CATS X X X Yönetmen: Tom Hooper Universal (UİP) filmi. |
Cats aslında bir büyük tiyatro olayıydı. 1970’lerde tanınmış müzikal bestecisi Andrew Lloyd Webber, yine çok tanınmış ozan T. S. Eliot’un 1939’da yayınlanmış olan Old Possum’s Book of Practical Cats kitabını sahneye uyarlamış ve bu oyun tüm dünyayı dolaşmıştı. Türkiye’ye de geldiğini hatırlayanlar var. Ama ben yıllar önce Londra’da izlediğimi hatırlıyorum.
100 milyon dolara yakın bir bütçesi olan bu uyarlama, oyunu sinemalaştırmak için yola çıkmış. Yabancı seyirci filmi sevmemiş, imdb’deki notu son derece düşük. Eleştirmenlerse iki arada bir derede kalmış gibi. Çoğu ortalamada karar kılmış.
Bense ilk olarak filmi sevdim. Konusu? Kolay anlatılır gibi değil. Öylesine bir fantezi ki... Kendilerine Jellicle’ler diyen bir kedi cemaati, yılda bir toplanıp aralarından birinin Heaviside Layer’a (ki neresi olduğu belli değil: acaba kediler cenneti mi?) çıkması, sonra da Jellicle ülkesine geri dönmesi törenini kutluyorlar. Arada küçüğü-büyüğü, siyahı-beyazı, dişisi-erkeği, azgını-uslusu var. Ama hepsi birer insan yüzü taşıyorlar. Ve hiç gösterilmeyen cinsiyetleri ancak öyle belli oluyor!..
Aslında sahnede başarı kazanan her müzikalden sinemada aynı başarı beklenmemeli. Bunun çok örnekleri vardır. Ama Cats de bunlardan mı? Ben emin olamadım. Çünkü tüm eleştirilere karşın kimi bölümleri öylesine sinemasal ki... Benim yılların ötesinde kalmış izlenimlerime ters düşmüyor, hatta belki onları aşıyor.
Öncelikle bunca kedi ‘karakterini’ sinemada yaratmak... Belki animasyonla daha kolay olurdu. Ama gerçek oyuncularla? Üstelik hepsinin dans etme ve şarkı söyleme yeteneklerine sahip olması ve üstün bir koreografi çabası da gerekiyor.
İngiliz yönetmeni Tom Hooper temelde bunun hakkından gelmiş. 90’larda TV’de başlamış ve 2010’lardan itibaren The King’s Speech-Zoraki Kral, Les Miserables-Sefiller, Danimarkalı Kız gibi bir avuç filmle büyük saygınlık kazanmış yönetmen, tümüyle müziğe ve şarkılara dayalı, bir tek normal diyalogun bile yer almadığı bu zor projeyi limana eriştiriyor. Kuşkusuz gerçekten müziği ve müzikali, bir ölçüde de kedileri seven bir seyirci için!..
Bunda seçilmiş sanatçıların da büyük payı var. Birçoğu perdede parlıyor. Yakında bir Aretha Franklin biyografisiyle karşımıza gelecek olan siyahi Jennifer Hudson, Grizabella adlı kedi olarak öyle iyi ki... Özellikle dünyanın en iyi melodilerinden saydığım o enfes Memory şarkısında... Ki sevgili Erdoğan Mitrani "Sırf o şarkı için bir daha izlemeye kararlıyım" diye yazdı.
Ünlü şarkıcı Taylor Swift Bombalurina’da, Francesca Hayward (ki kendileri İngiliz Kraliyet Balesi’ndendir) Victoria’da, Rebel Wilson Jennyanydots’da, Idris ElbaMacavity adlı şeytani yaratıkta muhteşem kediler olarak karşımıza geliyorlar. İngiliz sinemasının yaşlı ünlüleri Judi Dench, Ian McKellen ve Ray Winstone’yi izlemek ayrı bir keyif. Steven MacRae ise Skimbill adı dansta inanılmaz bir ustalık gösteriyor.
Sonuç olarak bu dans edip şarkı söyleyen her türden kedilerin müzikal buluşması için biraz da kedi severlerin görüşü alınmalı. Örneğin acaba Ömür Gedik ne der? Bana sorarsanız, bir göz atın derim.