2023'ün son haftalarında yaptığım temaslarda, iktidarın kameralar önünde ABD'nin YPG'ye verdiği destekle ilgili sert eleştirisine karşın, perde arkasında bu desteğin yakında kesilebileceğine dair iyimserlik olduğunu tespit etmiştim.
Bu tespiti de önce 11 Ocak'ta T24'ün YouTube kanalında yayınlanan Dış Politika'yla İçli Dışlı programında "2024 dış politika kehanetleri" başlığı altında dile getirdim.
Ardından 15 Ocak'ta AnkaReview'da bu tespitime dayanan bir makaleyi İngilizce kaleme aldım.
Özetlemem gerekirse; Türk yetkililerde, ABD'nin çok da uzak olmayan bir gelecekte Türkiye'nin PKK ile bir saydığı YPG'ye verdiği desteği keseceğine dair genel bir kanaat oluşmuş durumda.
Eğer Donald Trump seçilirse; YPG'ye desteğin neredeyse anında kesileceği görüşü hakim. ABD'den dün gelen haberlere bakarsak, Trump rakibi Nikki Haley'i bir kez daha yenilgiye uğratarak, Cumhuriyetçilerin adayı olmaya bir adım daha yaklaştı.
Cumhuriyetçiler kaybedip, Jo Biden kazansa da Türk yetkililer iyimser görünüyor. Demokrat yönetimin Suriye'deki askeri varlığı ve YPG'ye verilen desteği kademeli olarak azaltıp, keseceği izlenimine sahip duruyorlar.
Malum, ABD Suriye'deki (900 asker) varlığı ile YPG'ye desteğin amacını IŞİD'in yeniden canlanmasının engellenmesi olarak açıklıyor. Türkiye ise IŞİD'i terör örgütü olarak tanısa da, "IŞİD'ı ben hallederim" dese de, kendisi için çok daha büyük bir varoluşsal tehdit gördüğü YPG ile IŞİD'in çatışması IŞİD'in Türkiye üzerinden finansman sağlaması gibi nedenlerden Amerikan tarafı tam anlamıyla Türkiye'ye güvenemiyor.
En kritik sorun El Hol kampı
Ancak önümüzdeki dönem, IŞİD'in yeniden canlanmasından ziyade, sayılarının 60 bin civarında olduğu tahmin edilen IŞİD şüphelileri ve ailelerinin bulunduğu kamplar asıl sorunu oluşturacak.
Sayılar tam net değil ancak, 50 binlik kesimi Irak ve Suriyeliler oluşturuyor. 10 bin ile 8 bin arasında ise 72 milletten insan var. Çoğunluğu kadın ve çocuk. ABD ve Türkiye'den gelen baskıya rağmen özellikle Avrupalılar, kendi vatandaşı IŞİD'lileri geri almakta ayak sürüyor. Terörist olduklarından şüphe ettiği için rehabilitasyonlarıyla uğraşmak istemiyor. Tabii, özellike çocuk ve gençlerin kamplarda kaldığı süre uzadıkça da radikalleşme ihtimali daha da güçleniyor. El Hol bu kampların en büyüğü. Diğerleri gibi El Hol kampının güvenliğinden YPG sorumlu. YPG genelde, "bu işi yapacak ne isteğim ne de imkanım var" diyerek naz yapar görünse de; aslında El Hol elindeki en önemli koz. ABD ve diğer Batılı ülkeler kendisine sırt çevirirse, "ben burayı kontrol edemiyorum" deyip kampı terk ettiği anda, 60 bin potansiyel IŞİD'linin çil yavrusu gibi dağılmasının, Washington ve pek çok Avrupa başkentinin tüylerini diken diken edeceğinin farkında.
Türkiye de bunun farkında olduğu için, "bu kampların sorumluluğunu ben alırım" diyor.
Yani, ABD'nin YPG'ye desteğini kesmesi halinde, bu kampların akibeti çok önem kazanacak.
Kuzey Irak'tan gelen şehit haberleri üzerine iktidar çevrelerinin Amerika'ya dönük ağır eleştirileri karşısında, perde arkasında Türk yetkililerinin YPG'ye desteğin yakında kesilebileceğine inandıklarını söylemek çelişki gibi gelebilir.
ABD Suriye politikasını gözden geçiriyor
Ancak, bu noktada iyi haber alan Amberin Zaman'ın 22 Ocak'ta Al Monitor'da çıkan yazısına dikkat çekmek isterim.
Zaman'ın yazısına göre, Pentagon, Suriyeli Kürt müttefiklerinin IŞİD'e karşı Suriye rejimiyle ittifaka gitmesine dönük nabız yoklamaya başlamış.
Bana göre yazının en önemli bölümü şu: Bu fikir Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın Suriye politikasını gözden geçirme sürecinde gündeme gelmiş. Hatta Zaman'a göre, bu gözden geçirme sürecine katkı vermesi için Türk yetkililerle de temas edilmiş.
Yazıya göre, özellikle 7 Ekim'den sonra ABD güçlerinin Suriye'den çekilmesinin her an gündeme gelebileceğine dair birtakım göstergeler bulunuyor.
Zaman'a konuşan Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü'nden (Middle East Institute) Charles Lister, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve CIA'den çok sayıda yetkilinin "kaçınılmaz ve hatta her an gerçekleşebilecek Suriye'den asker çekilmesi" konusunda kendisiyle temasa geçtiklerini söyledi.
18 Ocak'ta, Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi'nde, ilgili paydaşların katılımı ile alt düzeyde bir toplantı yapıldığını yazan Zaman; herhangi bir karar alınmadığını, ancak bir sonraki toplantının daha yüksek düzeyli yetkililerin katılımıyla yapılmasının kararlaştırıldığını bildirdi.
Tüm bunların üstüne, uzun süren sessizliğini bozan Leyla Zana'nın söyleşisi, Başak Demirtaş'ın olası İstanbul Belediye Başkanlığına dair açıklaması, Selahattin Demirtaş'ın annesini hastanede ziyaret için Diyarbakır'a götürülmesi, Dem Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın mülakatını koyalım.
Kürt sorununun hem iç hem dış boyutları bulunuyor ve 2024 öngörüleri doğrultusunda Suriye'yi yıl boyunca çok daha fazla konuşacağımızı iddia etmek için kahin olmaya gerek kalmıyor.
Barçın Yinanç kimdir? Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı. Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi. 2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti. Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi. Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor. Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programını yapıyor. |