Atilla Dorsay

18 Mart 2025

TV kanallarının has emekçileri ve bizim için yaptıkları üzerine...  

Zengin bir kadın-erkek has gazeteciler ordusunun hizmetinizde olduğunu hiç unutmayın. Ve kıymetlerini bilin... 

 

 

 

Son günlerde ülkedeki sorunlar artıyor. Hem de nasıl......T24’te genelde sinema yazsam da, zaman zaman politikaya kaydığım oluyor. Bu yaşta yorgun ve bıkkın olmam ve siyasete pek karışmamam aslında doğal olurdu ama mümkün mü? Yine sanki misyonumuzu kendimize göre yerine getirmeyi ve aklımıza gelen, önemli bulduğumuz noktaları belirtmeye çalışıyoruz. Tüm basındaki dürüst kalemler, TV emekçileri ve ortak vicdan sahipleri gibi....

Ama işte, bu yazımda görsel basındaki o cesur ve yürekli kalemleri ele almak istedim. En ünlü olanları değil; onlar zaten çok iyi biliniyor, tanınıyor. Ama geri planda kalanlar; kadın-erkek, genç-yaşlı demeden; ekmeklerini bundan kazanmanın ötesinde kendilerini sanki vatanları uğruna hizmete adamış kişiler.... Onlar da bence tanınmayı hak ediyorlar.

Önce haber açısından birçok bakımdan gözdem olan Kanal D’den başlayayım. Haber çeşitliliği, muhabir çokluğu ve zengin görselliği gibi ögeleri sağolsun!....Orada benim en iyi haber sunucusu saydığım Deniz Bayramoğlu’ndan öte İbrahim Konar, Ertan Büyükahıska, Aytaç Can, Baran Can Ekizoğlu, Yalın Onat Ergör gibi erkekler var. Ve de kadınlar: Ceren Taşdelen, Merve Dinçkol, Meva Coşkun, Sabiha Fındıkkıran. Vuslat Ay, Buse Öztürk, Ecem Sultan Özcan. Hepsi birbirinden kararlı ve başarılı....Umarım unuttuklarım yoktur. Tıpkı öteki bölümler gibi... 

Gelelim sırf haber kanallarına... Önce NTV. Orada Ahmed Arpat, Osman Girgin, Burak Özcan, Korhan Varol, Baran Bila, Deniz Kilislioğlu... Sanat programı Gece-Gündüz’ü çok iyi sunan Ömer Vatanartıran aynı programın başarılı kitap danışmanı Selahattin Yusuf...

Selahattin Yusuf 

Ankara’daki Özden Erkuş; Brüksel-Avrupa muhabiri Güldener Sonumut; Washington’daki Hüseyin Günay; Kiev’deki Deniz Berktay.... Yolculuklardan sorumlu Alp Kırşan; Empati programı sorumlusu Ahmet Mümtaz Taylan.

Ömer Vatanartıran
Ahmet Mümtaz Taylan 
Gülderen Sonumut

Ve kadınlar. Buse Yıldırım, Burcu Kaya, Seda Öğretir... Zehra Küçük Dalak, Canan Arslan, Ankara muhabiri Öykü Tüccar... Ve de tam bir söyleşi ustası olan harika kadın Ceyda Düvenci.

Ceyda Düvenci 

Gelelim CNN Türk’e... Yine çok değerli bir kanal: uluslararası bir markanın Türkiye şubesi!.. Ve eşsiz muhabirleri var : Samet Güner, Hakan Çelik, Kaan Temeltaş, Burçak Bozkuş, Tunç Aslanalp...

Kaan Temeltaş

Ve kadınları: Fulya Öztürk, Fulya Kalfa, Büşra Arslantaş, Emel Telli, Meltem Bozbeyoğlu... Hande Fırat, Melike Görür, Göksu Öngören Özgün, Arife Yılmaz, Gülsen Coşkun... ABD temsilcisi olan Yunus Paksoy. Tüm bunlara nevzuhur (yani yakın zamanda gelmiş) ve CNBC-e kanalında söyleşilere başlayan Saba Tümer hanımefendi de eklenebilir. 

Fulya Öztürk
Saba Tümer 
Fulya Kalfa
Hande Fırat 

Muhalif kanal deyince ilk akla gelense, elbette Sözcü. Bu en muhalif gazetenin kanalı da öyle olmalıydı ve oldu. Öylesine zengin bir kadrosu var ki... En başa Fatih Portakal kuşkusuz... Ardından Can Coşkun, Burak Tatari, Muratcan Altuntoprak gibi adlar. Ve de geniş bir kadınlar kadrosu... Serap Belovacaklı, Senem Toluay Ilgaz, Aslı Kurtuluş Mutlu, Meral Danyıldız, Gülinay Selçuk, Ceylin Çağatay, İrem Sansak, Özlem Gürses, Simge Fıstıkoğlu, Damla Doğan Tuncel, İdil Türkmen... Gerçekten bu kanalda hanımlar egemenliği almış...

Fatih Portakal

Bu yazı, mütevazı isimleri anıyor. Ama elbette en baştakileri de anmalıyız. Sözcü’nün ağır topu, bir zamanlar oyunculuğunu bile hatırladığım sevgili Uğur Dündar... Onun 1990’lardan beri süregelen Arena tartışma programını unutabilir miyiz?

Sonra, uzun bir sessizlikten sonra dönen¸ köşe yazarlığında bir efsane olmuş Yılmaz Özdil... Gazetenin aslarından (ve bunun TV için de söylenebileceği) İpek Özbey... Muhalif basın deyince gerçekten de yüreklerimizi iftiharla, gururla oynatan bir ekip. Önleri açık olsun...

Yılmaz Özdil 
İpek Özbey 

Kuşkusuz daha eskiler de vardı. Kendi adıma bir dönemde Sinan Kunter’in TV gazeteciliğini takdir ederdim. Sonra tümüyle kayboldu; ama yakında geri döndü. Hâlâ formda ve de inanılmaz biçimde marifetliydi. Onu yakın zamanda İpek Yolundan Öyküler adlı bir egzotik yolculukta Çin’i dolaşırken yakalamıştım. Hang Zhou kentinde. Ve ekranda elbette... Demek ki yapacak daha çok işi var. Umarım yakında yine gözükür.

Sinan Kunter

Hangisi bilemiyorum; bu kanallardan birinde ekrana şöyle yazılmıştı: “Günü şekillendiren, geleceği yönlendiren tüm gelişmeler ekrana taşınıyor. Ve böylece, canlı yayın sayesinde Günlük’e not düşülüyor.”

Bu yazıda toparlamaya çalıştığım bu çabalar için daha iyisi söylenebilir mi? Andığım tüm adları yakından tanımasanız bile, böylesine zengin bir kadın-erkek has gazeteciler ordusunun hizmetinizde olduğunu hiç unutmayın. Ve kıymetlerini bilin... 

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" ve "Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."