Atilla Dorsay

16 Nisan 2022

Harry Potter dünyasına bir dönüş denemesi

Uzunca bir jenerik-öncesi bölümden sonra perde perde açılan hikâye, aslında çok yeni şeyler sunmasa da yumuşak bir anlatımla kendisini rahatça izletiyor

FANTASTİK CANAVARLAR: DUMBLEDORE'UN SIRLARI

X X ½

Yönetmen: David Yates
Senaryo:
J. K. Rowling, Steve Kloves
Görüntü:
George Richmond
Müzik:
James Newton Howard
Oyuncular:
Jude Law, Mads Mikkelsen, Eddie Redmayne, Ezra Miller, Dan Fogler, Cara Mahoney, Katherine Waterston, Richard Coyle, Alison Sudol, Callum Turner, Jessica Williams, William Nadylam, Victoria Yeates 

Warner Bros / ABD-İngiliz yapımı, 2022.

J . K. Rowling, malum, Harry Potter denen roman/sinema mucizelerinin yaratıcısı. Bu kadın yazar o seriyle büyük bir üne ve servete kavuşmuştu. Yine ardında onun olduğu Dumbledore projesiyse 2016'dan itibaren iki filmle ekranlara geldi: Fantastic Beasts and Where To Find Them. Ve ardından gelen Fantastic Beasts: The Crimes of Grindewald. Şimdi, bununla başlayarak yeni bir ikileme veya üçlemenin çekilmesi söz konusu.

Önceki filmleri çeken David Yates bunu da yönetiyor. Eski kadrodan olmayan başlıca isimse Johnny Depp. Grindewald rolü bu kez Danimarkalı yıldız Mads Mikkelsen'e verilmiş. Anlaşılan Depp şu günlerde yeniden ortaya atılan eski eşiyle neredeyse ölümcül tartışmalarının kurbanı olmuş gibi!..

Ana tema, eski filmlerdekinin aynı: İyi kalpli Aldus Dumbledore (Jude Law) ile kötü kalpli Grindewald'ın (Mikkelsen) çatışması. Modern bir dünyada, çok eskilerden gelen temalara dayalı büyük çekişmeler yaşanıyor. Özellikle Londra ve Berlin'i dekor olarak alan... İki düşman karışık nedenlerle doğrudan karşı karşıya gelemiyor ama savaşımları alttan alta sürüyor. Dumbledore'un takımında yine benzersiz 'büyü-zoolog' Newt Scamander (Eddie Redmayne), onun yine büyü ustası kardeşi Thesus (Callum Turner), takımın belki tek komedi ögesi olan matrak suratlı tüccar Jacob Kowalski (Dan Fogler) var. Jacob'un eski sevgilisi Queenie (Alisol Sudol), ne yazık ki karşı cepheye geçmiştir. Ve böylece büyük savaş başlıyor.

Uzunca bir jenerik-öncesi bölümden sonra perde perde açılan hikâye, aslında çok yeni şeyler sunmasa da yumuşak bir anlatımla kendisini rahatça izletiyor. Filmin en büyük özelliklerinden biri gösterilen hayvanların çokluğu. Perdede her tür kuştan börtü-böceğe, yılanlardan ürkünç canavarlara sayısız hayvan gezinip duruyor. En önemlisiyse Qilin denen bir tuhaf kuş irisi. Bu sihirli yaratığın insan ruhlarını hemen keşfetme, iyilik ve kötülüğü ayırt etme yetisi var. Ve böylece hikayenin belkemiği olup çıkıyorlar...

Film genelde 1930'ları yansıtan mekanlarda çekilmiş. Öncelikle Londra ve Berlin; ama ayrıca New York ve kimi egzotik ülkeler de var: Himalaya veya Tibet görüntüleri. Ayrıca çok geçmişlere sarksa da temelde 30'ları ele alan olaylar, birçok şeye işaret ediyor: Nazi kıyımı, demokrasiyle diktatörlüğün bitmeyen savaşımı gibi... Nispeten modern bir dünyayla antik efsanelerden süzülüp gelen sihir ve büyü olayları, yer yer ilginç bir birleşime ulaşıyor. Ayrıca kimlikler de sanki tüm insanlığı kapsıyor: siyah, beyaz, Yahudi, Latin, Hintli, Çinli. Vs.vs.

Ve tüm ülkelerde var olan büyü ve sihirbazlık makamları ve kurumları, filme asıl sosunu katıyor. Oradan yola çıkarak daha büyük bir ideale de ulaşmayı deniyorlar: Sihir-dışı dünyayı da şekillendirmek... Bu arada, örneğin Uluslararası Sihirbazlar Konfederasyonu'nun başkanlığı için de çekişiyor kahramanlarımız...  

Filmin kendine özgü bir atmosferi ve havası var. Belli belirsiz bir 'gay' yaklaşımı da... Jude Law, Eddie Redmayne, Mads Mikkelsen gibi her biri farklı, ama hepsi çok özgün oyuncuları yeniden bulmak da cabası. Ayrıca bir avuç yeni isim -hangi birini saymalı- filme önemli katkılarda bulunuyorlar. İmdb sitesindeki seyirci yaklaşımlarının çok parlak olmadığını belirteyim. Ama eleştirmenler daha hoşgörülü bakmışlar. Ki ben de öyle bakıyorum.