DEADPOOL X X X 1/2 |
Absürd bir mizah, uçuk espriler ve parlak bir görsellik
Çizgi-romanın ABD’deki rakipsiz adı Marvel Comics’in malzemesi katiyen tükenmiyor. Nasıl tükensin ki, yüzyıla yakın zamandır ABD’nin tüm çocuklarını ve buna tüm dünyada İngilizce bilen ya da ulusal çevirileri izleme fırsatını bulan veletleri de ekleyiniz!.. Elinizde bol malzeme bolduğu gibi, onca zamandır çok geniş bir genç kesim üzerinde denenmiş bir pop-kültür alanı var. Neredeyse uçsuz bucaksız…
Bu kez başrol, Batı dillerinde ‘anti-hero’ denen, bizim kahraman-karşıdı ya da ters kahraman olarak çevireceğimiz bir kişide. X-Men: Origins filminin finalinde kafası kesilerek can veren Wade Wilson ya da Deadpool adlı paralı silahşörde…
O ne gerçekten bir üstün-adam, ne de bir göz kamaştırıcı kahraman… Onu önce filmin tüm son yarısında giyeceği kırmızı üniformayla görüyoruz. Yüzü yine kızıl bir maskeyle kaplı olarak… Sonra iki yıl geriye gidiyor ve onu asıl yüzüyle tanıyoruz. Yani Ryan Reynolds’un ince hatlı, sinirli, çekici ve haşin fiziğiyle...
Bu ilginç bir bölüm. Gerçi seyircinin filmle gerçek anlamda bir ilişki kurmak için daha çok beklemesi gerekecek!… Yine de Deadpool/Reynolds’un büyük rakibi, can düşmanı, ondan daha da yakışıklı olan ve WeaponX Atölyesi adlı bir kurumun başında gözüken Ajax- Ed Skrein’la karşılaşması ilginç.
Ajax bu gözüpek, küfürbaz, deli-dolu, üstelik konan kanser teşhisiyle ölüme mahkum gözüken askeri, ölümsüz bir savaş makinesine dönüştürmeyi planlıyor. Ve de bunu başarıyor. Asıl mücadele ve gerilim de ondan sonra başlıyor.
Deadpol, daha jeneriklerinde hınzır mizahını belli ediyor: yönetmen, oyuncu ve emekçilerin adları değil, onlara yakıştırılan tanımlar geliyor perdeye. Örneğin yönetmen olarak “hak ettiğinden çok daha fazla para alan bir hıyar!” gibi…
Kahramanlar sürekli konuşup absürd espriler yapıyor, sanki bir Tarantino filminden fırlamışçasına… Aşırı bir cinsellik ve görselden sözele uzanan bir edepsizlik, filmin diğer ögeleri.
Böylece film bizim kedi Şerafettin gibi küçüklerden çok büyüklere, hem de espri seven akıllı büyüklere seslenir gibi. Gerçi onların da filme alışması zaman alıyor, ama bir kez içine girince ilgiyle izlendiği de bir gerçek.
Ryan Reynols değerli oyunculuğuyla filme sanki Robert Downey’in Demir Adam serisine getirdiğini katıyor; gerçek bir oyunculuk gösterisi. Onun yakıcı esmer Morena Baccarin’le tutkulu ilişkisi ilginç. Hele yüzü Operadaki Hayalet gibi yanıp haritaya dönüştükten sonra bile aşkları sürünce…
Aksiyon ve özel efekt dozu yerli-yerinde. Komedi unsuru da… Bu arada X Men veya Liam Neeson’lu Taken gibi serilerden Reynolds’un 127 Saat filmine, WHAM grubundan Sinead O’Connor’a ünlü seslere yapılan göndermeler ilgi çekici. Ses bandı ise çok hoş: Angel in the Morning’den Careless Whisper’e kimi şarkılar. en keyif veren biçimde hatırlatılıyor.
Reklam filmleri ve özel efekt uzmanlığından gelen Tim Miller bu ilk filminde sınavı geçiyor. Çizgi-romanın büyük ustası Stan Lee ise küçük bir rolde karşımıza geliyor, strip-tease klübündeki DJ olarak!...
Sonuçta, en çok çizgi-romanı, uçuk filmleri ve absürd bir mizahı sevenler için… Onlar yeterince ilgi gösterirse, bu da bir seriye dönüşebilir.
Haftanın yıldız tablosu
CAROL X X X X X
DANİMARKALI KIZ X X X X ½
SPOTLİGHT X X X X
DİRİLİŞ X X X X
JOY X X X ½
DEADPOOL X X X ½
YALAN LABİRENTİ X X X ½
ZOR SAATLER X X X ½
KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN X X X
ÇILGIN İHTİYAR X X X
İFTARLIK GAZOZ X X ½
AŞKIN SEÇİMİ X ½