YENİ AHİT X X X 1/2 |
Kendine özgü Belçikalı yazar-oyuncu-yönetmen Jaco Van Dormael, az ama öz filmiyle kendine özgü bir mizahın seçkin temsilcisi oldu. Aslında elbette o tipik Belçika mizahının da… Ki o mizahı da özellikle çizgi-romanlardan biliyoruz, en çok da sinemada bir seri haline gelen Lucky Luke ya da Asterix serüvenleriyle…
Film kolay anlatılamaz, alabildiğine absürd bir öyküye dayanıyor. Tanrı günümüzün Belçika’sında, başkent Brüksel’de yaşamayı seçmiştir: kaba-saba, acımasız, hoş görüsüz bir fani kılığında… Eşi bayan Tanrıça ve küçük kızı Ea ile birlikte…
Ea babasını sevmez, Tanrı olarak yaptıklarını onaylamaz. Ve ona karşı gelerek Dünya’yı yeniden tanzim etmeye girişir. Bunun için de evden kaçar.
Film elbette ana kahramanını Tanrı olarak alan ilk film değil. Daha önce de 70’lerde Tom Shadyac’ın Oh God-1 ve 2 filmlerinde karakter oyuncusu George Burns veya 2000’lerin bizde Aman Tanrım diye oynayan Bruce Almighty ve Ewan Almighty serisinde Morgan Freeman Tanrı olmuşlardı. Hiristiyanlık dininin bu konuda kendine özgü bir toleransı var!..
Ama doğrusu hiçbiri mizahını böylesine sonuna dek götürememiş ve Tanrı’ya filmde gördüğümüz özellikleri yakıştıramamıştı.
Gerçekten de Van Dormael’in hayal ettiği ve büyük karakter oyuncusu Benoit Poolverde’nin müthiş bir kompoziyonla çizdiği bu yeni usül Tanrı, ona yakıştırılagelmiş erdemlerden hayli uzak. Ama işkolik. görev ve sorumluluklarını ‘müdrik’ bir Tanrı bu!.. Kapandığı dev odada sürekli bilgisayarında çalışıyor, yeni emirler veriyor, kurallar koyuyor. Ama bunların hiçbiri kutsal kitaplardan bildiğimiz emirlere benzemiyor, o başka!..
Bu dinsel masal, bu alabildiğine absürd komedi denemesi yine de kendi içinde gayet iyi bütünleniyor. Ve kolay unutulmayacak bölümler içeriyor. Bunlardan biri, Tanrı’nın sık sık kiliseye giderek orada, mihraptaki haçın üzerinde asılı duran yakışıklı oğlu İsa ile konuşması!.. Ya da aslında İsa’nın annesi olarak ‘bakire Meryem’ olması gereken (ama hiç öyle anılmayan) Bayan Tanrı’nın usta Fransız oyunucusu Yolande Moreau kılığında karşımıza gelmesi. Ve özellikle tüm o ezik, pasif haline karşın, filmin finalini yaratması.
Ama asıl komedi unsuru, Ea’nın sırf 12 havariyi 18’e çıkarmak için (çünkü Ea’nın gözdesi olan beyzbolda 18 oyuncu vardır!), Eski Ahit’in 12 havarisine 6 yenisini ekleme çabasından geliyor. Bu nedenle gelenlerden örneğin Martine (Catherine Deneuve), dev bir orangotanla yatarak, sinir olduğu işadamı kocasını aldatmaktan çekinmiyor!…
Charles Trenet’nin ünlü La Mer- Deniz şarkısının bir balığın ağzından duyulması… Ya da finaldeki kar manzarasına Belçika’nın eski müzik ikonu Adamo’nun Tombe La Neige şarkısının eşlik etmesi de de kolay unutulmayacak sahneler arasında.
Özetle, hayli gırgır, sürekli biçimde komik, çılgın ve uçuk bir film. Dinsel konuların bile mizaha konu olabileceğini kabul eden belli bir hoşgörü sahibi olmak koşuluyla, keyif alarak izleyebilirsiniz.
Zengin kadrodan kof bir film
ÖZEL BİR GÜN X X |
Böyle bir kadro… Kameranın arkasında Gary Marshall gibi bir yönetmen. Bir büyük sinemacı değilse de en azından Pretty Woman- Özel Bir Kadın, Frankie ve Johnny, Kaçak Gelin, Acemi Prenses serisi, Georgia Yasası gibi hoş ticari filmler yapmış bir yönetmen.
Ama işte, yaş kendini gösteriyor. 1934 doğumlu olduğuna gore bugün 82 yaşında olan yazar, yapımcı, yönetmen ve oyuncu Gary Marshall öylesine formdan düşmüş ki… Bu film olasılıkla onun kariyerini kapatır. Parlak biçimde olmasa da…
Bu kez Anneler Günü denen ve Batı’dan bize gelen o özel gün çevresinde geçiyor film… Marshall daha önce de Valentine’s Day- Sevgililer Günü, Yılbaşı Gecesi gibi filmlerle bu özel günlere olan merakını göstermişti.
Ama bu kez yürümüyor. O tipik Amerikan özel gün çevresinde toplanan ve üç kuşağa yayılan birçok kişiyi barındıran hikaye, kimi hoşluklarına karşın uzun, sıkıcı ve tekdüze. Tam dört kişinin elinden çıkma senaryo upuzun filmi taşıyacak espriden yoksun.
Arada bir Kate Hudson veya Jennifer Aniston’a sempati duymak, Julia Roberts’in yüzünün gerçek yüz mü, yoksa maske mi olduğuna kafa yormak, tombiş Margo Martindale veya Puerto Rico’lu Hector Elizondo’nun isimlerini hatırlamaya çalışmak gibi egzersizler oyalayıcı olabilir.
Ama bu sabun köpüğü gibi filmden geriye hemen hiçbir şey kalmıyor. Bunca isme ve bunca çabaya yazık!..
HAFTANIN YILDIZ TABLOSU:
BROOKLYN X X X X
YENİDEN BAŞLA X X X X
YENİ AHİT X X X ½
ÖLÜM EMRİ X X X ½
KRAL İÇİN HOLOGRAM X X X ½
ÖLÜM TRENİ X X X ½
BEKAR YAŞAM KILAVUZU X X X
BASKIN GÜNÜ X X X
KAPININ ÖBÜR YANI X X ½
AVCI: KIŞ SAVAŞI X X
ÖZEL BİR GÜN X X
KOR X X