BİZİ HATIRLA X X X Yönetim ve senaryo: Çağan Irmak |
Tam üç filmini 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabıma almışımdır, Çağan Irmak’ın: Babam ve Oğlum, Issız Adam ve Dedemin İnsanları...Demek ki bir hayranı olduğum su götürmez bir gerçektir. Ayrıca çok sevdiğim başka filmleri daha vardır: Karanlıktakiler, Prensesin Uykusu, Unutursam Fısılda gibi.
Son filmleriyse beni o denli doyurmadı. Özellikle Çocuklar Sana Emanet’deki fantastik dokunuşlar, benim gibi çok kişiye onun sineması içinde yabancı geldi. Belki bunun etkisiyle sanatçımız yeniden bildik sulara, yani duygusallığa dönmüş. Ve belki gözde teması olan baba-oğul ilişkisine eğilmiş.
Film Ege’li terzi Eşref ve oğlu Kaan’ın ilişkileri üzerine. Eşinin ölümüyle Kaan’ı tek başına büyütmüş, onun iş hayatını yürütmek için İstanbul’a gidişiyle yalnız kalmış Eşref. Ve biraz da iyi kalpli bir hanım komşusunun desteğiyle hayata bağlanmış.
Kaan büyük kentte TV alanında başarıya uzanmaya çalışıyor. İddiali bir kanaldaki geniş çalışanlar kadrosunu yöneterek...Çeşitli nedenlerle sinir küpü olmuş karısı ve iki çocuğuyla geçen yaşamında, sadık bir hizmetçi-dadı da ona yardımcı oluyor.
Ama ciddi bir rahatsızlık geçiren büyükbaba İstanbul’a gelmek zorunda kalıyor ve oğlunun evine yerleşiyor. Bu da ikisi arasında ve giderek tüm aile içinde sorunlara yol açacaktır.
Aslında hiç de kötü bir film değil bu...Ama benzerlikleri olan Babam ve Oğlum mucizesi de aynen yinelenmiyor. Önce bana göre kusurlarını sayayım. Sanat yönetmeni işini hiç yapamamış. O burjuva evi mekanı sanki hastane veya otel odası gibi duruyor. Tüm ‘değerli nesneler’, asker gibi tek bir rafa sıralanmış. Duvarlarda veya masaların/sehpaların üzerinde hiçbir estetik obje yok. Dolayısıyla hiçbir sıcaklık da yok. Böyle ev mi olur?
Görüntü yönetmeni de işini yapamamış. Tüm dış çekimler ışığa boğulmuş, soluk görüntüler halinde. Dizilerde böyle olabilir, ama sinema görselliğin çok daha önemli olduğu bir sanattır.
Oyuncular ise genelde iyi. Başta tüm kadınlar, yani Özge Özberk, Binnur Kaya, Sumru Yavrucuk ve gencecik Su Burcu Coşkun. Elbette deneyimlerini konuşturan Altan Erkekli. Ama baş roldeki Tolga Tekin’le pek bağlantı kuramadığımı söylemeliyim.
Genelde eski Yeşilçam tarzı melodramların izinden giden film, her şeye karşın etkili olabiliyor. Çok güzel bir ana tema yakalamış ve biraz aşırı kullanılmış olsa da işlevini yapan bir müziğin de katkısıyla...
Ama dediğim gibi, o eski Çağan filmleri kadar etkilemedi beni...Acaba kabahat bizim yaş gereği nasır tutmuş yüreğimizde mi? Yoksa Irmak’ta mı? Doğrusu bilemiyorum.
Not: Yarın akşam (pazartesi) NTV kanalında ve saat 21.00’de Mete Çubukçu’nun PASAPORT programına konuk olacağım. Ve de SİNEMA VE SİYASET konusunu konuşacağız.