Deliormanlı X X |
Evet, artık Türk usulü komedilerden gerçekten gına geldi. Ne bende ve de sanıyorum millette, hele şu dönemde bu kadar gülecek hal var. Ne de bu ülkenin gerçek komedyen ve has mizah insanı kadrosu böylesine bir üretimi besleyecek kadar zengin. Siz etrafı çağdaş Nasrettin Hoca’lar, Aziz Nesin’ler, Kemal Sunal’lar veya Cem Yılmaz’larla dolu mu sanıyorsunuz?..
Onun için, neredeyse komedi olmayan filme peşinen sempati duyar hale geldik… 2006’dan beri bir düzine film yöneten, özellikle komediler yapagelmiş, en çok da Çakallarla Dans serisiyle ünlenmiş Murat Şeker’in yeni filminin dram olduğunu duyunca, sanki mutlu oldum! Ama neticenin hatice olduğu da apaçık...
Çok reklamı yapılan film, Savaş Türkyılmaz adlı, Avrupa şampiyonluğuna dek yükselmiş bir boksörün hikayesi.
(Bu isim bile filmin içerdiği, milliyetçiliği bir ticari koza dönüştürme niyetinin yansıması değil mi?)
Evet, bu yılmaz Türk genci daha filmin başında şike bir maçta yenilmeyi kabullenmeyip galip gelince, mafya babası Tahsin Kara’nın hışmına uğrar. Bunun sonucu, çok sevdiği eşinin haince öldürülmesi olur.
Bir başka ‘kaybeden’ ise tanınmış haber sunucusu Hülya Yiğit’tir. Bu yiğit kadın da beceriksiz bir teknisyenin dalgınlığı sonucu açık kalan bir kamera nedeniyle işini yitirir. Ve herşeye yeniden başlamak zorunda kalır.
Kader karşısına ideal bir haber kahramanı olarak, yıllardır köşesine çekilmiş Savaş Türkyılmaz’ı çıkarır. İkisi bir araya gelip Tahsin Kara’nın suç imparatorluğunu çökertebilecekler midir?
Aslında ilginç gerilim ögeleri içeren bu hikaye, sanki çalakalem yazılmış gibi duran yetersiz bir senaryonun, ondan da yetersiz bir anlatımın ve de kifayetsiz oyuncuların kurbanı oluyor. Ve ortada dişe dokunur pek bir şey kalmıyor.
Öncelikle dramatik yapı sağlam değil. Gerilim ögeleri ziyan ediliyor, hatta finalde o ‘menfur’ cinayet bile aydınlanmıyor!…Kilit sahnelerin hemen tümü yetersiz. Savaş’ın sığındığı dağ köyünden uğurlanmasından, o upuzun boks bölümüne…
O bölüm, daha iyice hap haline getirilmiş ‘antrenman’ sahnelerinden başlayarak, tümüyle özenti. Ne Haydarpaşa dekoru değerlendirilebilmiş, ne de bir maç gerilimi var. Hele neredeyse sona dek sürekli pasif kalan ve dayak yiyen kahramanımızın hazin görüntüleriyle…
Batı sineması yıllar boyu bizlere boks üzerine öylesine muhteşem filmler sundu ki… Hangi birini sayayım? Bu filmlerden herhangi bir anısı olan bir sinemaseverin bu filmi ciddiye alması mümkün mü?
Oyunculuk bir başka alem. Sarp Levendoğlu’nda ben bir yetenek pırıltısı göremedim. Ya Gürkan Uygun? Amerikan ağzıyla sesleneyim ona: Ne yaptığını sanıyordun sen, kardeşim?
O bedeninin ve yüzünün her organını sürekli oynatarak karakter mi inşa ediyordun? Böylesine bir oyun tarzının çok uzun yıllar öncesinde, sessiz sinemada kaldığını bilmiyor muydun? Amerikalı boksörden hiç söz etmeyelim, konukseverliğimize uymaz!..
Kadınlar bir gömlek daha iyi. Özellikle annede sevgili Sema Poyraz’ı ve baş roldeki Birce Akalay’ı ayırabiliriz.
Sonuç olarak sinemamız için farklı bir şey deneyen bu film, bu açıdan belli bir hoşgörüyle karşılanabilir. Ama arzu edilenin gerçekleştiğini söylemek mümkün değil.
HAFTANIN FİLMLERİ
MÜKEMMEL BİR GÜN X X X X ½
KOD 999 X X X ½
HAYATIMIN YOLCULUĞU X X X ½
KARTAL EDDİE X X X ½
DEADPOOL X X X ½
KUNG FU PANDA 3 X X X ½
YALAN LABİRENTİ X X X ½
BABALAR SAVAŞIYOR X X ½
SUİKAST X X ½
BATMAN V SUPERMAN X X
DELİORMANLI X ½
AŞKIN SEÇİMİ X ½
Not: Bugün AKMERKEZ’de konuşma ve imza günüm var. 14.00’de Alt Çarşı’daki YLZ salonunda konuşma, 15.15’den itibaren de Remzi Kitabevi’nde imza. Yolunuz düşerse….