X X X (The Super Mario Bros Movie) Yönetmen: Aaron Horwath, Michael Jelenic, Pierre Leduc İllumination-Universal filmi, 2023. |
İşte animasyon (canlandırma) alanında çok hoş bir film. Özellikle Amerika'da ve Batı aleminde çok popüler olan ve yıllardır çeşitli platformlarda oyunları dolaşıp duran kişiliklerle dolu bu son sinema uyarlaması, sanırım her yaştan çocuklar için gerçek bir şölen olacak.
Konuya biraz yabancı olmanın tüm masumiyetiyle yaklaşırsam... Soluk renklerle yaratılmış egzotik ve göz kamaştırıcı bir dünyadayız. Bir savaş olmuş, bir kent fethedilmiştir. Ve birden karşımıza o efsanevi Süper Mario Kardeşler çıkar: Luigi ve Mario... İkisi de hayli bodur, patlıcan burunlu, eski usül (ve bana biraz bir dönemin ünlü komedyenleri Marx Brothers - Üç Ahpap Çavuşlar'dan Groucho Marx'ı hatırlatan) bıyıklar taşıyan...
Bunlar hayatlarını tamircilikle kazanmakta ve her türlü işin altından kalkmaktadırlar. Kimi zaman aksilikler her şeyi berbat etse de... Örneğin semtleri Brooklyn'i birden su basar. Ve orayı kurtarmaya çabalarlar. Aileleri onları küçük görür; ama onlar yollarına devam eder.
Sonra araya türlü-çeşitli yaratıklar, kötü ruhlar, hatta canavarlar girer. Bir yandan konuşan mantarları, minnoşları, giderek dev kaplumbağaları ve gorilleri ile... Kim iyi, kim kötü anlamak zordur. Ama dikkat ederseniz, kolaydır da: iyilerin hepsi mavi gözlüdür!.. Bunların arasında güzel prenses Peache de vardır. Anya Taylor-Joy'un sesini verdiği, alabildiğine çirkin kaplumbağa kralını kendisine aşık eden, güzelliği kadar cesareti ve kavgacılığıyla da üst düzeylerde dolaşan. Ve tam bir hava cambazı olan!.. Bu çirkin yaratıklar alemindeki sayılı insanlardan biri de odur. Goril Dong King insanlara dost çıkarken, kötülerin kötüsü Bowser savaşı sürdürecektir. Bu arada kimi mantarların yaratıkları büyütme veya küçültme marifeti de vardır. Ve bu da hayli komik sahnelere yol açar...
Bir tür Disney olan İlluminaton şirketinin bu ilginç filmi, yıllar öncesinin benzer serisi Despicable Me'yi hatırlatır. Latin kültürüne yönelmiş bir yanı da vardır: sürekli edilen (ve bizlere ünlü ABBA şarkısını hatırlatan) Mama Mia deyişi ya da sıkça yenen pizza'ları...
Sonuç olarak türünde gayet hoş bir film denebilir. Bizde orijinal sesleri koruyup altyazıyla gösterilmesi Chris Pratt'tan, Charlie Day'e, Jack Black'tan Seth Rogen'a birçok ünlü sesi de duyma imkanı getirmiş. Belki en iyisi çocuklarınızla gitmek olabilir. Size de benzer bir keyif vermesi bana gayet olası gözüküyor...
Atilla Dorsay kimdir? Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor. On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti. Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler. Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı. 1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü. Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu. Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için. Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor. Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti. TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı. Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi". Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor. Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı. Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor. Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"... |