Atilla Dorsay

18 Mayıs 2023

Doğu ve Batı kültürlerinin en romantik karşılaşması

Doğu ve Batı kültürlerini, İslamiyet ve Hıristiyanlığı akademik bir üslupla değil, hoş bir romantik komedi tarzında anlatmayı seçen bu film, sonunda kendisini keyifle izletiyor

AŞKIN BUNUNLA NE İLGİSİ VAR?

X X X ½

(What's Love Got to Do With İt?)

Yönetmen: Shekhar Kapor
Senaryo: Jemima Khan
Görüntü: Remi Adefarasin
Müzik: Nitin Sawhney
Oyuncular: Lily James, Shazad Latif, Emma Thompson, Sajal Aly, Mim Shaikh, İman Boujelouah, Asim Chaudhry, Jeff Mirza, Shabana Azmi

İngiliz-Fransız yapımı, 2022.

İşte bu belalı ve gergin haftanın sinemadaki baş tesellisi... Londra'da yaşayan başarılı ve ödüllü kadın belgesel filmci Zoe, hemen komşu evde oturan bir aileyle dosttur. Kendisi gibi annesiyle yaşayan erkek arkadaşı Kaz (Kazım'ın kısaltılmışı!), kökenleri Pakistan'da olan bir aileye sahiptir. Günün birinde Kaz ailenin büyükleriyle tanışmak için kalkıp anavatanına gider. Zoe'nin delişmen annesi, kocasını yıllar önce hayatından çıkarmış olan Cath (Catherine) de peşinden... Birlikte vardıkları o egzotik ülke dekorunda, neredeyse tarihin tüm kadın-erkek ilişkilerini tarayan bir garip öykü yaşanmaya başlar.

Zoe ile Kaz 30'lu yaşlarına ulaşmış, yaşadıkları çağdaş Anglo-Sakson kültürü içinde aşkı da cinselliği de tatmış kişilerdir. Ama Pakistan'a gelince, işler değişir. Hem ortak İslamiyet geleneklerinden, hem de ülkenin kendine özgü inançlarından yola çıkan bir maceranın kahramanları olup çıkarlar.

Zoe ve annesinin Londra'dan Lahor'a gelişi, özellikle kendisine kalan maddi-manevi Doğu mirasının içinde başı dönmüş, kendi bulup seçtiği değil, ailenin uygun gördüğü bir kıza hayatı boyunca bağlanmak durumuna düşen Kaz için şaşırtıcı olur. Bu konuda çekmeyi yüklendiği belgesel için her dakika peşinde olan Zoe, belki de aslında onun gerçek gönül yoldaşı olmaya adaydır. Ama bunu keşfetmeleri hiç kolay olmayacaktır...

Doğu ve Batı kültürlerini, İslamiyet ve Hıristiyanlığı akademik bir üslupla değil, hoş bir romantik komedi tarzında anlatmayı seçen bu film, sonunda kendisini keyifle izletiyor. Bu seyir keyfi yer yer biraz monotonlaşır gibi olsa da, sonuç olarak önemli ana temalarına hayli başarılı biçimde el atıyor. O hemen hepsi inandırıcı kadın-erkek kişilikleri, o egzotik alemde geçmişten gelen özgün değerler ve adlar... Celaleddin Rumi'den (bir diğer deyişle Mevlana) görkemli bir Sufi müzik konserine...

Sonunda bir ara her şey biter gibi olur. Ve evli evine, köylü köyüne döner. Kaz söz verdiği evliliği yapmış, ailenin kendisine sunduğu esmer güzeli Maymunah'la nikahlanmıştır. Zoe ise ders verdiği okul çocuklarına geçmişten gelen masallar anlatırken, kendi yaşadıklarını da hikaye eder. Ama bu hikâye kolay bitmeyecektir ve daha sürprizlere gebedir.

Filmin diğer ilginç ögeleri arasında önce adı geliyor. Çünkü

"What's Love Got to Do With It?" aynı zamanda ünlü şarkıcı Tina Turner'in biyografisinin de adı. Ki çok hoş bir film olmuştu. Öte yandan, filme ustaca yerleştirilmiş kimi ögeler kadınları ön plana getiriyor ve çağdaş bir feminizm düşüncesini filmin dokusuna yerleştiriyor. Hiç beklenmedik biçimde... Ayrıca böyle bir hikayenin ele alınışı akla günümüzün İngiliz başbakanını getirmiyor mu?...Pakistan değilse de komşu Hindistan'dan gelen, Hindu kökenli Rishi Sunak...Ki gayet başarılı bir kariye yapıyor günümüzde...

Oyuncular da süper... Zoe'de Lily James, Kazım'da Shazad Latif, görmüş-geçirmiş anne Aisha Han'da Shabana Azmi, Farook'ta Mim Shaikh, Yasmin Khan'da İman Boujelouah...

Ama elbette çoğu Doğu kökenli bu isimlerin yanı sıra, Oscar'lı ve Dame unvanına sahip büyük İngiliz oyuncusu

Emma Thompson'u anmamak olanaksız... Bugün 64 yaşındaki oyuncu (1959 doğumlu), Zoe'nun annesinde öylesine usta işi bir oyun veriyor ki... Hele o kalabalık Doğu usulü eğlencelerde ve egzotik danslarda kendisini ortaya bir atışı var... Görmeden inanamazsınız!..


Yarın: HIZLI VE ÖFKELİ - 10

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...