Atilla Dorsay

12 Ekim 2019

Korkunç ailenin eline düşen zavallı gelin!..

Oyuncular hem bu fantastik ailedeki farklı üyelerin kimliğini sunma, hem de açıkça korkunç olmanın zor macerasını başarıyla yaşatma işi büyük ölçüde başarılıyor

SAKLAMBAÇ
(Ready Or Not)
X  X  X

Yönetmen: Matt Bettinelli- Olpin, Tyler Gillett
Senaryo: Guy Busick, Ryan Murphy
Görüntü: Brett Jutkiewicz/ Müzik: Brian Tyler
Oyuncular: Samara Weaving, Adam Brody, Mark O’Brien, Henry Czerny, Andie MacDowell, Melanie Scorofano, Kristian Bruun, Nicky Guadagni, Elyse Levesque

Fox filmi

Family, it’s Family... Özelikle Mafya filmlerinden beri, ailenin önemi, kutsallığı ve bireyin sığınabileceği son, belki tek kale olması gerekliliği kafamızdadır: Her sinemasever gibi...

Ama o Kutsal Aile’nin aynı zamanda her tür kötülüğün yuvası olabilen, insanın tüm haklarını en neşeli biçimde elinden alıp duran dev ve ölümcül bir baskı mekanizması olduğu da unutulabilir mi?

Unutmuş olsak da, Saklambaç bize bunu hatırlatıyor. Kimilerine göre görkemli, kimilerine göre aşırı sert ve yüzeysel biçimde... Ama sonuç olarak filmin korku/gerilim türü içinde hayli özgün bir yere uzandığını da söylemek gerekiyor.

Güzel gelin Grace yeni tanıştığı, ama hemen aşık olduğu Alex Le Domas’ın evlenme teklifini kabul etmiş ve parlak bir düğün için Le Domas malikanesine gelmiştir. Aile hayli tuhaftır: Yaşlılar tonton değil hesapçı, giderek hain tavırlı; anne süzgün bakışları altında tehdit edici (bu rolde kadrodaki tek ünlü isim olan bir zamanların ünlü adı Andie MacDowell var).

Kardeşlerin her biri kendi aleminde... En yaşlılarından Helene teyze ise bir korku filmi kraliçesi gibi ölümcül bakışlar atan...

Ama Grace nişanlısı Alex’i öylesine sevmektedir ki, bu tümüyle ürkünç büyük aileyi olduğu gibi kabul etmeye çabalar. Ancak ailenin bir geleneği vardır: Her yeni gelen kişi, gösterişli bir oyuna katılmak zorundadır. Yaşamını bir yüzyıldır kartlara dayalı sosyete oyunlarıyla kazanmış ve tüm zenginliğini bu kumar işi üzerine kurmuş bir aile için hiç de sürpriz olmayan biçimde... Oyunun adı ve türü ise yeni konuğun kendi eliyle çekeceği bir kartla belli olacaktır...

Ve Grace kartlar arasından birini çeker. Ama bu, onca oyun arasında en olmaması gerekeni, en tehlikelisi çıkmasın mı? Böylece Grace o devasa evin içinde bir saklambaç oyununa  katılmak zorunda kalır. O saklanır, tüm aile bireyleriyse onu aramaya koyulur. Her birinin elinde farklı, ama hepsi son derece tehlikeli, giderek ölümcül silahlar olduğu halde!..

Tümü geniş bir malikanenin iç dekorunda geçen ve kahramanlarına ancak zaman zaman kendilerini doğaya atmak fırsatını tanıyan film, bir yerde Amerikan sinemasının kendine özgü türlerinden olan ‘tarikat filmleri’nden biri sayılabilir. Ama yine özel bir korku trafiği geliştirdiği de düşünülebilir.

Çünkü tarikat kavramı, bu kez çok zengin bir aileyle yer değiştiriyor ve kökeni adeta servet (ya da kapital) olan bir yan tür gelişiyor. Üstelik korkunun kaynakları da yer yer hayli özgün, hayli ürkünç. Ama bu ölüm oyunu, giderek bir evin içinde birçok filmde en klasik biçimde yaşanan ölümcül serüvenlerin bir başka çeşitlemesi olmaktan da tam olarak kaçınamıyor.

Oyuncular iyi seçilmiş. Hem bu fantastik ailedeki farklı üyelerin kimliğini sunma (biraz da ödüllü Succession dizisindeki aile gibi!), hem de açıkça korkunç olmanın zor macerasını başarıyla yaşatma işi büyük ölçüde başarılıyor. Özellikle tam bir tarikat çılgınlığına iyice yaklaşan final bölümlerinde...

Grace’i oynayan Samara Weaving, yükselen bir Avustralyalı oyuncu. Doğrusu bu ‘canavar aile’ye karşı iyi direniyor ve takdirimizi hak ediyor!..