ÖRÜMCEK AĞINDAKİ KIZ Yönetmen: Fede Alvarez Columbia- MGM yapımı |
İsveçli yazar Stieg Larsson dünyanın en talihsiz insanlarından biri sayılmalı. Hele yazarlık alanında... Çünkü 2000’lere doğru yazdığı Millenium Üçlemesi’nin ulaştığı devasa başarıyı göremeden öldü: 2004 yılında ve 50 yaşında...
Bu ilginç romanlar çok sattıkları gibi, ayrıca üç filme yol açtı: sırasıyla Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız ve de noktayı koyan Arı Kovanına Çomak Sokan Kız. Ama olay bitmedi. Çünkü ünlü yönetmen David Fincher aynı kişilerin macerasını bu kez üç romanı bir anlamda birleştiren Ejderha Dönmeli Kız’la tamamladı (2011). Roman ve filmlerin tipik İsveç atmosferine bu kez Hollywood’dan ve kendi kişisel sinemasından soslar da katarak...
Yine aynı kahramanlarla karşımıza gelen bu film, Larsson ailesinin kiraladığı bir kalem olan David Lagercrantz tarafından yazılmış bir kitaba dayanıyor. Ve yeniden kökenlerine, yani İsveç’ dönüyor. (İngilizce çekilmiş olsa da...).
Bilgisayar ustası, tam bir ‘hacker’ ve bir ezeli ‘hippy’ olan, bedeni dövmelerle kaplı, asi ve başına buyruk Lisbeth Salander, yine ardında büyük sermaye ve uluslararası entrikalar bulunan bir maceraya atılacaktır Yanı başında çocukluğundan kalan bir baba tacizi olayının ve o çerçeve içinde kız kardeşi Camilla ile yaşadığı gergin ilişkilerin acı anılarını içeren valizi de taşıyarak...Ve kendisinin bizzat sahip olduğu kolay yenilmez döğüş yeteneklerinin yanı sıra, yine eski maceralardan gelen dürüst gazeteci Mikael Blomkvist’ten destek alarak...
Yenilikler arasında zaten erkek görünüşlü Lisbeth’in (ama öteki filmlerde de öyleydi: Naomi Rapace ve Rooney Mara sayesinde!) bu kez açıkça lezbiyen ilişkilere dalması ve erkeklerin de benzer biçimde aralarında oynaşması var. Hoşgörünün zirvesindeki İsveç toplumu için doğal sayılabilecek bir manzara!..
Filmin Hollywood cilasından sıyrılarak olayların anavatanına dönmesi belki bir avantaj. En azından hemen yukarda yazdığım özelliği nedeniyle...Hele son dönemde Kuzey Avrupa’dan gelen bu tür polisiye, siyaset ve bir doz da fantastik karışımı romanların büyük başarısını da dikkate alırsak...
Ama bu kez de Uruguay kökenli İsveçli, Kötü Ruh- Evil Dead ve Don’t Breathe- Nefes Alma gibi filmler imzalamış Fede Alvarez, işin biçim yanında biraz aşırıya kaçmış. Çok hareketli bir el kamerası, baş döndürecek kadar hızlı bir kurgu, karakterlerin yeterince derinleşememesi ve en dramatik olayların yüzeysel kalması yönünde çalışıyor. Ve bu da filmin lehine olmuyor.
Baş roldeki Claire Foy’un öncekileri aratmayan oyununa ve yetenekli İsveç karakter oyuncularına karşın, film seyredilip hemen unutulacak gibi gözüküyor. Herhalde bir seriye yol açması sanırım söz konusu olmaz.
Yarın: BİZİ HATIRLA