Atilla Dorsay

08 Kasım 2014

Uzak bir gelecekte, uzak gezegenlere doğru

Dünyamızın geleceği ve gitgide yok ettiğimiz yerküremiz üzerine düşünme fırsatları getiren ekolojik bir çığlık, bu film.

YILDIZLAR ARASI
(İnterstellar)


Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: C. Nolan, Jonathan Nolan
Görüntü: Hoyte van Hoytema
Müzik: Hans Zimmer
Oyuncular: Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Wes Bentley, Jessica Chastain, Matt Damon, Michael Caine, John Lithgow, Mckenzie Foy, Casey Affleck, Topher Grace, Ellen Burstyn, William Devane, David Oyelowo/ Warner Bros-Paramount yapımı

 

Christopher Nolan yine yapacağını yapıyor. Following- Takip ve Memento- Akıl Defteri adlı hayli deneysel ve biçimci filmlerle işe başlayan yönetmen, daha sonraları Batman Başlıyor, Prestij, The Dark Knight- Kara Şövalye serisinin iki filmi gibi kitle filmlerinde, 180 derece farklı bir yöne dönmüştü: yani çok büyük bütçelerle çekilmiş, batılıların ‘blockbuster’ dediği iddialı ve ticari filmler. Ayrıca İnception- Başlangıç filminde de bilim-kurgu, fantastik ve gerilim türlerini ustaca birleştirmişti.

Gerçi bu filmler yalnızca onay alıp beğeniliyor değil. Ayni biçimde eleştiriliyor da... Örneğin anlı-şanlı imdb internet sitesinde bir sinemasever bu ve diğer Nolan filmlerini beğenenler için “Nolan’ın sadık şakşakçılar takımı” demekten çekinmiyor!..

Yine de filmlerin cazibesi kolay kolay yadsınamaz. Özellikle Başlangıç’tan sonra bu yeni film de, Nolan’ın dev bilim-kurgusal masallardaki üstünlüğünü kanıtlıyor.

Belirsiz bir gelecekte, insanoğlunun doğayı iyice tahrip edip yeşili kuruttuğu bir çağda, yeni toplumlar artık uzayın fethi, gezegenlere yolculuk, pahalı bilimsel araştırmalar vb. şeyleri yasaklamışlar, başgösteren açlık felaketini yenmek için insanları sadece tarımla uğraşma çabasına yöneltmişlerdir. Kısaca Coop diye anılan Cooper, babasından gördüğü o bitmeyen araştırma ve keşif merakını çocuklarına geçirmiş olan eski bir uzay pilotudur ve gözü hala uzaklardadır.

Coop doğada oluşan kimi izlerin peşine düşer ve bu onu yeraltında gizlenen bir gruba götürür: ABD’nin eski ve ünlü NASA araştırma kurumundan kalan çoğu yaşlı bir grup insan, terkedilmiş gözüken uzay araştırmalarını sürdürmektedir. Amaçları, kimi uzak gezegenlerdeki yaşam alanlarını bulmak ve oraları dünyamızın son sakinleri için bir sığınağa dönüştürmektir. Coop da eski ünü nedeniyle bu araştırmanın pilotlarından biri olur. Ve ailesini geride bırakarak uzaya yollanır.

Film bir noktaya dek kuantum fiziği vb. modern bilim tezlerini tartışan ukala bir yapıma dönüşür gibi olur. Üstelik kimi iddiaları bizim bilmemiz mümkün değildir. Örnekse, acaba sahiden uzayda geçirilen bir saat dünyamızın yedi yılına mı bedeldir? 

Bu vb. öneriler biraz sıkıcı gözükse de, sinemanın gücü kısa zamanda devreye girer. Ve tartışılan temaların zenginliğiyle gitgide artan bir gerilim, atbaşı gitmeye başlar. .

Bir yandan dünyamızı kurtarma çabası gibi ultra-klasik bir temaya getirilen yeni açılımlar, yok olmak üzere olan son kuşağın kurtarılması serüveni. Öte yandan, herzaman varolan ve varolacak gibi duran o aile bağları ve babayla çocukları arasındaki ezeli çekişme ve sevgi ikilemi. Tüm ana-babaların çok iyi bildiği gibi.

Sonuç olarak, dünyamızın geleceği ve gitgide yok ettiğimiz yerküremiz üzerine düşünme fırsatları getiren ekolojik bir çığlık, bu film. Endurance- Dayanma adlı gemi, TARS ve CASE adlı son derece farklı (ve ne Star Wars, ne de 2001’dekilere hiç benzemeyen) özgün robotlar, içine düşülen Gargantua adlı dev uçurum. Ve türlü-çeşitli hoşluklar...

Filmin öylesine zengin ayrıntıları ve öylesine çarpıcı ögeleri var ki... Hem metinde, hem görüntülerde... Belki en azından birden çok izleyip üzerinde düşünmek ve daha sağlıklı bir eleştiri getirme gereği var.

Ayrıca ünlü ve ödüllü Hans Zimmer’in müziği de filmi çok iyi sarmış. Zaman zaman Phillip Glass’ı hatırlatsa da, filmi baştan sona kavrayan müziğin bu kez büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. 

Hemen söyleyeyim: içimizde, derinlerde bir yerde yatan o doyurulmaz merak duygusuna, özellikle de bir küçük damlası olduğumuz uçsuz bucaksız evrendeki geleceğimize en küçük bir ilgi duyanlar bile, bu filmi izlemeli. Buna ayrıca sinema sanatının ne zor, ne karmaşık öyküleri anlatmaya muktedir olduğuna bir kez daha tanık olmak isteyenler de dahil edilebilir.

İlk kez bu tür bir filmde oynayan Matthew McConaughey, özlediğimiz Anne Hathaway, yaşlı babalarda yine özlenen Michael Caine ve John Lithgow çok iyiler. Genç kuşakta, son zamanlarda çok sık gördüğümüz (ama bundan yakınmadığımız!) Jessica Chastain ve Casey Affleck de öyle. Sürpriz oyuncularsa Matt Damon ve Anne Hathaway’in yaşlılığını oynayan büyük oyuncu Ellen Burstyn (ki geçen Antalya festivaline gelmişti).

Sonuç olarak, Yıldızlar Arası bilim-kurgu severler için bir başucu filmi olacak sanırım.

 



Not: Sevgili okurlarım. TÜYAP’ın bu yıl lütfedip bana verdiği ‘onur yazarı’ ödülü nedeniyle önümüzdeki haftayı neredeyse orada geçireceğim!.. Bugün (Cumartesi) saat 12’deki açılışı yapacak ve sevgili Hülya Koçyiğit’le ilk panele katılacağım. Sonra Pazar, Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi günleri yine orada olacağım: sinemamızın 100. yılı veya benim yazarlığım üzerine paneller ve imza buluşmaları için… Başka günlerde de aniden boy gösterebilirim!.. Aranızdan ‘kitap kurdu’ olanlarla TÜYAP’ta karşılaşmayı umarak...