AVENGERS: SONSUZLUK SAVAŞI X X X Yönetmen: Joe Russo&Anthony Russo Marvel Studios- Walt Disney yapımı. |
Avengers takımı dönüyor. İlk Avengers- Yenilmezler (2012) ve de Yenilmezler: Ultron Çağı (2015) yapımlarından sonra yeni macerasıyla...
Ama bu film aslında o kadar çok filme gönderme yapıyor ve birçoğunun devam filmi gibi duruyor ki.... Captain America filmleri, Guardians of the Galaxy, Thor: Ragnarok, yakın zamanda izlediğimiz Siyah Panter ilk akla gelenler.
İşte bu yüzden filmde (yabancı eleştirmenler saymış) tam 76 karakter var. Ve yarım düzine entrika: koşut biçimde akıp giden...
O 76 karakterin bir bölümü eskiler. Bir bölümü Guardians of the Galaxy’den, birkaçı Siyah Panter’den gelenler. Ve de yepyeni olarak eklenenler var.
Dünyayı, giderek uzayı kurtarmak...
Onca karakter, temelde yine dünyayı ve de uzayı kurtarmaya çabalıyorlar. Bu kez savaşım Titanlar ülkesinden gelen, dev bir adam görüntüsü ardındaki kötüler kötüsü Thanos’a karşı. Amacı, uzayı aşırı kalabalıklaşan nüfusunun yarısından kurtarmak. Böylece kaynakları korumak ve bir denge sağlamak. Kendine göre tutarlı, ekolojik bir çaba!...
Thanos bunun için Sonsuzluk Taşları diye anılan altı değerli taşın peşine düşüyor. Ve onları birer birer ele geçiriyor. Hepsi onda toplandığında –masal bu ya!- her şeyi yapacak güce kavuşacaktır.
Ama tüm o efsane-kahramanlar birleşip buna karşı çıkıyor. Birleşmek için buluşma, kah dünyamızın New York veya İskoçya gibi yerlerinde oluyor. Ya da Afrika’nın çizgi-romanın yarattığı düşsel ülkesi Wakanda’da veya uzaydaki Asgard gezegeninde...
Böylece sayısız eski dostu yeniden buluyoruz. Thor (Chris Hemsworth), Tony Stark/Demir Adam (Robert Downey Jr), Steve Rogers/Captain America (Chris Evans), Quill/ Star Lord (Chris Pratt), Dr. Strange (Benedict Cumberbach), Peter Parker/ Örümcek Adam (Tom Holland)...İçindeki Hulk’u dışarı çıkarmada zorlanan Bruce Banner (Mark Ruffalo).
Yeniler-eskiler ve kadınlar
Ve de kadınlar: Natasha/ Kara Dul (Scarlett Johansson), Wanda Maximoff/ Kızıl Cadı (Elizabeth Olsen), Gamora (Zoey Saldana), Pepper Potts (Gwyneth Paltrow), Nebula (Karen Gillan), vs.
Yeniler de var. Siyah Panter’in unutulmaz T’Challa’sı Chadwick Boseman...Thanos’a ürkünç de olsa insancıl bir boyut katan Josh Brolin...Shuri’de üstüste Siyah Panter ve Başlat’ta izlediğimiz Littita Wright...Games of Throne’un unutulmaz cücesi Peter Dinklage, vs.
Ya da jenerikte adı geçen, ama farkında bile olmadığımız kimi ünlü adlar: İdris Elba, Benicio del Toro, Bradley Cooper, Michael Douglas, Angela Bassett, Jon Favreau. Onları perdede seçen oldu mu?!.
Aslında filmin kuşkusuz erdemleri var. Hem de çok...Öncelikle 156 dakikalık süresine karşın hemen hiç sıkılmıyor, perdedeki vaveylaya kapılıp gidiyorsunuz. İnanılmaz bir özel efekt yağmuru birçok sahneyi görsel açıdan zirveye taşıyor. Hafiften bir Yüzüklerin Efendisi mitolojisi de var.
Teknoloji öylesine baskın çıkıyor ki, bir eleştirmen şöyle yazabiliyor: “Bu sanki on yıllık harika Marvel serüveninin kutlanma şöleni gibi!”.
İşlenemeyen kimi dramatik olaylar ve kişiler
Ama film yine de tam olarak doyurmuyor. Bu tür çağdaş bilim-kurgusal masallarda ve fantastik denemelerde tüm sınırlar çoktan aşıldı çünkü...Teknolojinin zirvesine çıkıldı, kadrolar büyük bütçeler sayesinde alabildiğine şişirildi.
Ama ne yapalım? Eğer Oscar bile almış kimi oyuncular, Gwyneth Paltrow veya Scarlett Johansson gibi figüran olmayı, diğer bazıları fark bile edilmeden adlarının geçmesini kabulleniyorlarsa...Bu onların sorunu.
Ama bu ünlüler ve efektler geçidi film, daha önce iki Captain America’yı çekmiş olan Russo kardeşlerce biraz daha özenle, biraz daha incelikle çekilebilseydi... Neler neler olmazdı.
Ama bu elbette karakterleri çocukça bir kaprisle alabildiğine çoğaltmakla değil, daha azına daha sağlam biçimde eğilmekle olabilirdi. Örneğin en ilginç kişiliklerden Gamora-Nebula kızkardeşlerin müthiş ikilemi daha iyi işlenmeliydi.
Vision’la kadını Wanda’nın aşk ve özveri arasındaki trajik seçiminin üzerinde daha çok durulmalıydı. Vision’un başına yerleşmiş taşın getirdiği...
Thor’un yitirdiği dostlarını birer birer anması ne duygusal bir bölümdü!.. Yine Thor’un kardeşi Loki’yle ilişkisi... Bruce’la Natasha’nın veya Tony Stark’la Pepper Potts’un sevdaları... Ne sakin, güzel sinema anlarıydı.
Ve yer yer birden beliriveren o şiirsellik, o insanlık hissi...Ne hoştu. Finalde de perdeye geldiği gibi....
Dramatik boyutu ihmal
Ve yine yer yer beliren o mizah duygusu. Örneğin aklımda kalan şu espri: “Hangi ustanın emrindesiniz?/ Yani Hazret-i İsa gibi mi?”...
Hikâyenin sonunda kimi karakterlerin ölüp gittiğini söylemeliyim. Gerçi bu tür filmlerde belli olmuyor, birden canlanıveriyorlar! Yine de yakında gelecek devam filminde olmayacak adlar var.
Son olarak IMDB’de Roger Ebert sitesinde (kendisi ölmüş, ama sitesi adıyla süren ünlü ABD’li yazar) Matt Zoller Seitz imzalı eleştiriden bir cümle:
“İşin derinine inersek, hepimiz çağdaş üstün-adam filmlerinde Star Wars veya James Bond filmlerinden bile daha az dramatik boyut olduğunu biliriz”.
Evet, biliriz… Onun için, fazlasını beklemeye de gerek yok...
YARIN: YILDIZLAR ASLA ÖLMEZ
Not: Haftanın bir diğer filmi, Agatha Christie uyarlaması ÇARPIK EVDEKİ CESETLER yazısı arkakoltuk.com sitesinde.