alım anlaşması, Nijerya'dan (sıvılaştırılmış doğalgaz) LNG alımını sağlayan 22 yıllık anlaşmanın süresi de 2021'de dolacak.
Emektar boru hattı emekli olacak mı?
1997'de devreye giren; Ukrayna; Moldova, Romanya, Bulgaristan üzerinden gelen Batı hattı bir nevi ilk göz ağrımız. Diğer hatlar devreye girene kadar emektar hat az doğal gaz taşımadı bize. Rusya – Ukrayna çekişmesi nedeniyle ara ara başımızı da ağrıtmadı değil.
Ruslar "paramızı ödemiyorlar" gerekçesiyle; (ama asıl kendi yörüngesinde kalması için baskı aracı olarak kullanmak amacıyla) Ukrayna'ya gazı kestikçe, Ukraynalılar bizim gazımızı sifonlar; suçu Rusya'ya atarlar; bu sefer de bizde sıkıntı yaşanır Ankara Kiev'le Moskova arasında sıkışırdı.
Zaten Rusya Türk Akım'ı Ukrayna'yı bypass etmek için gündeme getirdi. Türkiye açısından bakarsak; Rusya'dan doğrudan Trakya'ya gelen ve 2020'de devreye giren Türk Akım sayesinde hem "sifonlama" türü sorunlar yaşanmayacak, hem de güzergah üstündeki ülkelere transit ücreti ödenmeyecek. Batı hattından alınan gazın büyük bir bölümü kontratlarda herhangi bir değişiklik yapılmadan Türk Akım'ndan gelmeye başladı bile.
Bu kontratlardan BOTAŞ-GAZPROM arasında 1998 tarihinde imzalananın süresi bu yıl doluyor. Rusya'yla diğer uzun vadeli kontratların da önümüzdeki 5 yıl içinde süresi dolacak. Bu durumda Türkiye doğalgazı daha ucuza alacak mı? Hatta Türk Akım devreye girdiğine göre, doğalgazı daha ucuza alıyor olmamız gerekmez mi?
Türkiye'nin pazarlık gücü arttı
Hele de pazarlık gücümüz artmışken.
Çünkü TANAP isimli boru hattının devreye girmesiyle Azerbaycan'dan aldığımız doğal gazın miktarı arttı. Zaten İran'dan da doğalgaz alıyoruz; üstüne, LNG alımları ve yenilenebilir enerjiyi de eklerseniz; Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmiş durumda. Bunun Rusya karşısında fiyat pazarlıklarında Türkiye'nin elini güçlendirmiş olması beklenir.
Tabii bir de Karadeniz'de bulunduğu ilan edilen doğalgaz rezervi var ki; Rusların yapılan açıklamaların inandırıcılığı konusunda Türk kamuoyuna oranla daha temkinli yaklaşacağına kuşku yok.
Karadeniz rezervlerinden daha çok Moskova'nın dikkate alacağı mesele; ki bu da Türkiye'nin elini güçlendiren başka bir faktör; farklı bir boyut kazanan Rus – Amerikan rekabeti.
Boru hatlarına karşı LNG savaşları
ABD kaya gazı devrimiyle enerji ithalatçısı olmaktan enerji ihracatçısı olma durumuna geçti. Avrupa'nın her noktasına LNG terminalleri yaparak gazını satmakla meşgul. Gözünü diktiği bölgelerden biri de Balkanlar.
Bir anlamda boru hatlarına karşı LNG savaşları yaşanıyor denebilir.
Rusya Türk Akım'ın ikinci boru hattını Bulgaristan'a uzatıp, Batı Balkanlardaki hakimiyeti elden bırakmama derdinde. Bu arada TANAP'ın da Yunanistan üzerinden İtalya'ya oradan da Orta Avrupa'ya uzanması söz konusu.
Tabii ABD de boş durmuyor. Yunanistan'daki LNG terminalinden Bulgaristan'a satış yapmaya başlayalı çok oluyor.
Türk topraklarından geçen Türk Akım 2 Rusya'nın Avrupa'ya çıkışı için önem taşıyor. Aynı şey Azerbaycan için de geçerli. İşte bu nedenle de Türkiye'nin pazarlık gücünün artmış olması gerekiyor.
Türkiye pazarlık gücünü kullanabiliyor mu?
Türkiye'nin 5, 10, 25 yıl sonra ne kadar doğalgaza ihtiyacı olacak; dünya enerji piyasalarındaki gidişat nedir; özel sektöre yer açmak gerekir mi; AB'nin "yeşil anlaşma" vizyonu nedeniyle doğalgazdan kaçmamız lazım mı?
Liyakatın nostaljik bir kelime olduğu ülkemizde içi ne yazık ki boşaltılan BOTAŞ, TPAO, Enerji Bakanlığı'nda bu hesaplamaları yapacak kaç tane ehil uzman kaldı?
Rusya ile müzakerelerde; işin içine Akkuyu nükleer santralı; Libya ve Suriye'de yaşanan sorunlar giriyor mu? Bu durumda Ankara Rusya'ya karşı fiyat pazarlığını biz tüketiciler lehine ne ölçüde kullanabiliyor?
Bu soruların yanıtları bulanık. Zira ticari sır denilerek, anlaşmalarla ilgili bilgi verilmiyor. Enerji sektörü eskiden de çok şeffaf değildi ama son dönemlerde iyice karanlık dehlizlere çekildi. Sağlıklı veri olmayınca, sağlıklı tartışma da yapılamıyor. Aslında bu konuların sektörel kanallar yerine geniş kitlelere ulaşacak şekilde tartışılmasını dert eden var mı; emin de olamıyorum.
İktidar kanallarını anlarım da "muhalif" olarak adlandırılan kanallarda da komplo teorileri yerine, el yakan doğalgaz faturalarının arkasındaki nedenler neden tartışılmaz anlamıyorum.
Ankara ne yaparım da her şeyi gizlice yaparımın derdinde olunca, eleştirel basın aynı isimlerle dön dolaş aynı konuları tartışma kolaycılığına gidip, özel sektör ve sivil toplum örgütleri de sus pus kalınca bize de el yakan doğal gaz faturalarını ödemek, enerji kaynaklarına bu kadar yakınken niye doğal gazı bu kadar pahalıya alıyoruz diye sormak düşüyor.