X X X (Le Livre Des Solutions / The Book of Solutions) Yönetim ve Senaryo: Michel Gondry Fransız filmi, 2023 |
Çözümler Kitabı, yetenekli Fransız yönetmeni Michel Gondry'nin 2013 yapımı Mood Indigo filminin yapım anılarına dayanıyor. 1990'larda kısa filmler ve özellikle müzik videolarıyla işe başlayan sanatçı, 2004 yılındaki en ünlü filmi Eternal Sunshine of the Spotless Mind - Sil Baştan filminin senaryosu için Oscar almış, ayrıca film unutulmazlar arasına girmişti. Sonrasında The Science of Sleep - Rüya Bilmecesi, Be Kind Rewind - Lütfen Başa Sarın, The Green Hornet - Yeşil Yaban Arısı, Mood Indigo geldi. Sonrasında da Microbe & Gasoline denemesi. Ve sanatçı tam 8 yıl sonra bu film için yeniden kameranın arkasına geçti. Film son Cannes şenliğinde Yönetmenlerin 15 Günü adlı özel bölümde sunuldu ve çok ilgi gördü.
Film Marc Becker adlı yapımcı-yönetmenin öyküsünü anlatıyor. Bir filmi çekmekte olan Marc (adı Her Şey ve Hiçbir Şey'dir), yapımcılarıyla fikir ayrılığına düşüyor. Ve ekipteki en sadık bildiği insanlar bile ona sırt çeviriyor. O da filmin tüm malzemesini bir arabaya atarak, Cevennes yöresindeki teyzesi Denise'in yanına sığınıyor. Denise teyze (ki aslında babasının kardeşinin karısı olduğu ortaya çıkıyor!) o yaşını-başını almış haliyle Marc'ın yaşamındaki en önemli kadın, hatta en önemli kişi haline dönüşecektir. Çok daha genç ve güzel hatunlara karşın...
Bu arada Marc'ın yalnız film yaparken değil, yaşamının tümünde tam bir çılgın olduğu ortaya çıkıyor. Bir ara yıkılmak üzere olan bir evi alıp atölyesi yapıyor. Özel bir çalışma iskemlesi yaratıyor. Çok meşgul olan yerel belediye başkanının yerine başkan bile oluyor!.. Hayata bakışı yalnızca sanatsal değil, her açıdan alabildiğine hayalperest, yaratıcı ve meydan okuyan cinstendir onun... Ve sonunda filmini istediği gibi bitirme şansı vardır. Daha doğrusu, filmi çok güvendiği yakınlarına bırakıp son bir bakış atmayı reddederek galaya gitmek de onun gariplikleri arasında olacaktır.
Filmin kendine özgü birçok ögesi var. Örneğin adındaki Çözümler Kitabı aslında fiziksel olarak vardır, kapağı gözükür. Ama o bir kitap değil, Marc'ın sürekli notlar düştüğü tuğla gibi bir defterdir. Vaktiyle George Clooney için bir reklam filmi de çektiği söylenen Marc, sırası gelince efsane müzisyen Sting'i de (gerçek Sting!) işin içine sokmayı başarır. Gerçi bence Sting'in biraz hakkı yenmişse de...
İşin içine mesleğin yanı sıra elbette aşk ve seks de girer. Kadınlara bakarsak: Marc bir film yapma konusunda sürekli tartıştığı teknik elemanı Charlotte'a bir filmin tersine kurgulanması (yani baştan sona değil, sondan başa!) dersleri verirken, asistanı güzel Sylvia ile flörte de başlar. Ama asıl ilgisi video uzmanı Gabrielle olacak ve onunla mercimeği fırına verecektir. Sonunda çıkıp gelen aşk ve yakın dostu seks... Tüm bunların birçok açıdan tipik 'French' olduğunu da ekleyeyim. Fransız kültürüyle yetişmiş biri olarak!..
Filmin bence en önemli bölümü müzik üzerine olan... Marc hayalindeki filmi olmadık usullerle ve hayal ötesi dekorlarda yaratmaya çabalarken, müziği için de yine hinoğluhinliklere başvurur. Ve koca bir orkestrayı şefini kovarak kendi yönetimine alır. Ama ne kafasında bir melodi, en azından bir leit-motif vardır, ne de müzikal bilgisi...
Ancak o süper yetenekli orkestra onca müzisyeniyle, Marc'ın basit işaretlerine, ilkel komutlarına ve beceriksiz çıkışlarına öylesine uyum sağlar ve o kadar güzel bir dinleti sunar ki bizlere... Bu yıllardır izleyegeldiğim onca müzikal içinde bile bana en çok heyecan veren sahnelerden biri oldu. Sırf bu bölüm için bile görmeye değer...
Sonuç olarak yönetmen Gondry'nin özgün çabasının yanı sıra, görüntülerde Laurent Brunet, müzikte ise Etienne Charry takdire değer. Marc rolünde Pierre Niney biraz unuttuğumuz bir oyuncuydu. Ama tüm filmi öylesine sırtlanmış ki... Helal olsun... Deneyimli Françoise Lebrun yaşlı teyze Denise'te süper... Charlotte'da son derece kendine özgü fiziğiyle Blanche Gardin, Gabrielle'de ise seksiliğiyle Camille Rutherford da gayet iyiler.
ÇAĞAN IRMAK'IN SON ÇABASI Geçen Salı günü Zorlu AVM'de Netflix'in davetiyle toplandık ve nefis bir kahvaltıdan sonra, çok sevdiğim yönetmen dostum Çağan Irmak'ın yakında (tam olarak 20 Ekim'de) Netflix'te gösterilecek olan Yaratılan adlı dizisinin üç bölümünü izledik. Oldukça iddialı gözüken dizi üzerine konuşmak veya yazmak istemiyorum. Çünkü daha beş bölüm gelecek. Ayrıca diziler üzerine yazmaya da çok alışık değilim. Yine de dizinin birçok açıdan ilgiye değer olduğunu söylemeliyim. Gerek anlatım özellikleri, gerekse zengin kadrosu sayesinde sanırım ilgi görecek. Ama gönlüm yine de Irmak'ın sinemaya dönmesi ve o unutulmaz filmlerinden birine daha imza atmasında...
|
YARIN: DOLUNAY KATİLLERİ
Atilla Dorsay kimdir?Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor. On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti. Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler. Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı. 1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü. Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu. Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için. Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan... " sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor. Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti. TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı. Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi". Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor. Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı. Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor. Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"... |