Atilla Dorsay

04 Mart 2016

SİYAD 2016: Güzel bir törendi

Abluka'nın dört önemli ödülü sanırım yerindeydi; Bulantı'nın biraz daha değerlendirilmesini dilerdim...

    Çarşamba gecesi yapılan 48. SİYAD ödül töreni, çok uzun zamandır ilk kez benim organizasyonunda bizzat görev almadığım bir geceydi. Sadece onur ödülleri konusunda katkım olmuştu. Yepyeni bir yönetim kurulu görev başındaydı ve yıllardır bu işi büyük ölçüde üstlenen genel sekreterimiz Deniz Yavuz da artık kurulda, hatta SİYAD’da değildi. (Bu arada geçmişteki çabalarını kendi adıma minnetle anmak  isterim)

   Üstelik bu kez yepyeni bir mekandaydık: Şişli Belediyesi'nin kanatları altında, artık bir kültür merkezi olan eski Kent sinemasında… Oranın teknik koşullarını ve kadrosunu hiç bilmiyordum. Bu nedenlerle, kaygılarım vardı doğrusu…

   Ama tören sonuç olarak gayet başarılı geçti. Hem bana göre, hem de çevremden aldığım ilk tepkilere göre… Sinema salonu çok sempatikti. Daha girişten itibaren heryer Türk sineması görselleriyle süslenmişti. Hem sinema çalışanlarının, hem de Bahçeşehir Üniversitesi'nden genç öğrencilerin dinamik evsahipliği de çok hoştu.

   Ve çok iyi bir gösteri ve de ödül verecekler kadrosu oluşturulmuştu. Genç oyuncu Tuğrul Tülek’in sunuculuğu…Tülin Özen’in Fatma Girik’in unutulmuş Metin Erksan başyapıtı Kadın Hamlet’ten görüntüleri önündeki dans performansı…Baba Zula’nın kurucularından Murat Ertel’in tek parçalık dinletisi de iyiydi. Bu arada, Murat’ın babası, rahmetli ve sevgili dostum, gecelerimizin müdavimlerinden Mengü Ertel’in ruhu da şad olmuştu, eminim.

    Ödüller genelde iyi dağıtılmıştı. Abluka’nın dört önemli ödülü sanırım yerindeydi. Genç yazarların gözdesiydi bu film, biliyorum. Bense Bulantı’nın biraz daha değerlendirilmesini dilerdim.

   Onur ödüllerinden ikisini vermek benim için de gerçek bir onurdu. Hem sanat güçleri, hem de toplumsal olaylara katkıları nedeniyle çok büyük saygı ve sevgi duyduğum iki dostuma: Gülsen Tuncer ve Menderes Samancılar. İkisini de yeniden kutluyorum.

   Üyemiz Melis Behlil ise iki önemli isme ödüllerini sundu. Daha Sinematek döneminden tanıdığım, yorulmak bilmez belgeselci Ahmet Soner. Ve yine belgesel, kısa film ve fotoğrafçılığın büyük ustası, İFSAK’ın kurucusu Hilmi Etikan. Yönetim kurulunun bu tarz sinemayı da anmak düşüncesini yürekten onaylıyorum. 

     Emek sineması protestolarının önderlerinden sevgili Defne Halman’ın okuduğu bu konudaki metin ve SİYAD’ın ‘yeni Emek’e hiçbir koşulda gidilmeyeceğine dair (üyelerce imzalanmış) bildirisi de yerindeydi. Hele sinemanın iki eski emekçisine ödül verirken oluşan duygusal hava…

En iyi senaryo ödülünü veren yazar Murathan Mungan, Doğu’daki Kürt sorunu üzeerine hem duygusal, hem de güçlü bir siyasi mesaj içeren konuşmasıyla uzun uzun alkışlandı.

    Ya ödülleri verenler? Aralarında kimler yoktu ki… Mert Fırat’tan Nejat İşler’e, Meltem Cumbul’dan Arzu Okay’a
(Evet evet, bildiniz; bir dönemin seks yıldızı, sonrasının entelektüel kadını!)        

    Hatta Cem Yılmaz bile oradaydı: filmi hiçbir dalda aday olmadığı halde… İşte ben hoşgörü diye buna derim!... Ona en iyi yabancı film ödülünün verdirilmesine (Mad Max: Fury Road) karşı alayı şahaneydi: “SİYAD galiba bana ‘sen Türk sinemasına yabancı kalıyorsun’ mesajı vermek istiyor!”

   Bu gecenin başarısı benim için gerçek bir sürpriz oldu. Artık böyle gider. Elbette –o geceki konuşmamda da belirttiğim gibi- SİYAD’ı Oscar’larla kıyaslamak gibi bir insafsızlığa düşmemek kaydıyla… Böyle bir kıyaslamaya, bırakınız bizim binbir yokluk içinde düzenlenen alçakgönüllü gecemizi, Fransa’nın Cesar veya İngiltere’nin BAFTA ödülleri bile dayanabilir mi?

   Yine de o dev ödül 88. yılını kutlarken, bizim 48. yıla erişmemiz hiç fena değil. Hele herşey gibi ödül geleneğinin bile kurumlaşıp yerleşemediği ülkemizde…Unutmayın: bu yıl o önemli  ve evrensel Atatürk Ödülü’nü bile vermeyi başaramadık!...

   Canlı yayına gelince… O gece de söylediğim gibi, bunun olmaması belki olmasından daha iyi. Hayır, Hıncal Uluç ve benzerlerinin seyretmedikleri için eleştiremiyecekleri olasılığından değil!... (Onlar yine çaresini bulur)

   Ama, bu durumun bize kazandırdığı eleştiri ve protesto özgürlüğünden… Özgürlüklerin böylesine kısıtlandığı, özellikle de medya üzerinde tam bir baskının oluştuğu bu dönemde, hangi kanal artık radikal bir protesto geleneği oluşturmaya başlayan böylesi geceleri serbestçe yayınlayabilir?

     Bize salonu veren ve belli bir maddi katkıyı da yüklenen Şişli Belediyesi ve başkanı Hayri İnönü’ye özel bir teşekkür. Gecenin başarısı için de, çok yorulduklarını bildiğim sevgili başkanımız Prof. Tül Akbal Süalp ve genel sekreterimiz Kaya Özkaracalar’a, tüm yönetim kurulu üyelerine ve organizaszyona katılanlara da ayrı birer teşekkür. 


Yarın: Babalar Savaşıyor