SEVGİSİZ X X X X 1/2 Yönetmen: Andrey Zvyagintsev Rus filmi |
Rus ve de dünya sinemasında emsalsiz Tarkovsky’nin mirasçısı olma misyonunu olabilecek en iyi biçimde yerine getiren yazar-yönetmen Andrey Zvyagintsev‘in en yeni filmi, kuşkusuz yılın en önemli yapımlarından...
Oscar’da da sona kalan beş yabancı film arasına girmesi, dikkatleri daha da arttırdı.
Film yine insan ilişkileri ve aile denen ‘kutsal kurum’ üzerine yoğunlaşıyor. 2012-16 arasında yaşanan olaylar karşımıza ayrılmak üzere olan bir çifti getiriyor: büyük bir ofiste, patronunun dikkatli bakışları altında çalışan Boris ve estetik uzmanı Zhenka.
Çiftin 12 yaşında bir oğulları var: Küçük Aliocha... Önce onu tanırız: okuldan çıkınca büyük blokların hemen yanı başındaki ormana yönelmesi... Akıp giden suya, çevredeki doğaya bakarken, bir ara kırmızı-beyaz bir kurdeleyi dallardan birine sarması. Ki o kurdele finalde yine orada görülecektir: ondan kalan bir anı olarak...
Aliocha ana-babasının bitmeyen kavgalarının sessiz tanığıdır. Tüm acısını içine akıtır, görünür bir tepki göstermez. Okuldaki huysuzluğu, çiftin satışa çıkardıkları evlerini almak için gelen karı-kocaya karşı kabalığı, bu tepkinin küçük, ama anlamlı örnekleridir.
Ama sonra birden kaybolur. Ancak karı-koca bunun farkına ancak iki gün sonra varırlar: öylesine egoist olmuşlardır... Ve gerisi küçük çocuğu aramanın hikâyesi olup çıkar.
Hikâyenin giderek Aliocha’dan büyüklere kayması, elbette bilinçli bir seçimdir. Çünkü yönetmen bir diğer ‘kayıp çocuk’ hikâyesi anlatmayı değil, çağdaş Rus toplumunu amansız biçimde eleştirmeyi amaçlar.
Öyle bir toplumdur ki bu, ne geride bıraktığı komünizmi, ne de Batı’ya kıyasla çok geç (ancak 90’larda) kucakladığı kapitalizmi benimseyebilmiştir.
En görünür şey de o korkunç sevgisizliktir. Ülkedeki bitmeyen soğuk, acaba kalpleri de mi ayni biçimde soğutmuştur? Ne birbirlerini severler, ne de çocuklarını...
Bunun en aşırı örneği Zhenka’dır. Bir arkadaşına “hayatta sevdiği tek insanın annesi olduğunu” söyler. Ama o yaşlı kadını ziyarete gittiklerinde, onun kızına olan nefreti şaşırtıcıdır. Görünürde ne aile vardır, ne aile içi karşılıklı sevgi.
Zvyagintsev bir söyleşide filmin esin kaynaklarından birinin 2010’da kurulan Liza Alerte adlı sivil toplum örgütü olduğunu söylüyor. Bu ‘milis’ örgüt, ülkede her yıl kaybolan sayısız insanı arama işini yüklenmiştir: son derece yetersiz kalan polisin yanı başında ve tümüyle bir hayır işi olarak...
Sadece 2016 yılında kayıp sayısının (1015’i çocuk olan) 6150’ye yükselmesi, işin önemini gösteriyor: gerçek bir toplumsal facia... Liza Alerte örgütü bunların yüzde 89’unu bulmuş!...
Bunlara koşut olarak, her yerdeki terk edilmiş devasa yapıların çokluğu da ürkünç. Burası Çernobil’i yaşayan ülke değil miydi? Benzer biçimde, bir ara son yılların bir diğer trajedisi olan Ukrayna’yla savaşa da değiniliyor.
Biraz flu olan, ama yine de yürek yakan bir finalle sonuçlanan, iyi yazılıp çekilmiş, kusursuz biçimde oynanmış bu güzel film, görülmeyi hak ediyor: 1964 doğumlu, 2003’ten beri çektiği az sayıda filmin (Dönüş, Sürgün, Elena, Leviathan) her biri bir başyapıt sayılan yönetmenin son zirvesi olarak…
YARIN: Labirent- Son İsyan ve Yıldız Tablosu