Atilla Dorsay

22 Eylül 2017

Çürümüş bir sistemde suç, günah ve hayvan sevgisi...

Özetle son dönemin en ilgiye değer ve görülesi filmlerinden biri...

 

İZ    (Pokot)   X  X  X  X  X

Yönetmen:  Agnieszka Holland
Senaryo: Olga Tokarczuk, A. Holland
Görüntü: Jolanta Dylewska, Rafal Paradowski
Müzik:  Antoni Lazarkiewicz
Oyuncular:  Agnieszka Mandat- Grabka, Miroslav Krobot, Wiktor Zborowski, Jakub Gierszal, Borys Szyc, Tomasz Kot/ Polonya filmi

 

Polonya sineması Avrupa’nın, giderek dünyanın en ilginç ulusal sinemalarından biridir. Bir dönemde Jerzy Kawalerowicz, Roman Polanski, Andrzej Wajda, Jerzy Skolimowski gibi ustalar yetiştirmiş olan bu sinemanın daha yakın zamanda öne çıkan sanatçısı Agniezska Holland oldu.

Bugün 70 yaşında olan sanatçının 1980’lerden başlayarak Bir Rahibi Öldürmek, Avrupa Avrupa, Secret Garden- Gizli Bahçe, Total Eclipse- Tutkunun Şairleri, Washington Square- Kadınsı Duygular, Copying Beethowen- Beethowen’i Anlamak, İn Darkness- Karanlıkta Kalanlar gibi birbirinden güzel filmleri var.

Altı yıldır sinemadan uzak kalan, ama arada bol bol TV için çalışan kadın yönetmen (ki bu arada Polanski başyapıtı Rosemary’nin Bebeği’nin TV uyarlamasını bile yapmış!), bu dönüş filmiyle geçen Berlin şenliğinde Gümüş Aslan ödülü almıştı. Gerçekten de gayet ilginç ve değişik bir film olduğu hemen söylenmeli.

Film ülkenin güneyinde, Çek sınırında yaşayan yaşlıca bir kadının öyküsü. Soyadı nedense hep yanlış telaffuz edilen Janina Dusjezko iki köpeğiyle yaşayan bir İngilizce hocasıdır. Öğretmenliğinde bile kural tanımaz tutumuyla yöneticileri kızdıran Janina, özel hayatında da tam bir fırtınadır.

Çünkü inançlı bir hayvan ve doğa sevdalısıdır. Avı çok seven bu ülkede, avlanabilecek hayvanlar mevsimine göre belirlenmiştir. Örneğin 31 Mart’da bir ayı vurabilirsiniz, ama 1 Nisan günü bu yasaktır!...

Üstelik bu saçma yasağa bile uyulmaz. Bölge zenginleri, ayni ölçüde av meraklısı olan yetkililerle işbirliği yaparak av olayını kesintisiz biçimde sürdürürler.,

Ve karşılarında bu yaşlı, biraz kaçık kadını bulurlar. O aslan gibi kükrer, sürekli şikayet dilekçeleri yazar. Ama bunlar hep bir bürokrasi duvarına çarpıp sonuç vermez. 

Bu arada, olaylar üstüste yığılır. Janina’nın canı gibi sevdiği iki köpeği kaybolur: Hiç iz bırakmadan.. Ve bölgede özellikle insafsız avcılara yönelik cinayetler başlar.

Film hayvan sevgisi denen şeyi öylesine güçlü biçimde işliyor ki...Ve bu vahşi ve denetimsiz kalmış merakı, tüm bir sistem eleştirisi için sağlam bir çıkış olarak alıyor. Gerçekten de, özellikle eski sosyalist rejimlerde süregelen yozlaşmışlık ve çürümüşlük, filmde görkemli biçimde sergileniyor.

Giderek Janina’nın son çare olarak baş vurduğu kılise de aynı şarkıyı söylüyor. Genç baş papaz, kadının en azından On Emir’den biri olan ‘Öldürmeyeceksin’ buyruğunu hatırlatması üzerine “O emirler sadece insan içindir” diyor. Ve Hristiyanlığın ‘ruhu olmayan’ doğa canlılarını korumak için kılını bile kıpırdatmayacağı yorumunu getiriyor

Daha da ötesi, tüm bu temalar ve bu radikal eleştiriler, bir polisiye filmin ve bir gerilimin içine ustalıkla yerleştiriliyor. Ve hayli sürpriz bir final, hikayeyi en etkileyici biçimde sonlandırıyor.

Filmin görselliği ve müziği çok başarılı. Holland’ın son derece işlek ve işlevsel çekimleri de hızlı, modern bir kurguyla birleşerek filmi cilalıyor.

Tüm oyuncu kadrosu da çok iyi. Ama filmi hemen tümüyle sırtında taşıyan, bugün 65 yaşındaki aktris Agnieszka Mandat- Grabka’ya ayrı bir selam...

Özetle son dönemin en ilgiye değer ve görülesi filmlerinden biri...