Mısır Tanrıları X X ½ |
Yaz olsa yaz oyuncağınız, Noel zamanı olsa Noel oyuncağınız geldi derdim…her yaştan küçüklere… Ama Şubat sonunda bu zamansız ve zararsız eğlenceliğin sırası mı?
Elbette bu şaka. İster Hollywod olsun isterse modern Yeşilçam…Ticaretin zamanı mı olur? Kitleye dönük (olacağı varsayılan) filmler hep ve herzaman yapılageldi, öyle de olacak. Ki bunların bir bölümü de (özellikle Batı’da) çok küçüklere yöneliktir.
Marifetli yönetmen Alex Proyas’ın son filmi de böyle. Eski Mısır’da insanlar ve tanrılar arasında geçen bu film, tıpkı eski Yunan üzerine filmler gibi, ikisini öylesine harman ediyor ki…İnsanların arasına karışmış bir sürü tanrı ve tanrıça aralarında sanki bitmeyen bir maçı oynarken, insanın kafasını da iyice karıştırıyorlar: O üstün varlıkların niçin gökyüzünden inmeye zahmet edip böylesine bir savaşa giriştiklerini anlamak mümkün değil!..
Böylece öz babasını haince öldürmekten kaçınmayan kötü karanlıklar tanrısı Set, artık Mısır’ın hakimidir. Karşısında iyi yürekli tanrı Horus ve güzel karısı vardır. Hayatını hırsızlıkla kazanan, bu arada şipşirin Zaya’ya da tutulan genç Beck, Zaya’nın başına gelenler yüzünden bu tanrılar/arası mücadeleye balıklama dalar. Yukarlardan bir yerden aşağıdaki bayağılıkları ve iğrençlikleri izleyen büyük Tanrı Ra da işe karışmak zorunda kalacaktır.
Eski Mısır üzerine bildiklerimize bol Yunan mitolojisi, Amerikan tarzı espriler ve de en son çağdaş teknoloji ürünü özel efektleri eşit miktarda boca eden bu film, sonunda garip bir senteze ulaşıyor. Perdede izlediklerimizin büyük bir bütçe, bol emek ve muhteşem bir teknoloji kullanımı sonucu ortaya çıktığı açık.
Ama yine de kolay yenilir-yutulur bir film değil bu… Öncelikle her şeyin ne kadar Amerikanlaştırıldığı göze çarpıyor. Öyle ki, o çok kalabalık (ya da modern efektlerle öyle gözüken) sahneler, kimi zaman bir Broadway müzikaliyle Woodstock tarzı bir rock konserinin harman edilmiş hali gibi duruyor!…
Mizah var mı, belli değil. Varsa da etkili olamıyor. Orada da Saturday Live veya Jimmy Fallon havası var sanki…Ve biraz dalgın bir seyircinin, filmde kimin ‘mortal-ölümlü’ denen insan, kimin tanrı olduğunu izlemesi mümkün değil!…
Tipik bir çizgi-roman atmosferi taşıdığı halde öyle olmayan ve özgün bir senaryoya dayanan filmin ciddiye alınacak hiçbir yanı yok. Onca patırdı içinde, başta Gerard Butler kötü oyunculuklar dikkat çekiyor. Zavallı Geoffrey Rush ise bunca zaman sonraki ilk rolünde işi alaya vurmaktan başka çare bulamamış: öylesine patetik!...
Bir not: finalde fonda gösterilen bir saray ne kadar da Beştepe’ye benziyor!...Dikkat buyrun lütfen…
Ünlü internet sitesi imdb’de bir okur/seyirci şöyle sormuş: “Is this movie historically accurate?”. Yani “Bu film tarihsel gerçeklere uygun mu?”. Vallahi, böylesine saf seyirci bulduktan sonra, her film iş yapar!...
Ama bir kez daha belirteyim: küçük yaştakiler sevebilir. Ben filmle onların arasına girmeyeyim!...
HAFTANIN YILDIZ TABLOSU:
MUSTANG X X X X X
CAROL X X X X X
SAUL’UN OĞLU X X X X ½
DANİMARKALI KIZ X X X X ½
SPOTLİGHT X X X X
DİRİLİŞ X X X X
HESAPLAŞMA X X X ½
DEADPOOL X X X ½
YALAN LABİRENTİ X X X ½
MISIR TANRILARI X X ½
İFTARLIK GAZOZ X X ½
AŞKIN SEÇİMİ X ½